Hülya Hanım’la yayla ziyareti. Hülya Hanım’la yayla ziyareti.


Eskiden gazetelerde pehlivan tefrikaları varmış, okuyucudan ilgi gördükçe devam eder, ilgi görmezse başroldeki pehlivan yenilir, bitermiş. Bizim Karadeniz anıları da pehlivan tefrikalarına benzedi, neyse Karadeniz’e gitmek isteyen çokmuş, ilgi de varmış, bugün üçüncü bölümünü yazıyoruz...
Sizlere en son Şavşat’ın Kocabey Köyü içerisindeki LAŞET BUNGALOVLARI’nda ne kadar güzel bir gece geçirdiğimizi yazmıştım. Sabah da bir Karadeniz klasiği olan harika bir kahvaltı yaptıktan sonra Laşet Motel’in sahibi Mete Bey’in öğretmen eşi Hülya Hanım’la orman içinde yürüyüşe çıkıyoruz. Hülya Hanım, edebiyat öğretmeni, yaşadıkları ortamı, köylerini bize gururla anlatıyor. Nefis orman havası içinde hayranlıkla dinliyoruz. Sonra bizi aşağı yayla dedikleri köye çıkarıyor. Köylüler havalar ısınmaya başladığında hayvanlarıyla buraya çıkarmış, nisan, mayıs ayını burada geçirdikten sonra daha yükseklere yüksek yaylaya çıkıyorlarmış, eylülden itibaren aynı sırayla aşağı iniyorlarmış...

43

Çok heyecanlanıyoruz, ilk defa bir yayla evi göreceğiz. Hülya Hanım’la beraber bir akrabasının evine misafir oluyoruz. Nasıl peynir yaptıklarını dinliyoruz. Sonra minderlere kurulup gevrek adını verdikleri kaymaklı ekmek, yoğurt, peynir ve baldan oluşan en doğal haliyle muhteşem bir yemek yiyoruz.
Sonra her ne kadar Hülya Hanım kalmamız için ısrar ediyorsa da veda edip Borçka yolunu tutuyoruz, hedef Macahel...

Yaylada yemek yerken. Yaylada yemek yerken.


HAYAL KIRIKLIĞI YAŞADIK

Macahel’e giderken yol üzerinde yine Şavşat’ta olduğu gibi bir Karagöl var, güzel bir görünüme sahip ama biz oybirliğiyle Şavşat’takinin daha güzel olduğuna karar veriyoruz.
Televizyonlarda, gazetelerde Macahel’in adını o kadar çok duymuşuz ki çok büyük beklentilerle uzun kilometreler gidip akşam vakti Camili Köyü’ne varıyoruz, neredeyse birkaç binadan ibaret ufak bir sınır köyü. Biraz hayal kırıklığına uğruyoruz. Kalmayı planladığımız TEMA VAKFI OTELİ’nin odalarını görünce hayal kırıklığımız daha da artıyor. Tema Vakfı’nın ismini verdiği bir otelin çok daha iyi olmasını bekliyoruz ama ne yazık ki Karadeniz gezisi boyunca kaldığımız en zayıf otel. Başka otele geçelim istiyoruz ama etrafta başka otel yok.
Camili Köyü’nün çok güzel bir ahşap camisi var, onu gezerek morallerimizi biraz düzeltmeye çalışıyoruz. Ertesi sabah Macahel Köyü’ndeki şelaleye yol alıyoruz, yol çok bozuk, sekiz kilometrelik yol bize seksen kilometre gibi geliyor. Varınca da güzel bir şelale görüyoruz ama bu kadar zahmete değer mi, tartışılır. Ben Bulut ve Palovit şelalelerini tercih ederim.

45

LAZ BÖREĞİ DE YEDİK AMA...

Vakit geçirmeden Trabzon’a doğru dönüyoruz, oradan uçacağız. Trabzon’da Akçaabat köftesi yemek istiyoruz, hedef bize çok methedilen CEMİL USTA. Cemil Usta’nın Trabzon merkezindeki ana lokantasına gidiyoruz. Dört kişiyiz, iki porsiyon Akçaabat köftesi, iki porsiyon mezgit ızgara söylüyoruz, ortaya da güzel bir piyaz, büyük bir keyifle yiyoruz. Garsonumuzun tavsiyesi üzerine bir de fındıklı baklava söylüyoruz, nefis bir baklava, çok hoşumuza gidiyor.
Cemil Usta’dan büyük bir memnuniyetle ayrılıyoruz. Trabzon’a gelip de laz böreği yemeden dönmek olur mu, tabii ki olmaz.
Çarşı içinde NECLA HANIM adlı laz böreği konusunda çok ünlü olan tatlıcıya gidiyoruz. Ama maalesef aradığımız tadı bulamıyoruz. Oradan da havaalanına gidip İstanbul’un kaosuna geri dönüyoruz. Genelde yaptığımız Doğu Karadeniz gezisinden çok memnunuz ama aklımızda en çok kalanlar ve ne zaman aklımıza gelse yüzümüzü gülümsetenler: Artvinliler, Şavşat Yaylaları, Laşet Bungalovları, Koliva Otel ve Cemil Usta. Umarım tekrar tekrar gidebiliriz.

44