ŞAŞIRDIM

 

Allahaşkına nereden çıkarıyorsunuz bunları Tayyip Bey?

 

Erdoğan her gün konuşuyor. Bir iki üç oluyor bazen. Sürekli öfkeli, sürekli bağırıyor, sürekli birilerine ayar veriyor.
Konuşmalarında bir düzen yok.
Belli ki tek amacı kendi gündemini yaratmak, sonra arkasına takılanları izlemek.
Her şeye karışıyor. Giydiğimizden yediğimize, gittiğimiz yerden siyasi fikirlerimize, inancımızdan hobilerimize kadar karışmadığı hiçbir şey yok.
Bir gün iktisatçı, ertesi gün tarihçi, öteki gün din adamı gibi konuşuyor.
Verdiği bilgilerin çoğu yanlış, eksik veya yoruma açık, hepsinde bir başka amaç var, hepsi toplumda ciddi tartışmalar yaratıyor.
İşte son söylediği sözlerden biri; “Tarihimizin 1919’dan başlatılmasını kabul etmiyorum.” Sonra devam ediyor; “Milletimizin, medeniyetimizin binlerce yıllık tarihini, neredeyse 1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum. Her kim ki zaferleriyle ve yenilgileriyle son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp eski Türk tarihinden Cumhuriyete atlıyorsa biliniz ki o kişi milletimizin de devletimizin de hasmıdır.”
Allahaşkına söyler misiniz kim tarihimizi atlayıp da 1919’dan başlatıyor?
1919’da başlatılan Cumhuriyet dönemidir. Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Osmanlı İmparatorluğu da yenik ülkelerden sayılmış, ülkenin hemen her tarafı işgal edilmiş, padişahlık kukla haline gelmiş.
Bir Türk subayı, Mustafa Kemal, bir avuç arkadaşıyla İstanbul’dan ayrılıp Samsun’a gidiyor, ardından Anadolu illerinde kongreler yapıyor, 1920’de Kurtuluş Savaşı verebilmek için Ankara’da Meclis kuruyor, emperyalizme karşı büyük şahlanışla düşman topraklarımızdan ve İstanbul’dan kovuluyor, ardından Cumhuriyet ilan ediliyor.
Hepsi bu.
Yeniden tarih yazılmıyor. Geçmiş inkâr edilmiyor. Son padişahın İngilizlerle işbirliği yapması nedeniyle hariç, Osmanlı hiç kötülenmiyor. Ondan önceki beylikler, Selçuklular, Orta Asya Türkleri için de kimse kötü düşünmüyor ya da “o bizim tarihimiz değil” demiyor.
Açın bakın Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri okullarda okutulan tarih kitaplarına, tek satır inkar, düşmanlık bulabilir misiniz tarihimizle ilgili?
Ancak tarihi kendine göre yorumlamayı ve eğitimi düşük kitlelere “karşıdevrimi” aşılamayı çok seven Cumhurbaşkanı şimdi de “aydınlık Türkiye’nin” miladı olan 19 Mayıs 1919’a dolaylı yoldan dil uzatarak zihinleri bulandırmak istiyor.
Allahaşkına Tayyip Bey, nereden çıkarıyorsunuz bunları, bu güzel ülkeye de haksızlık oluyor.

 

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

 

Dünya IQ sıralamasında 17’nciyiz ama üzerimizde 67 ülke var

 

Alman Bild Gazetesi dünyanın bütün ülkelerinde IQ araştırması yapmış ve ülkeleri sıralamış.
Türkiye bu listede 17’inci sırayı paylaşıyor.
Ancak birçok ülkedeki IQ değerleri aynı çıktığı için aynı sırayı paylaşan birçok ülke var.
Türkiye bu listede 90 puanla 17’inci sırada görülüyor ama üzerinde 67 ülke daha var.
Sıralamada birinciliği 108’er puanla Hong Kong ve Singapur alıyor.
İlk dört sırada Uzakdoğu ülkeleri var, Avrupa’nın listeye ilk giren ülkesi 5’inci sırayı alan İtalya.
Listenin en sonunda, 43’üncü sırada 59 puanla Ekvator Ginesi var.
Türkiye 17’inci sırayı Arnavutluk, Bosna Hersek, Şili, Hırvatistan ve Kırgızistan’la paylaşıyor.
Türkiye’ye kadarki sıralamada sadece iki Müslüman ülke var. Biri 92 puanla Malezya diğeri de 91 puanla Brunei. Ancak bu ülkeler tümüyle Müslüman değil, diğer Uzakdoğu dinlerine inanan çok ciddi oranda kitleler yaşıyor.
Bütün Avrupa ülkeleri sıralamada bizim önümüzde, bizden sonra tek Avrupa ülkesi bile yok.
Bizim geçmeyi başardığımız ülkeler, tüm Müslüman ülkeler, Afrika ülkeleri ile küçük Güney Amerika ülkeleri.
Tablodaki dikkat çekici bir noktada bütün demokratik ülkeler bizden önce geliyor. Bizden sonra kayda değer bir demokratik ülke yok.
Aslında can sıkıcı bir tablo tabii.
Müslüman ülkeler olarak benzer bütün sıralamalarda hep geri kalıyoruz.
Milli gelir, refah düzeyi, özgürlükler, işsizlik, eğitim düzeyi, kültür ve sanat eseri birikimi konularında da ne yazık ki Müslüman ülkeler dünyanın diğer ülkelerinin gerisinden geliyor.

 

SORDUM ÖĞRENDİM

 

IQ, ne demektir?

 

 

İngilizce “intelligence quotient” kelimelerinin kısaltılması olan tanımın Türkçe karşılığı “zeka düzeyidir.”
Bu düzeyin saptanması için özel bazı testler uygulanır ve puanlanır.
Bilim adamları bu testlerin kesin sonuç verdiği konusunda tartışıyorlar. Ancak buna rağmen yapılan araştırmalarda çıkan sonuçların bireylere uygulanmasının ağır sapmalara yol açmadığı da görüldüğü için şu anda en geçerli tez olarak kabul ediliyor.
Peki hangi puan, hangi zeka düzeyini temsil ediyor.
91-101 arası puan “normal zekâ” olarak kabul ediliyor.
Türkiye ortalama 90 puanla normalin çok az altında “sınırlı zekâ” kategorisine girmiş oluyor.
Ancak liste başı Hong Kong ve Singapur’un zekâ düzeyi de 108 ki bu da sadece “normal zekanın üst sınırında” olduklarını gösteriyor. Yani komplekse girmeye gerek yok.
111-119 arası ileri zekâ olarak kabul edilirken 120-130 arası üstün zeka, 130-145 arası çok üstün zeka ve en sonunda 146 ve üstü deha olarak kabul ediliyor.
Listenin en sonunda yer alan Ekvator Ginesi 59 puanla hafif gerilik kategorisinde.
50’nin altındaki değerler orta 25’in altındaki değerler ise ağır gerilik olarak niteleniyor.

 

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

 

Kut zaferini kimin unuttuğuna da bir bakalım

 

Terör bahanesiyle Meclis’teki 23 Nisan kutlamalarının iptal edildiği gün “Kut’ül Ammare zaferinin 100’üncü yılının görkemli törenlerle kutlanacağı açıklanmıştı.
Tarihçiler dışında kimsenin hatırlamadığı bu zafer bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu. bilen bilmeyen Kut’ül Ammare konuşmaya başladı.
Neyse ki bu sayede hepimiz Kut zaferi uzmanı kesildik.
Cumhuriyet ve bayramlarından pek hoşlanmayan iktidar her nedense bu zaferi hatırlayıverdi. Bir de üste çıkarak “Bu zaferi bize unutturmuşlardı” diye de propaganda yaptı.
O halde bazı düzeltmeler gerek.
Birincisi bu zafer 1952 yılına kadar kutlanıyordu. AKP iktidarının “demokrasi kahramanı” diye saydığı Menderes hükümeti kaldırmıştı.
Diyelim ki bu karar hatalıydı.
Erdoğan ve AKP 14 yıldır iktidarda değil miydi?
Bu 14 yılda ellerini tutan neydi de bu zaferi hiç hatırlamadılar?
Bu yıl ne oldu da hepsi birden Kut’ül Ammare’ci kesiliverdi.
İktidara geldikleri yıl “bize unutturdular” diyerek zaferi kutlasalar söyleyecek sözüm yok elbette ama 14 yıl bekleyip konuşmak en hafif deyimiyle ayıptır.

 

BAŞIMDAN GEÇENLER

 

1 Mayıs’ı tek başıma kutluyorum

 

Bugün 1 Mayıs. İşçinin ve emekçinin bayramı.
Herkese kutlu olsun.
Demokrasiye, hukuka, özgürlüklere, insan haklarına pek saygılı olmayan iktidarımız yüzünden bu yıl da 1 Mayıs’ı buruk kutluyoruz.
Ülke yönetmeyi herkesi baskı altına almak sanan bu iktidarın yüzde50 oy almasına rağmen hâlâ halktan korkması, meydanları yasaklaması bayramları da bayram olmaktan çıkardı.
Bu yıl sarı sendikalar ve arkasına takılan kuruluşlar iktidarın baskısına boyun eğerek İstanbul’daki 1 Mayıs’ı “talimatlı” olarak kutlama kararı aldılar.
Üç kişinin birlikte yürümesine bile tahammülü olmayan İstanbul valisi ulaşım için her türlü kolaylığı sağlayacaklarını da söylemiş. Amaç belli, katılımı artırmak ve “Bak işte ne güzel oldu” demek.
Bari Bakırköy’deki kalabalığa “gül suyu” da sıksalar.
Böyle bir günde talimata uymayı içime sindiremediğim için bayramı tek başıma kutlayacağım.
Umarım gelecek yıl demokrasi ve özgürlüklere değer veren değişimler olur da ağız tadıyla bütün bayramlarımızı kutlama şansına erişiriz.