İki güzide futbol adamı, başarıları meydanda, ikisini de takdir ederim, Ersun hoca ile bir kez görüştük. O zaman federasyon eğitim dairesinin başındaydı ve de Trabzonspor’dan olaylı bir şekilde ayrılmıştı. Bana o gün “Artık hiçbir takımı çalıştırmak istemiyorum, futbol hayatıma eğitimci olarak devam edeceğim” demişti, ama sonra herhalde şartlar değişti ve tekrar teknik direktörlüğe başladı ve şimdi yine Trabzon’da!
Beşiktaş maçından sonraki konuşmalarını dinledim, takımına haksızlık olabilir ki oldu da. Ama sen sadece neden hakemde suç arıyorsun bunu yapacak olan yönetimdir ki başkan çok ağır bir şekilde de yaptı zaten, sen takımına bak o kadar. Hiç hoş gözükmüyor, benden kendisine eski bir başkan tavsiyesi.. Gelelim Fatih hocama, galiba iki yıla yaklaştı bir basın açıklaması yapacaktı, bilhassa ben merakla bekledim ama maalesef yapmadı veya yapamadı bilemem. Bu bence hocama biraz puan kaybettirdi, zira benim savunduğum tez doğru çıkmıştı: Hem milli takım, hem de futbol direktörlüğü yani iki karpuz bir koltukta biraz zor. Bence milli takım teknik direktörlüğü tek başına bir birimdir, sen ona Araştırma, Planlama ve Eğitim dairesini de katarak ikisini bir arada yapmaya kalkarsan olmaz ve nitekim olmadı, olamaz da.
Tabii bu iki iş bir arada yürütmek hocamı çok yordu. Zira EĞİTİM DAİRESİ işi oldukça zordur, yorulmak insanı yıpratır ve yanlışlara sürükler. İşte bu sıkıntılar hocayı, futbolcularıyla çıkmaza sürükledi. Bunlara bir de yurt dışından gelen futbolcuların değişik yetişme tarzları eklenince, futbolcularla arasındaki o 2000 yıllarındaki müthiş sıkı bağlar bir anda kopuverdi. Bu, takıma da yansıdı. Son Ömer, Gökhan, Selçuk, Volkan, Arda meselesi, hocanın eskiden başına gelebilecek olaylar mıydı? Asla...
Özetle Ersun hocam, takımına bakıp hakemleri kesin konuşmamalı, Fatih hocam ise Kemal ağabeyini (bana öyle hitap eder) dinleyip şu EĞİTİM VE PLANLAMA birimini bünyesinden acilen ayırıp kendi işine bakmalıdır, zira o iş çok zordur.