Milli takımdan başlayarak, Süper Lig takımlarımızda, 1, 2 ve 3. Lig takımlarımızda hatta amatör takımlarımızda yabancı futbolcu çoğunlukta, o kadar ki bazılarında 8-9'a kadar yabancı var.

Gelelim atletizme. Vodafone maratonu yapılıyor, kadın ve erkeklerde ilk üç yabancı. Basketbol ve voleybolda da durum aynı değil mi? Avrupa’da şampiyon olan takımlarımıza bir bakın iskelet hep yabancı. Nerede bizim gençlerimiz? Cevap, kahvelerde, sokaklarda, oyun salonlarında vs.

Neredeyse 100 yıla yakın geçmişi olan bir Gençlik Spor Genel Müdürlüğümüz var. Bu güne kadar bu hususlarda ne çalışmalar yapmış, neler yaratmış soran eden var mı yok. Ha babam federasyon başkanları için seçim yapıp duruyorlar, o da seçimse! Sonra federasyon başkanları, şıracının şahidi bozacı misali göreve geliyorlar. Yurtdışına takımlarını, ekiplerini yolluyorlar, perişan olup geri dönüyorlar. Sadece yabancılarla dolu branşlarda alınan başarılarla da arada bir övünüp duruyorlar, aman ne güzel ve ne gariptir ki bu yıllardır sürüp duruyor, hesap soran kimse de yok. Yağma hasanın böreği.

Hep yazıyorum bu Gençlik Spor Genel Müdürlüğü kaldırılmalı, yerine bir Spor Bakanlığı ve ona bağlı özerk federasyonlar kurulmalıdır. Bu tüm dünyada böyledir.

Gelelim milli takımımıza. Yerli yabancı iskeletiyle, özümüzü temsil etmeyen acayip renkli formasıyla bir şeyler yapmaya uğraşıyorlar. Ama maalesef bir milli ruh, bir takım ruhu yaratılamadığı için, ne oynadığımız da belli olmadan, maçlarımızı oynamaya devam ediyoruz. Hele bir de Fatih hoca ve futbolcularıyla ilgili öyle olaylar oluyor ki, üzülmemek elde değil. Bence şu grup maçları bitene
kadar herkes, hepimiz bir ateşkes ilan etsek ve kendimizi gelecek maçlara konsantre etsek ne güzel olacak. Zira her ne kadar iyi oynamasak da, bence hâlâ gruptan çıkma şansımız var, bizim zaman zaman ne yapacağımızın belli olmadığı maçlarımız vardır, işte buna güvenerek diyorum ki, susalım ve milli takımımıza destek vererek bekleyelim.