Bu kadar büyük kahpelikler karşısında artık söylenecek söz kalmadı...
PKK’nın Dolmabahçe kahpeliğinden tam bir hafta sonra bu defa Kayseri’de...
Yiğitçe çarpışırken şehitler vermiyoruz...
Çakalların, sırtlanların saldırısına uğruyoruz...
Bombalı araçla geliyor, askerlerin bulunduğu otobüsün yanında patlatıyor...
Sinsice, kahpece...

* * *

Yüreğimiz sıkıştı...
Ne yapalım?..
Ülkeyi huzur ve güven içinde yönetmeye talip olarak iktidara gelenler nutuk atmaktan, “Son çırpınışları”, “Ezeceğiz, yok edeceğiz”, “Misliyle mukabele edeceğiz” diye papağan gibi aynı lafları tekrarlamaktan başka bir şey yapmazken...
Biz ne yapalım?..
Kaderimize mi ağlayalım?..

* * *

Zalim ve korkaklar...
Mehmetçiğin karşısına çıkma cesareti bulamayan PKK’lı çakallar, çarşı iznine giden silahsız askerlere pusu kuruyorlar...
İnsanlıktan çıkmış, ruhunu satmış, pusucu korkaklara şehitler veriyoruz...
Artık lanet okumaktan da bıktık, yorulduk!..

* * *

Bu iktidarın PKK terörüyle mücadele yerine PKK’lı teröristlerle müzakereyi tercih etmesi sonucu işte bu noktaya geldik...
Peki şimdi ne olacak?..
Recep Bey dün hiç vakit kaybetmeden hemen “milli birlik” istedi!..
Kendisinin sağlaması gereken milli birliği kimden istiyor?..
Yoksa “milli birlik” dedikleri, AKP iktidarıyla birlik olmak mı?..

* * *

Peki, bütün yurdu şehitlerimizin acısı sarmışken, Kahramanmaraş Meydanı’nda hamaset yapan bu ülkenin Başbakanı ne dedi?
“Bu terörle Kahramanmaraş’a hızlı treni engelleyemezler... Kahramanmaraş’a modern havalimanı terminalini engelleyemezler”
Orada gencecik şehitler... Binali Bey’in ağzında hızlı tren, havaalanı, duble yollar... Kahramanmaraşlıları bunlarla coşturuyor...
Halkımız da teselli buluyor, sevinç içinde alkışlıyor...
Başka ne olur?..
Recep Bey bugün veya yarın MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanı’nı Saray’a çağırır, sonra da yine kükremeye başlar...
Netice?..

* * *

Son bir hafta Dolmabahçe şehitlerinin cenazelerinin kaldırılmasıyla geçti...
Analar, babalar, kardeşler, eşler kan ağladı...
Her birinin ayrı bir hikayesi vardı...
Önümüzdeki hafta ise, Kayseri şehitlerinin cenazelerinin kaldırılmasıyla geçecek...
Ülkenin dört bir yanından vatan görevi yapmak üzere Kayseri’ye gelen aslan gibi çocukların hikayeleri yazılacak...

* * *

Analar feryat edecek...
Şehitlerimizin fukara evlerinden yükselen feryatları bastırabilecek başka bir ses olmayacak!..
Ve siyah zırhlı Mercedeslerle o evlere gelen siyah paltolu, ipek atkılı “devlet adamları” onlarca koruma arasında ve TV kameraları eşliğinde başsağlığı dileyecek...
Onlardan biri bile sorumluluk alıp istifa etmeyi düşünmeyecek!..
Böylece, bir trajedi daha “şehitlerimize rahmet yakınlarına sabır ve başsağlığı” klişesiyle kapanacak!..
Olan, gencecik, yakışıklı, fişek gibi çocuklara olacak!..
Öfff be!..
Yeter artık!..