Ulu önder; Cumhuriyet’in kuruluşu ile aydın bir toplum yaratmanın ön koşulunun eğitim olduğunu görüp, bu uğurda büyük adımlar attınız... Ülkem, attığınız bu adımlarla büyük başarıları da yakaladı. Bu aydınlanma sürecinde çok önemli bir olayın olabileceğini de gözlediniz... O da YÜCE İSLAM’dı... Osmanlı ve hilafet özlemiyle yanıp tutuşan bazı kesimlerdeki hareketlenmeleri yakından izlediniz ve Yüce İslam’ı bu kesimlerin kullanmasına izin vermemek için de ‘LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYET’ dediniz. Laiklik din ve vicdan özgürlüğü... Aydınlığa bu ülke ancak bu ilkelerle yürüyebilirdi. Bu ilkeleri anlamadılar, daha doğrusu anlamak istemediler halk cahil kalmalı, din siyasete alet edilmeli ve laikliğin dinsizlik olduğu da sürekli vurgulanmalı idi. Amaç ‘ÜMMET’ bir toplum yaratmaktı...
Atam; 23 Nisan 1920’de kurduğunuz Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığında Sayın İsmail Kahraman oturuyor. Sayın başkan oturur oturmaz da baklayı ağzından çıkardı. İlginç bir düşüncesini de dile getirdi. Bu ilginç söylem nerede dile getirildi dersiniz? Genç Cumhuriyet’in 1933 üniversite reformu ile Darülfünun’ dan, İstanbul Üniversitesi adını alan, gelecek Türkiye’sinin aydınlık, çağdaşlık ve uygarlığını oluşturacak İstanbul Üniversitesi’nde. Zaten Sayın başkanın İstanbul Üniversitesi’nin tarihi kapısı önünde geçmişten gelen derin anıları da vardır. “Laiklik yeni Anayasa’dan çıkarılmalı ve din ağırlıklı bir anayasa yapılmalı” dedi. Bunu oluşturmak için yıllardır her türlü çalışmalar da yapılıyordu.

BİLİMDEN UZAK BİR NESİL YETİŞİYOR...


Yeni nesillerin, anaokullarından itibaren yetiştirilmesi için İstanbul Ataşehir Mimar Sinan Camii’nde bu yıl 3’üncüsü yapılan 45 anaokulundan 2000 çocuğa “namaz şenliği” adı altında bir etkinlik yaptırıldı. Amaç milli ve manevi değerleri aşılamaktı, kızlar başörtülü, erkekler takkeli! Çok haklılardı, yeni dini anayasa ile yetiştirilecek bu çocuklar, 21. Yüzyıl’ın değerli bilim adamları olacak. Yetişen bu gençler arasında yüzlercesi de Nobel Ödülü’ne layık görülecek ve yeni AZİZ SANCAR’lar yetişecek. Bu Nobel ödülleri alan bilim adamları, biraz masraflı da olsa külliyede huzura kabul edilerek, yemek ikramından da kaçınılmayacaktır.
Değerli okurlar; son 15 yılda milli eğitimdeki çok sık yapılan değişiklikler de açık ve net ortada değil mi? ‘YENİ TÜRKİYE’ ‘DİNDAR VE KİNDAR YENİ KUŞAKLAR’! Adama sorarlar; muhteremler bu laiklik dinsizlik ise laik bir ülkede nasıl bu kadar dindar oldunuz? Yoksa ithal misiniz?

ZATEN BİZİ TEK ADAM YÖNETİYOR


Sayın Kahraman, hem laik demokratik Cumhuriyet’in size sunduğu imkanlarla o makamda oturacak, hem de ilkelerini yok sayacaksınız. Acaba Cumhuriyet’le hesaplaşmanın tek yolunun, yeni anayasa ve başkanlık olduğunu mu düşünüyorsunuz? Başkanlık derken çok ilginç bir örnek de verdiniz ‘iki şoförlü araba olmaz...’ Sayın Başkan; uzun süreli otobüs yolculuğunda tek şoför, olursa çok sık kazalar olur. Anlaşılan şehirler arası otobüs yolculuğu yapmıyorsunuz bu örnek tek adamlıksa, şu anda tek adamla yönetilmiyor muyuz ? Dünya geneline bakarsanız, tek şoförlü yönetimler çok sık kaza yapıyor ve iki yakaları da bir araya gelmiyor.
Sayın Başkan; size haksızlık da etmeyelim, medyadan öğrendiğimize göre Yeni Zelanda da Atatürk heykeli önünde saygı duruşunda bulunmuşsunuz...
Köy sakinleri yağmur duasına çıkmışlardı bütün köy ahalisi toplandı içlerinden birinde şemsiye vardı... BU İNANÇTI
Babalar bebeklerini havaya attığında, çocuklar gülmekten bayılır. Yere düşeceklerini akıllarına bile getirmezler çünkü babası onu tutacaktır...
BU GÜVENDİR
Yatağa girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize dair güvencemiz yoktur ama yine de ertesi güne planlar yaparız. BU UMUTTUR
Türk Büyüklerimiz; İNANÇ-GÜVEN ve UMUT’ları tüketirseniz bu toplumu ne ayağa kaldırabilir ne de bir arada tutabilirsiniz.
Son söz; Öyle bir geliyorsun ki aklıma, bıçağın bıçağı bilediği gibi ve öyle özlüyorum ki seni bıçağın kemiğe dayandığı gibi...