Bizlerin en büyük talihi, demokrasi ve insan haklarıyla hiçbir alakası olmayan Ortadoğu zihniyetli yönetimlerden insanımızı kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’ün bu topraklara gönderilmesi. Onunla aynı düşünce ve kararlılıkta olan çevresindeki eşine az rastlanır zamane beyinlerini de unutmamak gerek. Onlar aklı, ilmi üstün tutup omuz omuza vererek bu memleketi 3. Dünya kafasındaki keşmekeşlikten kurtarıp medeniyet seviyesine çıkardılar. Tabi, din tüccarlarını alt ederek. Böylesi bir lideri bize verdiği için dua üstüne dua etmeliyiz Rabbimize. Liderlik nihayetinde bambaşka bir hadise. Vasfınız olmasa da partinin, sendikanın başkanı, genel başkanı olabiliyorsunuz ama lideri olamıyorsunuz maalesef. Son zamanlarda bir şeylerin kokusu iyiden iyiye ortaya çıkmaya başladı. Bir yanda şehitler verilip analar ağlarken, başlatılan sisteme yönelik tartışmalar, anayasa lakırdıları üzerinden laikliğe yönelik atıp tutmalar, yok başkanlıkmış yok partili cumhurbaşkanıymış mevzusu, ülkeyi kuranların hal-i pürmelali vs... Seçilmiş bir başbakanın bile üzerinden sivil bir iradeyle silindir gibi geçildiği bir memleket ortamından bahsediyorum dostlar. Uyanık olmak gerekiyor. Yapılanları doğru tahlil edip, yalanlara kanmamak gerekiyor. Senaryo yazıp bunlara inanan, hayal aleminde yaşayıp, yalan ve iftiralara boğulan kimi zat-ı muhteremin yaptıklarına dikkat etmek gerekiyor. Atatürk’ün ruhunun, cumhuriyeti kuran iradenin aramızda olduğunu, içimizde yaşadığını fark etmemiz gerekiyor. Yani memleketin A’dan Z’ye her insanına çok iş düşüyor. Malum perşembe günü 19 Mayıs. Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı. Hepimizin bayramı. Atatürkümüz’ü, silah arkadaşlarını analım, damarlarımızdan akan asil kanda bulduğumuz kudretle yepyeni bir başlangıç yapalım. 19 Mayıs bu başlangıç için çok güzel bir gün. Şimdiden Türkiye Cumhuriyeti’nin 19 Mayıs’ı kutlu mutlu olsun.
Lüksün de lüksü;
Bvlgari Hotels
Vitrinlerine sadece uzaktan bakabildiğim lüks ötesi mağazalarla kuşatılmış harikulade Milano caddelerinde fink attıktan sonra, şaşaadan uzak ama eşsiz bir lükse boğulmuş Bvlgari Otel’de konaklamak için biraz şanslı olmak gerekiyor. Allah’ın sevgili kullarından biri olarak söyleyebilirim ki kentin karmaşası içinde defne, at kestanesi, çınar ağaçlarıyla donatılmış yemyeşil botanik bahçesinde, sade ve çağdaş mimarisiyle Bvlgari, insana ‘of ne ulaşılmaz bir lüks’ düşüncesinden ziyade, ‘çalışıp kazanma, yaratıp üretme’ hissiyatı veriyor ki bu pek güzel bir şey değerli dostlarım.
Kapısında her daim Lamborghini, Ferrari, Maserati gibi makinelerin son modellerini görmek, meşhur aperitivo saatlerinde kentin jet-setinin bir anda lobide belirdiğine tanık olmak, hele de yarım saatlik mesafedeki Como’da ikamet eden abimiz George Clooney ile iki lafın belini kırma ihtimali, gayet keyifli bir duygu. Ben ki gittiğim kentleri kilometrelerce yürüyerek tanımayı, ayağım yere basarak saatlerce gezip dolaşmayı çok severim, çok da değerli bulurum. Flört etmek gibidir bu zira. Ama bu kentte işler biraz değişti. Lobide beni kasmayan, rahat koltuklardan pek kalkmak istemedim. Şayet yolunuz düşerse Milano’nun en değerli köşesine konumlanmış Bvlgari Hotel’i -konaklamasanız bile- bir gidip görmenizi tavsiye ederim. Tarihi 1300’lere kadar uzanan yeşil ötesi bahçesinde bir kahve içip tiramisu yemek bile Milano’ya gitmek için bile bir neden olabilir. E ne demişler, her şey #YerindeGüzel
Her şey #YerindeGüzel
Turizmin böylesi can çekiştiği zamanlarda özellikle ilgili her kuruluş elini taşın altına koymalı, akılları çalıştırıp cin fikirler üretmeli, insanların, senin, benim evlerimizden çıkıp bütçemiz dahilinde seyahat etmelerini sağlamalı. Pegasus Airlines bu konuda gayet iyi. Çok okumadığımıza göre, gezenimiz olsun bari. Pegasus’un farkındalık amaçlı #YerindeGüzel kampanyası son derece anlamlı kanımca. Oturduğun yerden anlayamayacağına, bilemeyeceğine göre “Yerinde Güzel” temalı sosyal paylaşımlar vatandaşı da gaza getirici türden. Pegasus’un bu tür yenilikçi ve genç düşüncelere açık tavrına, “evinizden çıkın, gezin, dolaşın, seyahat edin” türü coşkulu yaklaşımına bayılıyorum.
Özel havacılıkta birçok yeniliğin öncüsü Pegasus, eminim turistin bu kadar az geldiği, insanımızın seyahati nispeten kestiği bu dönemde, sosyal medyadaki farkıyla kendisini fark ettiriyor. Tabii ‘en iyi gelişen havayolu’ ödülünü almak da kolay olmuyor. Perde arkasındaki zehir gibi beyinlere bakmak gerekiyor. Bunu pilotu, hostesi, yer görevlisi ile sahaya da güzel yansıttıkları ölçüde şampiyonluklar ve ödüller daha çok gelir.
Kistik Fibrozis!!!
Kardeşlerim, öyle bir hastalık var ki diğer solunum ve sindirim yolu hastalıkları ile karıştırıldığı için erken teşhis yapılamıyor ve ne yazık ki kesin tedavisi de yok. Adı: Kistik Fibrozis. Mevzuu; pek çok organın salgı bezlerini etkileyerek solunum, sindirim ve üreme sistemlerinde fonksiyon bozukluklarına yol açması. Hasta dostlarımız günde en az üç saat tedavi görmek zorunda. E dolayısıyla tam donanımlı tanı ve tedavi merkezlerine ihtiyaç var. Yani sizlerin yardımı gerek. İşte bunun için 23 Mayıs gecesi, Zuhal Olcay ve Sinema Senfoni Orkestrası, Zorlu PSM’de sahne alacak. Toplanan yardımlarla Marmara Üniversitesi’nde bir merkez açılacak. Haydi dostlar bu önemli gecede onlarla olalım.
Como’nun güzelliği
Memleketimin güzelliği gönlümüzde ayrı bir yerde ama dış dünyaya da arada bi’bakmak lazım değil mi! Hafta içinde gittiğim Kuzey İtalya’nın eşsiz kasabalarından George Clooney abimizin mekanı Como Gölü’ nü görünce içim şöyle bir sızlamadı değil. Rönesansın tüm güzelliğinin sergilendiği dar taş sokaklarıyla Como Kasabası’na sırtımı dönüp de göle doğru dalıp gittiğimde bizim Karadeniz’de Uzungöl’ü gördüm sanki. Başı dumanlı yemyeşil dağlarında Pokut’u, Trevit’i, Palovit’i yaşadım. Çamlıhemşin’de kayboldum. Lakin özenli yapılaşma, binalarının görkemi, mimari anlayışları ve doğaya duyulan saygıya tanık olunca bir anda gerçeğe dönüverdim. Como’da anladım ki, ağacı sevmedikçe, ormanı kesip biçtikçe Como’ya bakar bakar iç geçirir, biz ve gelecek nesillerimiz.
