16

Siyasete dokunan ellerce yaptırılan AKP Kongresi’nin ardından, seçtirilen bir başbakan, değiştirilen bakanlar kurulu, yenilenen parti MYK’sı falan filan derken memleketi yine bir şekilde siyasetle oyalıyorlar. Bu yaz yine ekşını bol geçecek. Neyse ki görünürde bir referandum ya da erken seçim durumu yok. Gerçi belli de olmaz tek bir kişinin iki dudağına bakar bu hadiseler. Ayakta, hazırolda dinlenen mesajlara ve görünürde başbakanın yaptığı açıklamalara bakılırsa davanın doğal liderinin sözü dışına asla ve kat’a çıkılamayacak. Peki! MHP’nin Bahçeli’li kongresi, CHP’de Kılıçdaroğlu’nun sertleşen dili ve belki de muhalif bir grubun bayrak açması iki partiyi de diken üstünde tutmakta. Dokunulmazlıklar ve Anayasa Mahkemesi’ne başvurularla HDP’nin durumu da ortada. Tüm bunlara bir de sıcağı sıcağına Zarrab’ın ifadeleri eklenince siyaset ortamı toz duman. E tüm bunlara Ramazan ayında iftar saatlerine denk getirilecek bol siyasetli, bol atarlı demeçlerin de ekleneceğini düşünürsek memleket ahalisinin işi zor. Egzantrik bir durum olmazsa yaz, aşağı yukarı işte böyle geçecek. Şimdiden -nasıl olacaksa- bol sinirsiz, stressiz günler dilerim.

Lezzet Kanyon’da


İstanbulumuz’un yegane buluşma mekanlarından Kanyon malum 10.yılını kutluyor. Ona AVM demek yanlış olur çünkü çok daha fazlası bana kalırsa. “İstanbul Lezzetleri Kanyon Sokaklarında” festivali ile şehrimizin vazgeçilmez ve en bilindik sokak lezzetlerini Kanyon ziyaretçileriyle buluşturuyor. Bu etkinliğin Ramazan öncesine getirilmesi harikulade bir düşünce zira yedikçe yediren bu festivalde tıka basa doyup ‘nasılsa Ramazan’da kiloları veririz’ diyenler de bir hayli fazla, benden söylemesi. Eminönü’nün meşhur mısırcısından, Karaköy’ün balık ekmekçisine, midye dolma ve macuncusuna kadar ve hatta meşhur ötesi asri turşucusuna kadar tüm lezzetler Kanyon sokaklarında. Hadi İstanbullular üşenmeyin bugün mutlaka Kanyon’a gidin. Yiyin için mutlu olun.

21

X-Trail’le Çeşme-Alaçatı


KKTC’de 19 Mayıs’ı kutladığımız yeme-içme dünyasının iki fenomen ve gurme ismi Gurukafa (Burak Kan ) ve Oğuz Yenihayat kardeşimle hafta içinde bir Çeşme turu yapalım dedik. Atladık Nissan X-Trail’imize düştük yollara. Susurluk’ta sadece bilenlerin bildiği Düzdağ Kıraathanesi’nde efsanevi lezzet “Salçalı Susurluk Tostu” nu açık ayranla mideye indirdikten birkaç saat sonra, canımız ciğerimiz Alaçatı ‘daydık.

22

Şunu gördüm ki gözde beldemiz bu yıl da yine gayet iddialı. Ot Festivali ile başlayan aşırı kalabalık, 19 Mayıs haftasındaki yoğunlukla birleşince yöre tatilcisi ve esnafının da ‘bu yaz acaba nasıl geçer?’ türündeki sorularına da cevap veriyor aslında. Türkiyemiz’de bu yaz birçok yörede turizm kan ağlayacak orası kesin. Ama daha önce yazdığım gibi Çeşme-Alaçatı, Bozcaada, Kaş gibi iç turizmin yoğun olduğu yerlerde işler yine tıkırında gidecek. Mekanlar ve oteller bu hafta itibariyle iyiden iyiye sezonu açıyor. Özellikle okullar tatil olduktan sonra da tam randımanla konuk ağırlamaya devam ederler. Alaçatı’da otellerin ve kimi mekanların kahvaltıları dillere destan malum.

23

Mesela benim önereceğim 1850 Otel’in kahvaltısı. Tam bir Alaçatı klasiği. Yasemin Hanım kendi elcağızlarıyla türlü harikalıklara imza atıyor. Masadaki herşey kendi tarlalarından. Sıcak sıcak pişi ve lorlu kurabiye favorimdir, net. Akşam yemeğinde Fava 1850 tavsiyemdir. Kemalpaşa Caddesi üstünde. Avlu ambiansı bir harika. Girit kavurma, isli yoğurtlu biber, paşa ezmeye tam puan. “Ben caddedeki masalarda otururum, geleni geçeni izler, yemeğimi yerim” diyorsanız buyurunuz Bi İnce Alaçatı’ya. Beğendili ahtapotu ve kumkumu favorimdir, belirteyim. Hacı Memiş girişindeki Kapari Bahçe’yi zaten söylememe gerek yok.

20

Bana kalırsa Alaçatı’nın Lucca’sı denebilir. Deniz kenarı diye tutturuyorsanız şayet Dalyan’daki Levent’in Yeri ‘nde eşsiz lezzetlere açılabilirsiniz. Çeşme güneşi nazikçe batarken binbir türlü mezeyi tadabilirsiniz. Deniz içinse tabii ki Fly-inn diyorum. İçinde yenilenen mekanlarıyla bu yaz Çeşme’nin yine favori beachi olacak. Ankaralı La Bebe’nin buraya konumlanması da cazibesini daha da artırmış. Denizi de her zamanki gibi 10 numara 5 yıldız. Bu arada sakızlı frozenini mutlaka deneyin derim. Elbette her bir mekanda binlerce emek var, es geçmeyelim onları da ama zaten Alaçatı’da yaz boyu ne oldu ne olmadı buradan bol bol anlatırım size. Sıkıntı yok.

17

Vira vira sailing


Geçtiğimiz hafta İstanbul Boğazı’nı süsleyen kelebekler arasında benim de içinde olduğum BMW yelkenlisi de vardı. Takım arkadaşlarımla beraber resmen tüm Boğaz hattı boyunca rüzgarı arkamıza alarak, broş üstüne broş yiyerek, vira vira demir alarak Boğaz’ın sularında coştukça coştuk. Ben açıkçası yelkenlilere uzaktan bakardım hep. Hiç bu kadar haşır neşir olacağımı düşünmemiştim. Hayli zor ve fakat son derece keyifli bir spor. Stresini attığın gibi, denizin dalgalarına karşı yol yöntem geliştirmeyi de öğreniyorsun. Denizin asla şakaya gelmediğini, bir anlık boş bulunmanın sizi yarıştan düşürdüğünü, dikkatinizi ve refleksinizi korumanın gerekliliğini öğreniyorsunuz. Tıpkı hayatın ta kendisinde olduğu gibi. Özellikle şirketlerimiz yelken takımı kurarak çalışanlarını bizzat motive etmeliler bence. Böylelikle hem düzenlenen yarışlarda Boğaz’ın tadına varırlar,
hem de işlerine, güçlerine en önemlisi hayatlarına müthiş motive olurlar. Benden söylemesi. Bu arada Bosphorus Cup vesilesiyle de rekor üstüne rekor kıran, dünyanın en hızlı teknelerinden biri olan Hydros’un da Boğaz’da salınışına tanık oldum ya! Ölsem gam yemem dostlar.

18

Alaçatı’nın İtalyan’ı Brera Otel


Yeme-içme gurmesi Gurukafa ve Oğuz Yenihayat kardeşime ‘E Alaçatı’da nerede kalacağız peki?’ diye sormamla cevabı almam bir oldu: Brera Otel! Adını Milano’daki harika bölge ve caddeden almış Brera. Peki neden? Çünkü otelin mimarı ve sahibi Kerimcan Görgüler biraderim, İstanbul’da mimarlık eğitimi aldıktan sonra, girmesi yürek isteyen Milano’daki Domus Academy’ye kabul edilmiş ve burayı birincilikle bitirmiş. Yüksek lisansını yaparken de Armani’nin meşhur ötesi mimarı Fabrizio Lepore Siplas’la da çalışmaya başlamış. Yıllar süren işbirliğinden sonra memlekete dönmüş. Kendi işlerini sürdürürken de bir taraftan Alaçatı’da bu harikulade oteli yapmış. Duvarlarda Milano’nun eşsiz detay fotoğraflarını görüyorsunuz zaten. Oteli de kendi zevkine göre yaptığı için tam anlamıyla mükemmel olmuş. Alaçatı’ya özgü mimariyi, kafasındaki ve eğitimini aldığı İtalyan tarzıyla birleştirince ortaya Brera Otel çıkıvermiş. Rüzgarı, kahvaltısı ve havuz başı keyfi bir harika. Benim Milano’daki Bvlgari Hotel’den sonra son zamanlarda konaklamaktan keyif aldığım otellerden biri oldu Brera. Bundan sonra Alaçatı’daki adreslerimden biri olacağı kesin. Sevgiler.