Memleket ahalisinin özlediği, beklediği, görmekten yana tavır koyduğu bir fotoğraf karesi bu dostlar. Eleştiri hakkı, muhalefet etme hakkı saklı kalmak kaydıyla bir olmanın, birlik olmanın beraberinde getirdiği bir görsel şölen. “Kimi eksik simalar var ama bu karede...” denebilir evet ama, şu geldiğimiz noktaya bile bir şükredelim önce. Çalar saatte de hep söylüyorum. Devleti, memleketi idare edenler, yönetenler, hükümetiyle muhalefetiyle şöyle bir araya gelip de bir fotoğraf verseler cümle aleme, bakın işler nasıl da yoluna girecek diye. Zira görsel hafıza mühimdir dostlar. Akılda kalır, arşivlerde kalır, sosyal medyada dolaşır, cep telefonlarımızda görülür. 7’den 70’e tüm vatandaşların aklına kazınır, güven oluşturur, “bizden bir şey olmaz takıntısı” değişip, “bize bir şey olmaz”a gelir iş. Keşke 15 Temmuz öncesinde, yaşanan en sert, en pespaye tartışmaların sonrasında da yansısaydı bu fotoğraf karesi bizlere. Neyse! Umarım alınması gereken dersler alınmıştır. Şimdi bu fotoğraf karesindeki havanın demeçlere, eylemlere ve en önemlisi demokrasimize de yansımasını bekleyeceğiz. Umarım gereken dersler alınmıştır.

1

Paris’te OHAL!

Le Tour de France, OHAL altındaki Fransa’nın en önemli organizasyonlarından. Bisiklet yarışları orada tam bir tutku. Bir futbol gibi, bir basketbol gibi ilgi çeken önemli bir ata sporu adeta. Ben de zaman tutucu Mösyö Tissot ile beraber tam da finalin koşulduğu pazar günü Paris’in efsane Champs-Elysees (Şanzelize) Meydanı’ndaydım. On binlerce insan yarışın son etabını izlemek için kilometreler boyu yol kenarına dizilmiş. Caddeler, meydanlar hınca hınç dolu. Etoile (Zafer Takı) olarak bilinen Charles de Gaulle Meydanı yarış için özel olarak hazırlanmış. Boylu boyunca trafiğe kapalı cadde ve alan. Polisler, jandarmalar, özel kuvvetler her bir adımda insanları takip ediyor. Görebildiğim sadece cadde boyu ve meydanda alınan önlemlerdi. Paris’in orta yerinde kuş uçurtulmayan son derece güvenli bir organizasyondan bahsediyorum. Güvenlik güçleri gerekli gördüğü kişinin çantasını arayabiliyor, istediğinin kimliğini ya da pasaportunu inceleyebiliyor, şüphelendiği kim var, kim yoksa araca ya da merkeze götürüp sorgulayabiliyordu. Tam bir olağanüstülük hali. Bizde durum daha bu boyutlarda değil, umarım da olmaz ama, ‘...gerekli görülen haller üzerine’ herkes, bu türlü bir davranışa maruz kalabilir. Böylesi bir OHAL iklimi altında, Tissot’un dünyanın dört bir yanından Paris’e çağırdığı iki yüze yakın basın mensubu da Türk olduğumu öğrenince, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin sorularıyla beni baş başa bıraktılar. Her biri darbe teşebbüsünü yerden yere vururken, takdire şayandı dedikleri ise Türkiye Cumhuriyeti Milleti’nin darbeye karşı gösterdiği demokrasi refleksiydi. Yani kime selam versem laf dönüp dolaşıp memleketin ve bizlerin ucuz atlattığı o kahrolası darbe teşebbüsüne geliyordu. Bir yanda darbe saçmalığıyla hainlerin vatanımı düşürdüğü içler acısı durum, imajımıza vurdukları darbe; diğer yanda kahraman bir milletin tek vücut halinde tanklara karşı duruşu ve geceler boyu süren demokrasi nöbetlerinin bizlere verdiği ihtişamlı bir gurur. Bu aralar yurtdışında işte bu iki ruh haliyle dolaşıyor T.C. Vatandaşı kardeşlerim. Ama her şey silinip gidecek, akıllarda Türk Milleti’nin nasıl da omuz omuza vererek darbeyi savuşturduğu kalacak. Bu böyle biline!