15

Çıkıp haykırıyorum sürekli televizyon programımda, burada, eş dost sohbetlerinde. Kimi görsem haykırıyorum. Yaşasın 23 Nisanlar, Yaşasın 19 Mayıslar, 30 Ağustoslar, 29 Ekimler diyerek. Milletimizi millet yapan, bizleri bir araya getiren bu eşsiz günlerin değerini bilerek, Atatürk’ümüzü, silah arkadaşlarını saygıyla, duayla anarak. Olmasalardı olamazdık diyerek haykırıyorum. Onlar bu cumhuriyeti kurmasaydı, o berbat Ortadoğu ülkeleri gibi kaderimiz sultanın iki dudağı arasında, koyun gibi yaşamak zorunda kalacaktık. Bırak düşündüğünü söylemeyi, düşünmenin bile yasak ve değersiz olduğu bir ortamdan bahsediyorum. Tek adam ve avanelerinin yönettiği zavallı bir güruh olarak yaşantımıza devam edecektik. Ne acıdır ki hâlâ böyle ülkeler var günümüz dünyasında, burnumuzun dibinde hatta. İşte o yüzden göğsümüzü gere gere onurla, gururla çıkıp haykırmalı, bağırmalı. Yaşasın 19 Mayıslar, 23 Nisanlar, 30 Ağustoslar, 29 Ekimler diyerek. Sivilinden, askerine bu bilinçle bayramlarımıza sahip çıktığımız sürece milletimiz millet olarak kalacak. Ve emin olun ki, 19 Mayıs’tan sonra yazılmış tarihimize sıkı sıkıya sarılarak çağdaş, medeni, dini ve insani özgürlüklerin sonuna kadar yaşandığı harika bir ülke oluruz. İşte bu yüzdendir ki başta cumhurbaşkanımızın olmak üzere, yeni seçtirilen başbakanımızın, yeni bakanlarımızın, vekillerimizin ve hatta genelkurmay başkanımızın, geçmiş 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramlarını en kalbi duygularımla kutluyorum. Az zamanda çok ve büyük işler yapan o muhteşem insanların koltuklarında oturdukları ve -ne güzel ki- bunun idrakında olabildikleri için!

12

Bodrum’un prensi Jumeirah


Ne güzel ki, gözde tatil mekanları bir bir yaza merhaba diyor. Zaten birçoğumuzun instagram ve facebook hesapları buna şahitlik etmekte bu ara. Artistik bronzlaşmalar, havuzda çılgınca takılmalar, denizde boy vermeler falan filan... Mevzu şu ki birçok harika tesis yazı nasıl geçirecek, geleni gelmeyeni turizmi nasıl etkileyecek ? O sorunun cevabını arayacağız yaz boyu. Bodrum dünyasına geçtiğimiz yıl katılan dünya tatlısı Jumeirah royal villalarıyla, dev suitleriyle mayıs itibariyle konuklarına kapılarını açtı. Hazır Bodrum’a da gitmişken lüks tatilin olmazsa olmazı Jumeirah’a bir uğrayayım dedim. Otelde ağırlıklı olarak yabancı konukları görünce ‘bu yıl korktuğumuz gibi geçmeyecek sanırım’ diye mırıldandım, müthiş genel müdür Zeynep Hanım’a. Zira mayıs ortası olmasına rağmen bol miktarda yabancı ve harcayan turist vardı. Umarım bu trend devam eder. Gerçi Jumeirah’a özgü de olabilir bu kalabalık. Zira Bodrum’un en keyifli yerlerinden Zeytinlikahve’ye kurulmuş. Hizmet dersen 10 numara 5 yıldız. Rüzgar harika, deniz doyumsuz, manzara eşsiz. Bodrum tepelerinde artık en kaba tabirler saçma sapan, iğrenç yapılar bol bol boy göstermeye başladıkça, göz zevkinin korunduğu yerleri tercih ediyor birçoğumuz. Bu arada denizi, kumu, güneşi, SPA’sı ayrı keyifli tabi ama Lübnan tatlarını mutlaka ama mutlaka tatmanızı tavsiye ederim. Şimdiden iyi tatiller.

13

Helal olsun Dilek Sabancı


Her birinin gözlerinden fışkıran enerjiyi, öğrenme isteğini ve başarma arzusunu gördükçe ben hayata karşı daha azimli duruyorum. Onlardan aldığım güç bambaşka bir insan yapıyor beni. Peki ya ben onlar için ne yapabiliyorum? Sen neler yapabiliyorsun? Bu soruyu herkes kendisine bir sorsun bakalım. Zihinsel engelli demekten özellikle kaçındığım, özel eğitim gereksinimi olan bireylerden bahsediyorum dostlar. Tanrı tarafından dünyamıza gönderilen çok özel insanlar onlar. Derneğin oluşum ve gelişimine büyük destek veren Onursal Başkan Sayın Dilek Sabancı desteğini esirgemeyip, başı çekiyor. İşte bu yüzden Özel Olimpiyatlar Türkiye ile Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin iş birliğiyle düzenlenen Birleştirme Projesi ‘ni yerinde görmek için 19 Mayıs’ta Kıbrıs Gazi Mağusa’daydım. Ulu Önder Atatürk’ümüzü Kuzey Kıbrıs’taki gençlerle andık. Gelişimleri için özel destek verilen bu çok özel kardeşlerimizle, Türkiyemiz’in dört bir yanından gelen gençlerin karma basketbol ve karma futbol takımlarındaki hünerlerine alkış tuttum. İçimizden biri onlar. Bu kardeşlerimizi sokakta, caddede, iş dünyasında, spor salonlarında daha fazla görmeli, onların toplum içinde özgüvenini yüksek bir şekilde nefes almalarını sağlamalıyız. Bu duyguyu Kıbrıs’ta onlara kucak açan Doğu Akdeniz Üniversite’nin muhteşem kampüsünde daha fazla hissettim. Okul festivalindeki dans performanslarını görünce de gözlerim yaşardı. Dilek Hanım ve ekibiyle, 19 bin altı yüz öğrencili Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörü Sayın Necdet Osam’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Hep yanınızdayım ve yanınızda olacağım. Siz de öyle yapın.

14

Boğaz’daki huzur Del Mare


Eş dost fırsat buldukça zaman zaman yaptığımız yeme içme şölenine bu hafta balık-mezeyle devam edelim dedik. İstanbul’daysan en keyifli yer neresi? Boğaz. Peki hangi mekan? E tabii ki Del Mare geldi aklımıza. Atladık gittik Çengelköy’e. Gidecekseniz tavsiyem şudur; güneş batmadan önce gidiniz ki o batışa şahit olup doğduğunuza, bu anlara tanıklık ettiğinize şükredebilesiniz. İstanbul Boğazı’nın bu kadar güzel ve etkileyici göründüğü çok az nokta vardır. İşte Del Mare’nin böylesi anlatılmaz yaşanır bir manzarası bulunmakta. İnsanı rahatsız eden kalabalığı yok bi ‘kere. Bangır bangır müzik gelmiyor oradan buradan. Tekneler, gemiler, vapurlar burnunuzun dibinden salına salına giderken, yemekler, mezeler son derece yerinde ve tat dozu gayet iyi ayarlanmış. Şefin ellerine sağlık. Ben sıkı bir mezeci olduğum için balığa yer kalmadı tabii. Özellikle yeşilin, mavinin kendini bu kadar cesur sergilediği bir bahar günü atlayın gidin İstanbul Boğazı’na Del Mare’de keyfinize bakın. Aklın yolu bir ne de olsa. Afiyet olsun.

11

Ah kadınlar, kadınlarımız


Hadise şu ki Bingo’cular Ipsos vasıtasıyla 12 ilde kadınlarımıza “sen kendini değerli hissediyor musun kardeşim?” diye sormuş soruşturmuş. Sonuçları görünce, içim acıdı içim. Başında bir kadın olan Aile ve Kadın Bakanlığı bile dertlerine derman olamıyor kadınlarımızın. Araştırmanın sonucuna göre kadına denilen şu: Evinde otur, çocuk doğur, yemek yap! Üstelik o kadın çalışıyor olsa bile bunları dört dörtlük yapmak zorunda. Evine hizmetini gerçekleştirmekle mükellef. Hani hayat müşterekti? Erkek denilen insan evladının ‘fedakar’ eşine yardım etmekten ziyade, sorumluluk alması gerekmez mi ev işinde, çocuk büyütürken vs vs. Bingo ‘nun bu araştırmasının başta bakanlıktaki abi ve ablalarımızın iyi değerlendirmesi gerekiyor. Sonra da erkek biraderlerimizin takkeyi önlerine koyup bir düşünmeleri ama aslında kadınlarımızın diş gösterip haklarını aramaları gerekiyor. Malum memlekette ağlamayana meme yok.