Dünyanın en değerli kaynağı topraktır, bir karışı bile gözden çıkarılamaz
Bugün sizlere gezegenimizdeki hızlı nüfus artışı ve toprak üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Malum bugünlerde herkes topraklarımıza göz dikmiş durumda. İçeride bölücüler, hainler, profesyonel katiller, dışarıda da İsrail ve emperyalizmin büyük oyuncuları. İsrail Adalet Bakanı Ayelet Shaked, bağımsız Kürt devleti kurulmasına büyük destek verdiğini ve bu yeni devletin Türkiye ve İran arasında yer alması gerektiğini söyledi daha bu hafta başında. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun da 2014'te Kürt devleti kurulmasına destek verdiği biliniyordu ama bu sefer, İran'ın ve bizim kadim topraklarımızda olması gerektiğini de küstahça ilan ettiler ve uluslararası bir çalışma yapılması gerektiğini de eklediler. Kaç gündür bakıyorum, Milli egemenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü doğrudan hedefleyen bu kadar önemli bir hadsizlikte, herhangi bir AKP'liden veya herkese her gün haddini bildiren Cumhurbaşkanından bir kınama, açıklama, one minute filan gelir mi diye. Nerede o günler! Ertesi gün İsrail Büyükelçisini çağırıp; ne demek istiyorsunuz siz bizim toprak bütünlüğümüze böyle açık ve cüretkar bir tehditle, diye sormalarını beklerdim…
***
Atatürk; “Vatan hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez ve bütündür” der. Topraklarımızın bütünlüğü konusundaki Cumhuriyetin tavizsizliğinin temelini ve nedenini daha iyi anlamak için, dünyamızın nüfus artış hızını da mutlaka çok iyi anlamamız gerekmektedir. Çünkü devletler, coğrafi çevrelerinin, gezegen üzerinde sahip oldukları toprak parçasının eseri olarak kabul edilir. Coğrafi çevre, ülkelerin milli menfaat ve milli hedeflerinin tespitinde temel dayanaktır. Devletin coğrafyasına ait tüm unsurlar da coğrafi gücü oluşturur, bu nedenle de paha biçilemez ve taviz verilemez değerdedir.
Her devlet, kendi coğrafyasında yer altı, yer üstü, hava sahası, karasuları, kıta sahanlığında bulunan her tür ticaret, tarım, hayvancılık, balıkçılık, turizm, madenler, petrol, doğal gaz vb. hakların ve bu coğrafyada üretilebilecek her türlü su, güneş, rüzgar ve gelecekte icat edilecek tüm enerji kaynakları gibi yaşamsal derecede önemli ekonomik imkanların tek yetkili sahibidir. Bunları işleterek yaratılan katma değeri, ülkesi ve vatandaşlarının güvenliği, refahı ve mutluluğu için kazandırmakla yükümlüdür. Bütün bunları da, uluslararası tüm anlaşmalar tarafından da kabul edilen, kendi coğrafyasındaki egemenlik haklarına dayanarak yapar. O yüzden coğrafya yani toprak çok önemlidir. Toprak Vatandır. Gezegendeki olağanüstü hızlı nüfus artışından dolayı çok değerlidir.
***
Araştırmacılar milattan önce 8000 yılında, yani günümüzden 10 bin yıl önce, dünyada 5 ila 10 milyon insan yaşadığını tahmin ediyorlar. Sümerlerin yazıyı bulduğu yaklaşık 5500 yıl öncesinde toplam insan nüfusunun 25 milyonu aştığı düşünülüyor. 2000 yıl önce, İsa'nın doğduğu günlerde yani günümüzden 60 kuşak önce, dünyada 300 milyon insan yaşıyordu. 300 milyonun iki katına, 600 milyona ulaşması, nüfusumuz savaşlara, kıtlıklara ve hastalıklara bağlı olarak oldukça yavaş arttığı için 1600 yıl sürdü. 18. yüzyılın ortalarındaki Sanayi Devrimi'nin sağladığı her alandaki teknolojik gelişme ve ilerlemeyle birlikte, nüfus artışımız hızlanmaya başladı. 1800'lere geldiğimizde gezegendeki toplam nüfusumuz 1 milyarı aştı. Gezegendeki nüfusun 300 milyondan 1 milyara ulaşması 54 kuşak ve 1800 yıl sürmüşken, 1 milyardan 2 milyara ulaşması sadece 4 kuşak ve 130 yıl sürdü, geldik 1930'a. 2 milyardan 3 milyara çıkış ise sadece 1 kuşak ve 30 yıl sürmüştü, 1960'tayız…
1960'tan sonraki 40 yıl içerisinde, 2. Dünya Savaşı'nın korkunç yıllarının ardından yeniden toparlanan küresel ekonomi ve artan refahla birlikte; Baby Boom – Bebek Patlaması dedikleri büyük bir nüfus artışı olur. 1 kuşaktan biraz fazla zaman içinde nüfusumuz tam iki katına 6 milyara ulaşır. Büyükbabamın büyükbabasının babası Nasuhzade Şehit Kaptan-ı Derya Ali Paşa'dan oğlum Barlas'a sadece 6 kuşak geçer ama 6 kuşakta 1 milyarlık nüfusumuz 6 katına çıkar. Bugün ise 7.3 milyarı aşmış durumdayız. Bugün yaşayanların çoğunun görebileceği bir gelecekte belki de 10 milyara ulaşacağız. Oysa gezegenimizdeki toprak hep aynı miktarda kalacak…
***
Gezegenimizin çapı bellidir, üzerindeki zenginliklerden faydalanarak insanların yaşayabileceği ve çoğalabileceği toprak kütlesi de bellidir. Sınırlı olan bir alan üzerinde giderek artan bir nüfusla yaşamak, tüm toplumlar üzerinde büyük bir baskı yaratmaktadır. Bu baskının zaman zaman yerel ve bölgesel hatta küresel anlaşmazlıklara, çıkar çatışmalarına, savaşlara yol açması kaçınılmazdır. Dünya tarihi, kaynaklar üzerinde savaşlar ve mücadelelerle doludur. Bundan sonrası için öngörebildiğimiz tüm gelecekte de öyle olmaya devam edecektir. Bu dünyadaki en değerli şey topraktır, toprağın ve üzerindeki egemenlik haklarının sunduğu kaynaklardır. Bugün 7.3 milyar insanın paylaştığı gezegenimizi yarın, 10 milyar – 12 milyar – 15 milyar ve kim bilir nereye kadar artarsa nüfus, o kadar insan paylaşacak ama toprak hep aynı miktarda kalacaktır. O yüzden Türkiye Cumhuriyeti'nin her bir karış toprağının ve üzerindeki tüm egemenlik haklarının sahibi olan yurttaşım çocuklarına, torunlarına, soyuna kalması gereken toprağın, bir tek karışı üzerindeki en küçük bir hakkından bile hiçbir şart altında taviz vermemelidir. Vatan demek olan toprağına göz diken, egemenliğini ve haklarını elinden almaya kalkacak, karşısına çıkacak tüm düşmanlarla dövüşmeye de her zaman hazır olmalıdır.
Atatürk bu konudaki tavizsizliğini, 1923'te şöyle ifade eder; “Ulusal egemenliğimizin bir zerresini dahi vermeye yeltenenlerin kafalarını koparacağınızdan eminim…”