Bildiri yayınlamadı. Açıklama yapmadı. Bitmemiş köprü üstünde kaynak yaparak dikkat çekmeye kalkmadı. İmza kampanyası da açmadı. Yaptıklarını ve yaşadıklarını bir belgesel filme çekti. Belgeseli bir DVD’de topladı, kitaplaştırdı. Belgesele ve kitaba 5 yılını harcadı. Remzi Kitabevi’ nden yayınlandı.
Kitabın adı:
Dönüşüm Yolculuğu.
Kitabı okuyun.
Belgeseli (aynı ad) izleyin.
Göreceksiniz.
Burhan Karaçam, sizi uyarıyor: Türkiye ekonomisinin havasını benzin buharı kokusu sardı. Kabuslu yıllara saplanabilir. En acı olan da; Türkiye, iyi eğitimli, yetkin, yetişmiş, yaratıcı insan sermayesini yedi, bitirdi, dibe geldi. Günü kurtardı, yarınını tüketti.
Burhan Karaçam kim?
Yaklaşık 28 yıl önce Yapı Kredi Bankası’na genel müdür oldu. Türkiye ekonomisi kabuğunu zorluyordu. Bankacılık sistemi de “eski yapısını değiştirme” aşamasına gelmişti. Yapı Kredi’yi “yeni bir yapıya” dönüştürdü.

* * *

Bugün tüketici olarak herkesin ve çiftçi, işçi, sanayici, tüccar, esnaf tüm üreticilerin kullandığı bankacılık aletleri: İlk 24 saat bankacılık, ilk kredi kartı, ilk bireysel kredi, ilk ipotekli konut kredisi, ilk elektronik cüzdan, ilk otomatik düzenli ödeme, ilk ücretsiz saklama, ilk varlığa dayalı menkul kıymet, ilk internet, ilk tele alışveriş... Bunun gibi yüze yakın “ilk adım-İlk buluş“ Burhan Karaçam’ın başında olduğu Yapı Kredi ile geldi. Yapı Kredi dönüşürken, diğer bankaları da etkiledi, bütün sektör dönüştü... Belgesel ve Kitap, “dönüşüm yolculuğunu” anlatıyor...
Diyeceksiniz ki!
Olmuş, bitmiş.
Yol yürünmüş.
Dönüşen dönüşmüş.
Bize ne çıkar?

* * *

Şu çıkar: Belgeseli izleyince görüyorsunuz. Eski yapıyı dönüştürürken bunu bir genel müdür tek başına, tek ses, tek adam, tek buyurgan, tek emredici kişi olarak yapmıyor. Bütün bankayı; “çaycısından genel müdürüne birlikte aynı duyguyu paylaşan” bir ekibe dönüştürüyor.
Korku kalkıyor.
Yaratıcılık geliyor.
Baskı kalkıyor.
Katılım başlıyor.
Çalışan kendini değerli hissediyor. Adil paylaşım bağı güçleniyor. İnanç ve güven tazeleniyor.
Tek adamlığa geçince...
Buyurganlığa batınca...
Korkuları artırınca...
Baskıları ağırlaştırınca...
Bu ekonomi yönetimine “özgürlüğü ve yaratıcılığı yok etme” olarak yansıyor, oradan da bütün hayata bulaşıyor. Türkiye ekonomisi; gerçek anlamda kaynaklarını, imkanlarını hoyratça kullanıp bitirdiği, yetişkin insan potansiyelinin üzerine yenisini de koyamadığı için (üniversite sayısı 161’e çıkmasına ve bütçede en yüksek payı eğitime, öğretime ayırmasına rağmen) 1994, 1997, 1999, 2001 “krizli yıllarına” geri dönme tehlikesiyle yüz yüze geldi. Dikkatli bir gözle bakınca Belgesel, o krizli yıllara da ışık tutuyor. Burhan Karaçam, bu belgeselle bugüne uyarı yapıyor.
Bitmedi.
Devam edeceğim.
YARIN: Bankacılar insanı niçin unuttu?

Çevir kazı yanmasın!


Seçim meydanlarında, halktan oy isterken atılan nutuklarında “Üçüncü Boğaziçi köprüsünü biz yani Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu, Binali Yıldırım yaptık” demeye getiriyorlardı. Köprüye çıkıp son kaynağı bu 3 isim kaynatıyorlardı. Kaynak yaparken yanlarına köprüyü yapan şirketin patronunu bile almıyorlardı. Dün Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, “Köprü devlet parasıyla yapılmadı. Özel sektör yaptı. Bu yüzden otomobile 3 dolar, ağır vasıtaya 15 dolar geçiş bedeli koyduk” dedi. Yerseniz. Çevir kazı yanmasın yaptı.