Çocukları daha bebekken onlar için para biriktirmeye, okul bakmaya başlayan arkadaşlarıma, “Biz devlet okullarında okuduk da ne oldu?” derdim. Ama olanı biteni dinledikçe onlara üzülerek hak verdim…

shutterstock_104714984-e1438895255786

Büyükşehirlerde özellikle de İstanbul’da, kendileri iyi eğitim almış, ortalama ya da ortalamanın üstünde bir gelir seviyesine sahip olmasına karşın varını yoğunu çocuğu için harcayan ya da biriktiren çiftler görüyor musunuz?
Kimi zaman mutsuz oldukları işlerde çalışan, isyan edemeyen, bir döngünün içine girmiş, rutin düzenini bırakamayan ya da sevdikleri işlerde çalışsalar bile çok fazla mesai yapmak, karı koca çalışmak zorunda olan ebeveynlerle karşılaşıyor musunuz?
Üstelik, “Varımız yoğumuz çocukların eğitimine gidiyor” diyen bazı ailelerin çocuklarının yaşı daha 10 bile değil.



17 yılda 1 milyon 62 bin tl

Minicik çocuklar sabahın köründe kalkıp, dünyanın yolunu yapıp, trafik aşarak okullarına gidebiliyor.
Bir çocuğun aylık ilkokula gitme maliyeti yakın zamanda açıklandı: Öğlen yemeği ve servisle en düzü 519 TL. Özel okullar söz konusu olduğunda ise daha ilkokulda -kılçıksız yani servisinden yemeğine hiçbir masraf söz konusu olmadan- yılda 20-25 bin TL’den başlıyor.
Eğitim yazarı Pervin Kaplan, MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut’a hesaplatmış. İlkokuldan üniversite mezuniyetine kadar ‘ortalama özellerde’ okutulan bir çocuğun enflasyon oranında ailesine borçlanması durumunda, 17 yıllık borcu 1 milyon 62 bin TL oluyor. Aile faizi sıfırlar, çocuk da maaşının yarısını öderse, borç 19 yılda bitiyor!
Peki bu çocuklar niye özel okula gönderiliyor?

resim1

Biz devlet okulunda okuduk da…

Babam için eğitim en önemli şeydi. Küçük yaşta annemle, “Bale mi, folklor mü, mandolin mi?” tartışmalarını hatırlarım. Sonra da hiç bitmeyecek sandığım özel okul müzakerelerini.
Babam yıllarca taksidini ödediği kooperatif evini satmaktan bahsediyor, annem ise “Çocuk dünya okusa Bodrum’daki o evi yeniden alması 20 seneyi bulur” diyordu.
Sonunda beni bir yıl hazırlık okutup normal ortaokula geçirmek ya da direkt düz ortaokulda okumam üzerinde anlaştılar; sonra da yurtdışına gönderirlerdi…
Çok mutlu bir okul dönemi geçirdim. Üniversiteye dereceyle girdim, bitirdim.
Ha başka eğitim şartlarında belki benim Nobel’im üzerinden konuşuyor olabilirdik ama hiç şikayetçi değilim.
Bu yüzden arkadaşlarımın daha anaokul yaşındaki çocukları için girdikleri özel okul türü telaşlarını gördükçe ben de klasik, “Biz devlet okullarında okuduk da kötü mü oldu?” cümlesini ettim.
Ama bizlerin dönemi bitti!

Ya imam hatip olursa!

Önceleri, “Bütün iyi öğretmenleri özeller aldı” denirdi. Sonra yabancı dilin önemi, ‘gerçek’ sosyal aktiviteler, çocuğun duygusal gelişimi vurgulanırdı. Şimdi ise seçenek değil zorunluluk gibi...
Çoğu kişi, “Ya çocuğumun okulu imam hatip olursa!” kaygısında.
Bir arkadaşım, “Geçen gün mahalle okuluna gittim, müdürün odasında ortalık yerde takke, seccade. Çocuğuma din eğitimini ben vermek istiyorum, iki adım ötemdeki okula yazdıramadım çocuğu…” diyor.



Hafta sonu anne babaları

Sadece çocuklarını ‘normal’ okutabilmek için daha küçük illere taşınan ‘onlarca’ arkadaşım var; hatta üç çocuğunun okul maliyeti 150 bin TL olan ve ABD’ye yerleşme kararı alan da…
Millet sadece okulu, müfredatı değil öğretmenleri ve velileri de sabıka kaydından geçirme ihtiyacı hissediyor.
Bodrum’a yerleşen bir arkadaşım, “Biz çok çalıştığımız, çocuğumuz da çok yol gittiği için görüşemiyorduk. Onu görememe suçluluğuyla cumartesi-pazar onun her istediğini yapan ‘hafta sonu annelerinden’ olmuştum. Burada okullar bizim dönemimizdekine daha yakın; daha karma, maliyet daha az ve daha doğal” diyor.

‘Baba biz fakir miyiz?’

Yine bir arkadaşım anlattı; sömestr tatilinde İzmir’deki anneannesinin yanına götürüyorlar çocuğu, oğlan da pek mesut.
Ancak evine ve okula döndüğü günün akşamı babasına geliyor; “Baba biz fakir miyiz?” diyor.
Çünkü sınıf arkadaşlarından biri St. Tropez’e gitmiş, bir başkası Courchevel’e; “Biz niye Türkiye’de kaldık baba, neler oluyor?” diyor.
Aile çocuğunu, sadece kendinden habersiz verilen önemli konulardaki eğitimden ya da kötü alışkanlıklardan değil ‘ölçüsüz zenginlik’ten, şımarıklıktan, doyumsuzluktan da korumak zorunda.
“Bizim gibi ortalama ailelerin çocukları gidiyor” tanımındaki özel okula daha fazla para vermeye hazır olanlar da var.
Ben annemin okul fotoğraflarına bakınca zengini fakiri, Ermeni’si Rum’u pek çok farklı karakter ve isim görüyorum. Benimki de nispeten öyle… Oysa bugün daha bilinçli, bedelli ve kaliteli de olsa herkes kendi azınlığıyla. Ve maalesef bu durumun alternatifi de yok…