O, Ahu Tuğba, Serpil Çakmaklı ve Banu Alkan ile bir dönemin ‘kare as’ı. Ama Oya Aydoğan başka bir ‘desteden’ gibi. Ya da o bir jokermiş, sonraki yıllarda da ihtiyaç duyulan yerde olmuş hep...

40

Annem bizler için sağlık ve güzel günler diledi, tam pastasındaki mumu üfleyecekken nefesini tuttu ve “Ay bir de Oya Aydoğan iyileşsin istiyorum. Bir an önce iyi olsun!” diyerek söndürdü minik alevi geçen pazartesi.
Annem ve diğer herkes Oya Aydoğan’la ne zaman bu derece içten bir samimiyet kurmuştu?
Sinemayı geçtim; televizyonda dizisinden sabah programlarına ayrı formatlarda onlarca iş yaptı. Önce biraz o işlere, sonra da eski röportajlarına baktım. Sosyolog Tayfun Atay’ın “Bir ‘12 Eylül kadını’ olarak Oya Aydoğan” başlıklı yazısı çözdü kafamdaki tıkanmayı.
Bence sanatçının hastalığı sırasında yazılmış bu en ‘dolu’ yazıda, Oya Aydoğan, Banu Alkan, Ahu Tuğba ve Serpil Çakmaklı 12 Eylül’ün kare ası olarak nitelendiriliyordu.

12 Eylül sonrası kare ası


1960’lı yılların başından 70’lerin ortasına kadar ‘dört yapraklı yonca’ yani Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik dönemiydi.
Ardından aşk beyazperdeden kovuldu ve sokaktaki eril siyasal şiddet sinemada cinsel karşılığını buldu; artık seks vardı. Arzu Okay, Zerrin Egeliler, Feri Cansel, Mine Mutlu gibi ‘pırıltılı’ isimler bu furyayla aktı. 12 Eylül’ün ardından ise başka bir ara dönem geldi.
Tayfun Hoca’nın amiyane ifadeyi kibarlaştırdığı haliyle, ‘gösterip de ötesine geçilmeyen’ dönem. Cinselliğin kışkırtıldığı, ima edildiği ama tamamına erdirilmediği Banu Alkan, Ahu Tuğba, Oya Aydoğan ve Serpil Çakmaklı’nın ‘kare as’ olduğu dönem.
Aydoğan’ın sonraki röportajlarından da anlıyoruz ki, zor bir dönem.

42

Neler konuşuyorlardı?


O hep net, doğal ve dobra... Bazı düşüncelerini ifade ederken gaf mı yapıyor, bilerek mi söylüyor anlamıyorsun; acayip ilginç ve kimi zaman özel şeyleri anlatıveriyor. Şu şuna âşıkmış, o dönem kim kime ne yapmış...
Bülent Ersoy ile Oya Aydoğan muhabbet ederken yanlarına oturup dinlemek uğruna neler verebileceğini hesap ediyorsun.

41

Kıvanç’a ‘yanık’


Aydoğan sanatçıyı politik sevmiyor. Fransız liselerinde okumuş, ilkokuldan beri de hep ama hep artist olmak istemiş. Bir dönem aynı sitede oturduğu Kıvanç Tatlıtuğ’a ‘yanık’ olduğunu çok tatlı bir dille anlatıyor, oğlu Gurur’la da imrenilecek bir ilişkisi var. Kürk seviyor, mavi renk ağırlıklı antika biriktiriyor, evine gelen ‘ev gezme’ televizyon programı ekibini koltuklarının üzerindeki örtüleri kaldırmadan karşılıyor. “Zeytinyağlı yapacak kadar iyi aşçı değilim ama yumurtayı olay yaparım”, “Ben herkesle samimiyim ama öyle ziyafet sofraları hazırlayamam; yiyoruz işte” deyiveriyor.
Bülent Ersoy vurulup bir böbreği alındığında bir ay boyunca onunla Adana’da, hastanede yaşamış. Ersoy’un kendisine teşekkür için yazdığı mektubu 26 yıldır evindeki kasada saklıyor. Gelin ve torun hayallerini anlatıyor. Kendiyle deli gibi dalga geçiyor.

39

Joker gibi


Ne bileyim, Aydoğan’a bakıyorum bakıyorum, ondan anne, abla, konken arkadaşı, dost, komşu çıkarıyorum da bir dönemin seksi yıldızı konsepti bir türlü oturmuyor kafamda. Eski fotoğraflarına bakarken bile.
Oysa Ahu Tuğba, Serpil Çakmaklı ya da Banu Alkan öyle mi?
Oya Aydoğan, o kare as içinde sanki başka bir ‘desteden’ gibi... Ya da o bir jokermiş, sonra hep ihtiyaç duyulan yerde olmuş. Diğer üç isim, 80’ler dolabı açıldığında çıkan birer ‘arzu nesnesi’ modeliyken, Aydoğan bir şekilde hep yanımızda olmuş.
Kendini cam bir fanusa kapamamış, bir dönemin ikonik imajlarına takılmamış, hayattan pek çok şey istemiş, alınca da şükretmiş, hatalarından ders çıkarmış, başkalarıyla da kendiyle de dalga geçmeyi bilmiş, sevgi dolu, doğal ve zeki bir kadın, iyi bir anneymiş Oya Aydoğan.
İnsan hayatın tadını çıkaranların ölümlerine bir ayrı üzülüyor; annemin dileğinin gerçekleşmesini çok isterdim.
Gurur, mutlaka annesiyle gurur duyuyordur; ona uzun ömürler olsun...

43

Cumhurbaşkanı’nın villası Arap dizisinde başrolde!


Beni etkilemiyor ama G20 anladığım kadarıyla pek çok turist için pek ‘seksi’. Antalya’da G20’nin yapıldığı Regnum Carya’ya sırf bu nedenle gelenler, fotoğrafların olduğu alanda fotoğraf çektirenler gırla... Ama benim en çok ilgimi çeken şey Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı, hemen G20 öncesinde yapılan, kurşun geçirmez camları, otomatik tuvaleti, hamamı, masaj salonu, 300 bin liralık şöminesi, bahçesinde dev havuzunun yanı sıra içinden televizyon çıkan bir jakuzisi ve daha pek çok ekstra lüks öğesiyle dikkat çeken villa. Şimdi bu villada bir dizi çekiliyor.

45

Başrolünde ise Arap turistleri Türkiye’ye getiren en büyük şirketlerden Karnak Turizm’in kurucusu Serdar Aliabet varmış. “Kıvanç Tatlıtuğ gibi biri mi?” diyorum; “Yok daha çok Haluk Bilginer gibi” diyorlar. Baktım, pek o gibi de değil! Aliabet dizide Osmanlı soyundan gelen ve mirasını paylaşmak için akrabalarını arayan bir işadamını canlandırıyormuş! Dizinin adı ‘Büyük Ev’; yani o villa da başrolde.

44