Gülen’in iadesi bir tek somut delile bakar. Gülen’in
iadesi bir tek
somut delile
bakar.


1. İlk birkaç saat içinde bu kadar saçma, bu kadar organizasyondan uzak, bu kadar aptalca düşünülmüş bir darbe planının yürürlüğe konmasının nedenlerini
anlamadım.
Cemaatten, devletin içinde yıllarca sabrederek örgütlenmiş, Türkiye’yi ele geçirmiş bir gizli şebekeden bahsediyoruz. Ertesi gün, Batı basınındaki haberlere bakınca sinsi planı fark ettim.
2. Cemaat’in usta olduğu konulardan biri propaganda savaşları. İletişim konusunda sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda da faaliyet gösteriyor. Zamanında yabancı gazetecilere haftalık konferanslar düzenler, M. gibi isimler de AKP’nin ve Cemaat’in ne kadar iyi olduğunu anlatırdı toplantılarda. Üçüncü sınıf akademisyenlere Gülen’in ne kadar büyük bir din adamı, düşünür olduğunu anlatan ve adeta tuvalet kağıdına basılı kitaplar yazdırdılar. Barış köprüleri gibi sempatik isimlerle okullarını pazarlayıp kendilerini Ilımlı İslam misyonerleri olarak dünyaya sattılar. Uzun yıllar AKP’nin lobi işlerini yürüttüler ABD’de ve algıyı yönettiler. 2011’de 100’ün üzerinde gazeteci hapisteyken Y. gibi Cemaat’in beslediği isimler yurtdışına makaleler yazıp arkadaşlarımızın terörist olduğunu anlattılar. Cemaat sempatizanı C. gidip Amerikan büyükelçisine gazetecileri jurnalledi. Ne zaman ki öküz öldü ortaklık bitti, bu sefer aynı Cemaat yurtdışında Erdoğan’ı diktatör gibi göstermeye, kötülemeye başladı. Zamanında Erdoğan’ı övdükleri aynı yöntemi belirlediler: Harvard ve Columbia gibi üniversitelerde konferanslar, yabancı gazetelere makaleler. M. gibi isimler makaleler yazarak bu sefer uluslararası alanda Erdoğan’ı kötülemekle görevlendirildi. Ve başarıya ulaştılar.
3. Yurtdışında darbe ciddiye alınmadı. The Guardian’dan New York Times’a Batı’nın en prestijli yayın organları “Darbelere karşıyız ama otoriterleşen liderlere yönelik darbe girişimleri ne olacak” gibi normal şartlarda akla gelmeyecek sorular sormaya başladılar.
Batı’nın bu tutumu neden?

Tek soru tek cevap

ABD Gülen’i verecek mi?


Bu şartlarda çok zor. Amerika’da yasal göçmen statüsünde ve oturma izni var Gülen’in. Dahası, Erdoğan ve ekibi Gülenciler aleyhine kanıt toplamayı akıl ettiklerinde örgüt çoktan izlerini silmişti. Bir Zekeriya Öz’ü bile kaçırdı Türkiye düşünün. Gülenciler yıllarca polis, istihbarat, yargıda kontroldeydi ve kendilerine yönelik kanıtları yok ettiler. ABD kuşkuyla, paranoyayla, varsayımla kendi yasal göçmenini sınır dışı edemez; hukuk devletinin işleyişine uymaz. Somut delil ısrarının nedeni bu, işler bizdeki gibi yürümediği için.
Ama zayıf da olsa tek bir somut belge, bir telefon kaydı, bir e-mail, bir dolaylı bağlantı bile denklemi değiştirebilir.
Gülen-Erdoğan savaşı kaç yıldır sürüyor, MİT bu kadar zamanda bir tek kanıt bulamadı mı? Türkiye’deki yargılamalardan anlıyoruz ki hayır.

Erdoğan başta Uğur Dündar olmak üzere gerçek gazetecilere konuşmayı unuttu. Erdoğan başta Uğur Dündar olmak üzere gerçek gazetecilere konuşmayı unuttu.


Canlı yayın önerisi

Erdoğan hemen Uğur Dündar’la buluşmalı


Bugüne kadar Kırşehir’de kahvede oturan makarnacı seçmenin ne düşündüğünü New York Times’ın başyazısından daha fazla önemseyen (çünkü biri oy veriyor) Erdoğan’ın ilk kez uluslararası algıdan rahatsız olduğunu görüyoruz. Türk basınının darbeye karşı birlik olmasından dolayı memnun olduğunu ancak yabancı basınla ilgili sıkıntılarının olduğunu açıkça itiraf etti.
Her akşam yabancı basınla buluşup FETÖ’yü anlatacak.
Kendisinin bir algı yönetme problemi olduğu ortada. Ne yazık ki kifayetsiz ekibi, Cemaat elini eteğini çektiğinden beri mesajı yönetemiyor ve dünyaya
FETÖ’nün ne kadar tehlikeli olduğunu anlatamıyor.
Batı’nın gözünde Erdoğan’ın başka düşmanları yok mu?
Batı’nın Erdoğan’a yönelik kuşkularının artması yüzlerce gazetecinin hapse atılması ve işsiz kalmasıyla başladı. Bütün gazeteler yöneticilerini değiştirdi, yeni patronlar girdi, onlarca köşe yazarı işten atıldı. Ve Erdoğan uçağını ve çevresini ne idüğü belirsiz birtakım yapay gazetecilerle doldurup bağımsız isimlere sırtını çevirdi.
Madem kendisinin haklı olduğunu düşünüyor o zaman sadece yabancı basına değil, bize de kendisini anlatmalı. Her türlü soruya yanıt verebileceğini göstermeli; haklıysa neden çekinebilir mi?
Hep kendisine çanak sorular soran gazeteciler yerine Uğur Dündar’ın karşısına geçse mesela. Hatta mağdur ettiği, işten attırdığı gazetelerden 10 kişilik bir panelin karşısında soruları yanıtlasa. Eski “Siyaset Meydanı” programları gibi sonu açık bir canlı yayın olsa bu...
Tabii ki bunu yapmayacak. Bizlerle yüzleşmeyecek. Ama bunu yapmadığı sürece de Batı’ya kendisini anlatamayacak. Çünkü her yabancı gazetecilerle buluştuğunda ilk olarak yüzüne iyi de laiklerle neden iletişime geçmiyorsunuz sorusunu duyacak.

İletişim: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @orayegin.