ACUN DAVASI: Birkaç günlüğüne Türkiye’ye gelmem gerekti. Nedeni Acun Ilıcalı’nın hakkımda açtığı ceza davası. Adının geçmediği bir tweet’te kendisine saray şaklabanı dediğimi iddia ediyor; alınganlık yapmış, karşılığında hapse girmemi istiyor. Kalkıp DC’den bu yüzden, şaklabanın TDK sözlüğünde ‘basit şakalar yapıp herkesi güldüren kimse’ anlamına geldiğini savunmamda söylemek için geldim.

Tansu ve Ertuğrul Özkök çiftiyle yemekte buluştuk. Tansu ve Ertuğrul Özkök çiftiyle yemekte buluştuk.


ALAÇATI’DA BİR AKŞAM: Amaç sessiz birkaç gün geçirmekti. Mahkeme dışındaki günlerimi de Çeşme’de geçirmeyi planladım. Ertuğrul ve Tansu Özkök çiftinin de Urla’da olduğunu görünce bir akşam Ferdi Baba’da buluştuk. Çeşme’nin her yerine yayılmış Ferdi Baba ama Alaçatı şubesi bir fine dining restoranı gibi. Davet sahibi, Hürriyet Ege’nin başındaki Deniz Sipahi ve eşi Berna’ydı. Saba Tümer’le birlikte gittik ve bol sohbetli, dedikodulu bir akşam geçirdik. Normalde sessizce gelip sessizce gidecektim, ama ertesi sabah hiç haber vermediğim insanlardan hoş geldin telefonu almaya başladım. Meğerse Özkök ben ayılana kadar vatan topraklarında olduğum haberini patlatmış. “Türkiye’nin en büyük paparazzo’suna yakalandım” diye gülmeden edemedim. Ancak asıl haberi atlamış: O akşam gecenin yıldızı tabii ki Tansu Özkök’tü ve ben de safımı açık bir şekilde deklare ettim. Biz Tansu’cuyuz...

UĞUR DÜNDAR’LA ÇİFTLİKKÖY: Çeşme’nin en güzel zamanları havanın akşamları hafif soğumaya başladığı, turistlerin çekildiği zamanlar. Çiftlikköy’de benim yıllardır en sevdiğim ve hâlâ dokusu bozulmamış yerlerinden biri Çeşme’nin. Uğur Dündar’la bir akşam buluşup bol bol sohbet ettik. Tarık Akan’ın cenazesinden yeni gelmiş, orada çok güzel bir konuşma yapmıştı Sözcü TV’ye. Sohbet ister istemez Yeşilköy’ün iki yakışıklısı Tarık Akan ve Uğur Dündar’ın gençlik anılarına geldi. Çınar Oteli’nin pastanesinde edilen sohbetler, Yeşilyurt plajlarında geçen yıllar, birinin kendi istediği sinemadan ödün vermemek için çektiği sıkıntılar, diğerinin kendi inandığı gazeteciliğinde ısrar etmek için ödediği bedelleri yediğim en güzel barbun eşliğinde konuştuk. Bir efsaneden bir başka efsaneyi dinlemek büyük bir ayrıcalıktı... Gecenin esprisini yazmadan geçemeyeceğim. Bir zamanlar kendisiyle hep hastalık hastası diye dalga geçen Müjdat Gezen önemli bir profesöre görünmüş zamanında, “Hastalık hastası falan gibi durumlar 50 yaşında biter, çünkü o yaştan sonra hastalıkların kendisi başlar” yanıtını alınca iyileşmiş.

Artık İzmir’de yaşayan Uğur Dündar yazları hep Çeşme’de. Artık İzmir’de yaşayan Uğur Dündar yazları hep Çeşme’de.


ŞANSAL BÜYÜKA ÜNİVERSİTE YOLUNDA: Çeşme’de havanın bozmasıyla kendimi İzmir havalimanına atmam bir oldu. Ancak o akşam THY uçağı bir türlü kalkmak bilmedi, yolcular kabine alındığı halde. Pilot da yarım saate yakın açıklama yapmadı, tabii yolcular da haklı olarak öfkelendi. Soranlara hosteler de “Pilot şu anda meşgul” gibi çok tuhaf bir açıklama yaptı. Neden sonra hepimiz uçaktan indirildik, bir başka uçağa bindirildik. Uçaklara yıldırım düşmüş sanırım. Dört-beş saatin sonunda gece yarısı İstanbul’a indik. Bonus’u A330’la uçmak ve Hazar Büyüka’yla sohbet etmek oldu. Efsane gazeteci Şansal Büyüka’nın oğlu olan Hazar kendini tamamen spora vermiş, zaten Kanarya Adaları’na triathlon’a katılmaya gidiyordu. Müthiş parıltılı bir beyin... Babasının bir süredir ekranları bırakıp artık üniversitede ders vermek istediğini anlattı. Genç gazeteci adayları için müthiş bir kazanım olur. Türkiye’de ikinci sınıf profesörlerin yerine sektörün profesyonellerinin iletişim fakültelerinde daha aktif rol almaları gerekiyor. Şansal Büyüka futbol gibi kirli bir dünyanın içinde habercilik yapıp ilkelerinden, etikten vazgeçmeyen büyük bir gazeteci. Onun yetiştireceği gazeteciler medyanın çıtasını yükseltecektir.

ELİF URAS’IN AÇILIŞI: Sanatçı Elif Uras’ın Galerist’te geçen cuma açılan Hayal Meyal isimli sergisi için 40 kişilik küçük bir grupla önizleme yemeğine katıldım. Uras bu sergi için New York ve İznik’te deliler gibi çalışıp 33 parça eser üretmiş. Sergiyi gezerken herkes galerinin en arka odasındaki dev çini enstalasyonu ve ortadaki çeşmeden gözünü alamadı. Doğu-Batı arasındaki çatışmada arada kalan kadının kimliğine gönderme yapan eserleri, günümüz politik iklimine dair kuvvetli yorumlar içeriyor. Sergiyi gezdikten sonra eski Nu Pera’ya özel yemeğe indik. Kimler yoktu ki... Başta Güngör ve Nuran Uras, Sabancı Müzesi’nin müdürü Nazan Ölçer, Zafer Civelek, Ferit Sarper ve Autoban’ın sahibi eşi Seyhan Özdemir... Tansa Mermerci kürk yelekle gelmişti, ama hava aniden soğuduğu için kimse yadırgamadı. Gece Tamara Çelebi’yle uzun uzun sohbet ettik. Saddam’ın devrilmesinde büyük rol oynayan babası Ahmet Çelebi’yi yakın zamanda kaybeden Tamara’nın aile hikayesini anlattığı Geyikli Köşk kitabının Türkçede yayımlandığını öğrendim. Birkaç sene önce İngiltere’de yayımlanmıştı kitap; kökeni aslen Türk olan Çelebi Ailesi’nin hikayesinin bizdeki okurların da ilgisini çekeceğine eminim.

Elif Uras’ın son işleri günümüz politik iklimine göndermelerle dolu. Elif Uras’ın son işleri günümüz politik iklimine göndermelerle dolu.


Erken bir uyarı

İzmir düşüyor


Birkaç sene önce yaşam tarzına yönelik müdahaleler artmaya başlayınca İzmir pekçokları için güvenli bir kale, bir kaçış noktası olmuştu. Ancak bu potansiyeline rağmen İzmir bir türlü bir dünya şehri olmayı başaramadı. Onu bırakın, İstanbul’a bile rakip olamadı.

İzmir’deki gerçek ucube Nasrettin Hoca heykeli. İzmir’deki gerçek ucube Nasrettin Hoca heykeli.


Sorumlusu İzmir’in yeteneksiz belediye başkanları.
Çeşme yoluna giderken büyük bir servet harcanan ve ucube tanımının tam karşılığı olan o Nasrettin Hoca heykelini gördüm. Son yıllarda daha çirkin bir şey gördüğümü hatırlamıyorum.
Ucube heykeller konusunda İzmir zaten sabıkalı; Mount Rushmore’dan bozma Atatürk büstünü herhalde unutmadınız.
İzmirliler sadece belediyenin estetik teröründen nasibini almıyor, aynı zamanda temel belediyecilik hizmetlerinden de memnun değiller. Geçen seçimde büyükşehir belediye başkan adayı yapılmayan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer dışında gururla bahsedilen bir belediyeci daha yok. Aziz Kocaoğlu gibi bir beyaz eşya bayiine mecburen oy verdiler kaç dönemdir, ama artık Kocaoğlu’nun çapsızlığına tahammül etmek istemiyorlar. Nitekim geçen seçimde Binali Yıldırım az kaldı alacaktı, bir sonraki seçimde de İzmir’in CHP’nin garanti şehri olmayacağı konuşuluyor şehirde.
Önümüzdeki aylarda daha da detaylı konuşacağız kuşkusuz, ama şimdiden erken bir uyarı olsun.

İletişim: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @orayegin.