Çocuklarımıza kod yazmayı, enerji konusunda keşifler yapacakları eğitimi sağlamayı ciddiye almadık, şimdi yine geriye dönüyoruz

Dünya dijitalleşirken ülkelerin enerji üretim stratejileri giderek daha da önem kazanıyor.
Biz ki gençlerimizi, çocuklarımızı kindar ve dindar yapacağız diye dijital çağın ruhundan uzaklaştıran bir eğitim felsefesi ile yönetilen bir ülkede yaşıyoruz, çok şey beklememeliyiz belli ki bu konuda da.
Geçen hafta kabul edilen Elektrik Piyasası Yasası ile ülkemizde elektriğin kömür ile üretimine ağırlık verilmesi kararı alındı.
Çevre konusunda çok ama çok duyarsız, ülkenin doğal kaynaklarını (Bkz. Cerattepe, İstanbul’un Kuzey Ormanları) umarsızca harcayan bir iktidardan farklı yaklaşım düşünmüyorum ama artık dünyada elektrik üretimi konusunda trendler değişirken bırakın bunu yakalamayı, daha geri gitmeyi beklemiyordum.

YİNE TRENİ KAÇIRIYORUZ


Önceki gün İngiliz Independant gazetesinde bir haber vardı. Geçtiğimiz ay Birleşik Krallık tarihinde ilk kez güneş enerjisi kömürden daha çok elektrik üretmiş. Hem de öyle bir parmak fazla filan değil. Kömür 893 Gigawatt elektrik üretirken güneş panelleri 1336 Gigawatt elektrik üretmiş. Yani kömürün 1.5 katı!
İngiltere 2025 yılında kömürü tamamen bırakmış olmayı planlıyor ama uzmanlar bunun daha çabuk gerçekleşeceğini düşünüyor. Henüz güneş enerjisi İngiltere’nin yüzde altı elektriğini üretiyor ama belli ki rakam yükselecek.
Bu bir milat.
Bizimki gibi güneşin bol olduğu, rüzgarın sadece esip gittiği bir ülkede kendi gücümüzü yaratacakken kömüre yani karbon bazlı ve çevreye çok zarar veren, verimliliği düşük bir enerji kaynağına yönelmek hiç ama hiç akıl kârı görünmüyor.
Dünya yavaş yavaş nükleerden kaçarken zeytinliklerimizin, kıyı şeritlerimizin nükleere kurban verilecek olmasına değinmek bile gelmiyor içimden.
Yine treni kaçırıyoruz. Çocuklarımıza kod yazmayı, enerji konusunda keşifler yapacakları eğitimi sağlamayı ciddiye almadık şimdi yine geriye dönüyoruz.
Bu kafayla çağın ruhuna nasıl uyum sağlayacağız anlamak güç.


İşte Leica destekli Huawei!


Akıllı telefon ile fotoğraf çekmek artık birçoğumuz için tutkuya dönmüş durumda.
Sosyal ağlarda yediğimizi, içtiğimizi, gezdiğimizi, gördüğümüzü paylaşıp kendimizi ünlü hissetmek belli ki ego tatminimiz konusunda yerine kolay başka bir şeyi koyamayacağımız şekilde iyi geliyor.
Eskiden gülüp geçtiğimiz, ellerinden fotoğraf makinesi düşürmeyen Japon turist gibiyiz artık. Sadece biz değil, tüm dünya bu halde.
Akıllı telefon alırken çoğunluk kamerası ile ilgili bilgi sahibi olmak istiyor. Birbirimize, “O fotoğrafı hangi telefon ile çektin” diye sorar olduk.
İşte bu nokta üreticileri onlarca yıldır fotoğraf makinesi, kamera, lens üreten firmalar artık akıllı telefon üreticilerinin yakın markajında. Bu akımın son katılımcısı ise Leica.


Geçtiğimiz hafta Bozcaada’da gün batımının fotoğrafını çektiğim P9’un karanlık bölgeleri aydınlatması önemli artısı. Geçtiğimiz hafta Bozcaada’da gün batımının fotoğrafını çektiğim P9’un karanlık bölgeleri aydınlatması önemli artısı.

CİHAZ ŞIK VE ERGONOMİK


Yıllardır benim gibi içinde fotoğraf aşkı olan insanların arzu nesnesi olan ama aşırı yüksek fiyatları ile sadece şanslı bir azınlığın sahip olabildiği Leica bugünlerde Huawei ile yaptığı “ortak çalışma” ile gündemde. Huawei P9, firmanın yeni amiral gemisi. Ve Çinli firma bu gemiye Leica’yı bindirmeyi başarmış.
P9 bugüne kadar firmanın çıkardığı en şık ve ergonomik tasarıma sahip cihaz bence. Alüminyum arka kapağı telefonu yumuşak bir kavisle sarıyor ve eli rahatsız etmiyor. Parmak izi okuyucunun cihazın arkasında olması ergonomik olarak rahat ama masanın üstünde kiliti açmak için cihazı muhakkak ele almak gerekiyor. P9’un ekran çözünürlüğü birçok rakibinin aksine sadece HD. Bu kullanım açısından sorun yaratmazken cihazın fiyatının düşük olmasında önemli pay sahibi. 5.2 inç ekran birçok insan için rahat kullanılabilir en büyük ekran. Bundan sonrası küçük eller için sıkıntı. Firma kendi üretimi Kirin 955 (64-bit), sekiz çekirdekli işlemci tercih etmiş ülkemiz için. 32 Gb dahili hafıza ve Micro SD kart desteği sunuyor. Android 6 işletim sistemi kullanan firma hâlâ ara yüzü kendisinin istediği tasarlayan az sayıda firmadan biri. Android cihazların arayüzlerinin giderek birbirine benzediği şu günlerde ben bu farklılığı sevdim.

SİYAH BEYAZDA ÇOK İYİ


Ama tabii ki asıl heyecan Leica ile ortak üretilen kamera bölümünde.
Geçtiğimiz hafta bir P9’u Bozcaada’ya götürüp o efsanevi gün batımında fotoğraflar çektim. Çift kamera ve sadece siyah beyaz çekimlere ayrılmış bir işlemci ve kamera ile siyah beyaz performansı gerçekten çok iyi. Basın toplantısında gördüğüm fotoğraflara yakın fotoğraflar bekliyordum ama belli ki çok uğraşmak gerek öyle fotoğraflar için. Renk sıcaklığı biraz yüksek.
Karanlık bölgeleri aydınlatması ve genel dengeden çokça ödün vermemesi önemli artısı. Başarılı bir akıllı telefon kamerası ama Leica bana göre çok ciddi bir fark yaratmamış. Ama P9 Leica işbirliği bir yana 2 bin 399 lira fiyatı ve bir kereliğine kırılan ekranı ücretsiz değiştirme vaadiyle satın almak için iyi bir Android cihaz. Tasarımı, sürüden farklı arayüzü ve Leica çekiciliğiyle.