“Aşkın İstilası-Yol” adlı kitabıyla satış rekorları kıran ve içsel yolculuğundaki deneyimlerini okuyucuları ile paylaşan Metin Hara, “Kitapta, ‘Ben şuyum, ben buyum’ diye bir iddia yok, hep birlikte başaracağız var! Kendi değişimimi anlattığım kitabın her satırını sevgiyle, insanlara fayda sağlasın diye yazdım” diyor…
Bu kitap benim hikayem
Metin Hara, Fizyoterapist ve Enerji Tıbbı Uzmanı… 33 yaşında ama yaşından çok daha genç gösteriyor. “Merhaba ben Umay” diye elimi uzattığımda kollarını açıp, sarılmasi şaşırtıcı… Yakın ama mesafeli; içten ama temkinli… Davranışlarını karşısındaki kişiye göre ayarlıyor, zeki çok zeki… Kitabı 200 binden fazla satmış, yaptığı işi, insanlara ulaşmayı seviyor ve bunun haklı gururunu duyuyor… Projelerini, yaptıklarını, yapacaklarını anlatırken gözleri ışıl ışıl parlıyor.. İnsana iyi gelen biri Metin Hara…
- Kitabının yarısında öznenin ''ben'' olması bazı insanlara itici gelen bir durum, ne diyorsun?
Kitap benim hikayem, benim yol'um, gayet normal diyorum, ben kendi hikayemi, değişimimi anlatıyorum. Bunun yanında rahatsız edici şekilde ''ben, ben'' diye yazdığımı da düşünmüyorum.
- Okuyanlar a) Bildik şeyleri anlatıyor, yeni bir şeyden bahsetmiyor, b) Beni aldı götürdü diyen iki gruba ayrılmış durumda, ne diyorsun?
Bildik şeyleri anlatıyor diyenler bir şeyin doğru veya yanlış olduğunu bildiği halde neden doğru veya yanlış olduğunu bilmeyen insanlardandır. Buradaki fark idraktır. Ben bu kitapla idrak sahibi olan veya idrak etmek isteyen insanlara ulaşmaya calıştım ve sanırım da ulaştım.
- Kitabını Alman Pierre Frankch'nin kitaplarına benzettim. Mutlaka esinlendiğin, buna benzer kitaplar olmuştur fakat kitapta ''kaynakça'' hiç yok, sebebi nedir?
Kitapta yazanlar herkesin, hepimizin olduğu için kaynakça bölümü eklemedik. Yurtdışı baskılarında kaynakça yazdık. Eğer kitapta geçen her teknik ve tanımlama için bir kaynakça göstermiş olsaydık 400 bin sayfalık bir kitap olurdu. Bu durum yine de düzeltilecek ve kitabımın yeni baskılarında kaynakça eklenecektir.
Sürekli para ve futboldan konuşmak çok sıkıcı, çok sanal
- Yeğenin Leo’ya çok bağlısın, onda kendinle ilgili ne görüyorsun? Peşinde koştuğumuz şey çocukların saflığında mı?
Yeğenim Leo benim içimdeki çocuğun arkadaşı... Ben yetişkinlerin çocuklara çok da fazla bir şey öğretebileceğini düşünmüyorum. Bazen çocukluk arkadaşlarımla buluşuyorum. Üzücü tabii… Leo ile evin salonunda denize atlamaca oynuyorduk. Leo’ya dedim ki “Leo deniz bu mevsimde çok soğuk!” ne dedi biliyor musun? “Dayı sen hiç korkma ben güneşi denize attım.” O kadar özeller ki… Onlar için çocuk kitabı bile yazmaya başladım. Onların dünyası bizimki kadar karanlık olmamalı. Birileri güneşi atmalı denize…
- Kilo problemin yok, tadını çıkara çıkara yemek yiyorsun? Nedir bunun sırrı?
Ben aslında insanın istediğini yemesi taraftarıyım. Benim yeme düzenim ufak yaştan beri çok kötüydü. Tam anlamıyla ne yapılmaması gerekiyorsa öyle büyüdüm. 15 gün tamamen sessiz ve aç kaldığım bir kampa gittim. Neredeyse günde 15 saat meditasyon yaptım. Oradan döndüğümde et yiyemez oldum. Bir anda olan bu değişim çok garipti. Sonra aslında vejetaryen bir beslenmenin insan sağlığı için çok daha sağlıklı olduğunu tarafsız araştırmalarda okudum inceledim. Kaçamaklar hep var. Çok da değerliler. Kendimi kasmıyorum. Ama hiçbir yiyeceğe bağımlı olduğumu söyleyemem. Çok açık söyleyeyim çoğu insanın kilo problemi duygusal dengeyi yitirdikleri için oluyor. Bedenlerinde belirli hormonlar eksik olduğunda bunu çok kısa sürede yapay yiyeceklerden alabiliyorlar. Bu modern insanın sorunu…
BARIŞTAN VE ÇOK SESLİLİKTEN YANAYIM
- Kendini hangi siyasal partiye yakin hissediyorsun?
Benim ne tarafa yakın olduğum aslında bariz bir şekilde görünüyor. Ama barıştan, çok seslilikten yana olduğum söylenebilir. Yani doğayı koruyan, eşcinselleri koruyan, insanların farklılıkları uyum içinde yaşayabileceklerini düşünen, herhangi bir parti olabilir. Mesela terör, doğayı, katletme, insanların özgürlüğünü kısıtlama, kabul edilemez. Yani şunu söyleyebilirim sosyal demokratım diyebilirim. Paylaşımın çok daha değerli olduğunu düşünen, her farklılığın yaşamda yer bulması gerektiğini düşünen bir insanım.
‘YENİÇAĞ DERVİŞİ’ BİR İDDİASIZLIK MAKAMI
- “Modern dervişim” diyorsun, nedir bu? İddialı değil mi?
Yeniçağ dervişi benim kendime taktığım bir lakap değil. Bir gazete ropörtajında benim için yazılmıştı. Ben sadece fizyoterapist değildim. Yaptığım şey tamamlayıcı
tıptı. Kişisel gelişimci zaten değildim. Yaptığım şeyler hep bilim odaklıydı. Derviş olmak güzeldi. Sufizmde dervişlik yoluna düşen herkes önce sıfatlardan arınır. Aslında yeniçağ dervişi iddialılık değil bir iddiasızlık makamı… Derviş kendini arayan demek…. Ben de vardım mı diye sordum kendime? Varmadım! “Yeniçağ” lafı ise güzeldi. Dayak yediği sevdiğiyle ilişkisine aşk diyen de var, uğruna dağları delenlerin şiir yazanların da yaşadığı “aşk” var. İkisi aynı mı? Ben o yüzden yeniçağ insanıyım. Modern, dünyayı gezen, çağdaş yaşamın değerlerini kullanan ama duygularını içselliğini geleneksel yaşayan bir yapı…