Yayına başladığında tarih 15 Kasım 2007’ydi...
Şaşkınlıkla karışık bir merakla karşılanmıştı... Patronluğunu bir yayınevi sahibinin üstlendiği gazetenin sloganı da ilgi çekiciydi:
-Düşünmek taraf olmaktır!..
Kadrosu da aynı ilgiyi hak ediyordu doğrusu; genel yayın yönetmeni “aşk romanlarının çok okunan yazarı” Ahmet Altan’dı bir kere... Yardımcılığını ise taa ABD’den, bol maaşlı Milliyet gazetesi temsilciliğini, evini, kocasını bırakıp koştura koştura gelen Yasemin Çongar üstlenmişti... Yazı İşleri Müdürü Yıldıray Oğur, yardımcısı Kurtuluş Tayiz’di... yazarları arasında Murat Belge, Oya Baydar, Orhan Pamuk, Alper Görmüş, Halil Berktay, Markar Esayan, Hadi Uluengin, Cengiz Aktar gibi isimler bulunuyordu.
İlk günden itibaren değişik bir gazete olacağı belliydi... AKP politikalarını öven manşetler, Başbakanı yere göğe koyamayan başyazılar, Kürt ayrılıkçılığını koruyup kollayan köşeler, ulusalcı olarak bilinen herkese ve her şeye karşı belirgin bir nefret gazeteyi farklı kılıyordu elbette!.. Manşetleri tahrik edici, cüretkar ve taraflıydı... Ama ana hedefi neydi, o henüz tam olarak ortaya çıkmamıştı. Ergenekon kumpası ile birlikte anlaşılacaktı!..
Ergenekon tutuklamaları başladığında Taraf Gazetesi’nin manşeti şöyleydi:
-Kızılelma hoşaf oldu!..
Neredeyse zil takıp oynayacaktı... arkasından gelen manşetler, haberler daha da acımasız, daha da zalim, daha da yalandı... Bugünlerde “hicrette“ olan kaçak savcı Zekeriya Öz’ün iddianamesi sonrasında Taraf şu manşeti attı:
-1923’te kuruldu 2008’de arınıyor!..
Alçakça manşetler sürdü gitti. Zindanlara tıkılmış insanların mezarını kazmakta üstlerine yoktu... Ancak bu da yeterli değildi; daha büyük, daha inanılmaz bir hikaye gerekiyordu. Tıpkı Hitler’in propaganda bakanı Göbels’in dediği gibi, “öyle bir yalan söyle ki herkes inansın!..”
-Ve Taraf kendi kumpasını yarattı!..

Balyoz!..


Taraf Gazetesi 20 Ocak 2010 günü şu manşetle çıktı:
-Fatih Camii bombalanacaktı...
Öyle bir yalandı ki gerçekten Türkiye ayağa kalktı... Sadece Fatih mi, Beyazıt Camii de bombalanacaktı. TSK, kendi uçağını düşürecekti... Akla hayale gelmeyen iftiralar art arda yayınlanıyor, yanaşma medya Taraf’tan aldığı haberleri manşetlerine taşıyordu!.. 22 Ocak’ta bu kez camileri bombalayacak timler manşet oldu, hem de isim, rütbe ve sicilleriyle birlikte!..
Darbenin adı da konmuştu: BALYOZ! Alt isimler de vardı tabii; Çarşaf, Sakal, Oraj, Suga... Haberlerin altında 3 imza vardı: Mehmet Baransu, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur...
30 Ocak’ta Mehmet Baransu elinde koca bir bavulla Zekeriya Öz’ün kapısını çaldı. Balyoz darbe planlarını getirmişti... Nereden buldun sorularına “kahraman bir Türk subayından” yanıtını veriyordu!.. O tarihten sonra “Bavulcu” olarak anılacaktı. Artık pehlivan tefrikası gibi her gün Balyoz manşetlerdeydi. Ahmet Altan, ağır hakaretlerle bezediği yazılarında hem savcı, hem yargıç rolündeydi. İş o raddeye gelmişti ki, yanaşma yazarlardan biri “ordu lağvedilsin” diye yazdı!.. Taraf 24 Ocak’ta şu manşeti attı:
-Balyoz kozmik odada gizlendi!..
Ve Türk Ordusu’nun en gizli belgelerinin saklandığı “Kozmik Oda”ya da girildi. Ardından yüzlerce subay tek celsede tutuklandı. Ergenekon kumpasının ardından Balyoz kumpası da tutmuştu!.. Avukatların, bilim adamlarının, uzmanların, cd’lerde buldukları binlerce yalan, yanlış, tahrif edilmiş sözde belgeler, gizli tanıkların yalanları, kimlikleri tamamen göz ardı edildi... Türk Ordusu’nun yargılandığı, çökertildiği davada gizli tanık olarak dinlenenlerden biri kimdi anımsıyor musunuz?
-PKK’nın ikinci adamı Şemdin Sakık!..
Dava işte bu kadar yalan, bu denli haysiyetsiz ve alçakçaydı... Ardından iyice alçaklaşıp “Casusluk ve Fuhuş Davasını” yarattılar. İntihar eden, kanser olan, kalp krizi geçirip yaşamını yitiren kahraman subaylar oldu. Tınmadılar bile... Sonra ortakların arası bozulup, savaş başlayınca şerefsizce yalanlar da ortalığa dökülmeye başladı!..
-Hepsinin yalan, hepsinin düzmece, hepsinin kumpas olduğu yargı tarafından onaylandı!..

Hesap zamanı!..


Ancak ölen ölmüş, yatan yatmıştı. Binlerce insan, aile yıkım yaşamıştı...
Bu davanın özel yetkili soysuz savcıları yurtdışına tüymüş, bir kısım polis ve gazeteci kılıklı tetikçi ise yurtseverleri attırdıkları Silivri zindanına tıkılmıştı... Bu davalar sırasında Taraf Gazetesi’nin editörlüğünü ve yazı işleri müdürlüğünü yapan Yıldıray Oğur ilk özeleştiriyi şu çarpıcı sözcüklerle yaptı:
-Kullanışlı aptallardık!..
Oğur, kendi köşesinde yazdığı yazıda kumpasları itiraf ediyor, kullanıldıklarını söylüyordu. Aslı Aydıntaşbaş’la yaptığı röportajda da “mahkemeleri takip bile etmedik. Hepimizin sorumluluğu ne yapalım” diyordu...
Ve sonunda Balyoz ve Casusluk davalarında “yeniden yargılamanın” önü açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Balyoz davasında delilleri tahrif, sahte delil üretme ve yayınlama suçlarından Mehmet Baransu ve firari Tuncay Opçin’in 75, Taraf yöneticileri Ahmet Altan Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur’un da 52’şer yıla kadar hapsini istedi...
Ama yetmez! Bugünün AKP milletvekili Markar Esayan, ekranlarda fink atan zamanın Taraf Yazı İşleri Müdürü Kurtuluş Tayiz, iktidara yapışan Ankara Temsilcisi Melih Altınok ne olacak?.. En az yargılanacak olanlar kadar sorumlulukları, günahları yok mu? Arşivler ortada...
-Hesap vermekten asla kaçamayacaklar!..