CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, Adalet Yürüyüşü’nde bir grup kadın yazarla birlikte yürüdü. İnsan hakları konusundaki çalışmaları ile de bilinen Şafak Pavey yürüyüş için “özellikle kadınların güçbirliği içinde hareket etmesinin önemini” vurguladı. Pavey ile uzun molanın en sıcak anlarında bulabildiğimiz minicik bir gölgenin altında hoş bir sohbet gerçekleştirdik... Şafak Pavey diyor ki; “bu çağrı herkese.” İşte anlattıkları...

■ Neden yürüyorsunuz ?
Her şeyden evvel toplumun vicdanında “biz varız” demek için yapılan bir yürüyüş. Adalet arayışındaki herkesin parti logoları olmadan, bütün vatandaşları kucaklayan bir yürüyüş. Çağrımız herkesedir. Şu anda Türkiye’de ihraç edilen akademisyenlerden tutun, kendisi hakkındaki suçlamaları bile bilmeden 11 aydır cezaevlerinde tutulan insanlarımız var. Aileler parçalanmış durumda, hiçbir gelirleri yok, fişlendiler, bütün bu yaşanan adaletsizliğin ortasında umuyorum bu Adalet Yürüyüşü ile toplumumuzun bu arayışını, hak hukuk için bu çıkışını bir şekilde sembolleştirip; bunu da toplumun vicdanında yer eden bir yürüyüşe dönüştürdük...

[caption id="attachment_1917217" align="alignnone" width="880"]MOR BANDANA İLE YÜRÜDÜLER CHP’li vekil Şafak Pavey, bir grup kadın yazarla birlikte yürüdü. Üzerinde “adalet” yazan mor bandana ile yürüyen kadın yazarlar arasında; Aslı Erdoğan, Aslı Perker, Ceren Sözeri, Belma Fırat, Ayşegül Tözeren, Hacer Yeni, Nazlı Karabıyıkoğlu, Ilgın Sönmez, Ruhan Bilkay, Ebru Nihan Celkan ve Ayşe Önal vardı... MOR BANDANA İLE YÜRÜDÜLER
CHP’li vekil Şafak Pavey, bir grup kadın yazarla birlikte yürüdü. Üzerinde “adalet” yazan mor bandana ile yürüyen kadın yazarlar arasında; Aslı Erdoğan, Aslı Perker, Ceren Sözeri, Belma Fırat, Ayşegül Tözeren, Hacer Yeni, Nazlı Karabıyıkoğlu,
Ilgın Sönmez, Ruhan Bilkay, Ebru Nihan Celkan ve Ayşe Önal vardı...[/caption]

‘SOKAĞIN SESİ DIŞLANAMAZ’

Bunun için çok mutluyuz. Şu ana kadar büyük bir destek alıyoruz. Kadın yazarlarımızın da burada bulunması ayrıca çok önemli... Çünkü kadın yazarlar aynı zamanda bambaşka perspektifleri, kadın bakış açılarıyla ve edebiyatçılarımız olarak bizim göz bebeklerimizdir. Bir toplumun ruhunu en iyi okuyan kadın yazarlardır. Toplumun ruhu adına katıldıklarını, bu amaçla burada bizimle olduklarını düşünüyorum. Katkıları için hepsine çok teşekkür ediyoruz.

■ Siz sorunları bir siyasetçiden çok bir insan hakları savunucusu, bir sivil toplum önderi gibi ele alıyorsunuz... Partinizin bu sokağa inişi sizi ne yönde umutlandırıyor?
Bu gerçekten sokağın sesi. Sokağın sesini dinlemek aslında siyasetin işi, bu sesi dışlamakla siyaset yapılamaz. Bu yürüyüşte, bütün sokağın sesi aynı ortak talepte buluştu, herkes adalet istiyor, demek ki siyasetin topluma sunması gereken çözüm de tam da bu. Şu anda Türkiye’de aynı anda hem kurumsal, hem de sosyal bir çöküşe şahit oluyoruz. Maalesef yaşadıklarımızın en acı veren taraflarından biri de bu, erdemlerin yok olması, insan haklarındaki korkunç çöküşe şahitlik ediyoruz. Bu her vatandaşımızın görevidir. Toplumda eğer acı çeken varsa, mahallenizde yan komşunuz bile bu adaletsizlikten payına düşeni aldıysa ve bir haksızlığa uğradıysa; o sizin görevinizdir, onun için sokakta olmak zorundasınız. Bu bir sorumluluk. Çünkü eğer bu adaleti sağlayamazsak, bu Türkiye’nin çöküşü anlamına gelir. Bunu engellemek için yürüyoruz. Bu çöküşü engellemek için acil çözüm önerilerimiz de var. OHAL durumunun bir an önce kaldırılması gerekiyor. Dünyada şöyle bir utancın da parçası olduk; açlık grevindeki iki akademisyen, iki eğitimci tutuklandı! Toplumu provoke ettikleri gibi çok saçma sapan bir gerekçeyle tutuklandı. Türk Ceza Kanunu’nda bile bulunmayan bir suç tanımı. Bunu hangi vicdana anlatabilirsiniz? Böyle bir utancın bir an önce bitirilmesi lazım. Bu vicdansız, bu zalim, bu adaletsiz ortamda bu yürüyüşün çok anlamlı bir yeri olduğunu düşünüyorum.

■ Şu aralar neyle ilgilisiniz ?
Uluslararası ölçekte, insan hakları odaklı çalışıyorum. Zaten uzmanlığım da o alanda. Uluslararası zeminde de Türkiye’nin bu kurumsal çöküşünü engellemek için ve uluslararası standartlardan ve değerlerden kopup, kendi içine kapanan bir ülke olmaması için elimden gelen çabayı gösteriyorum. Umuyorum bu yürüyüşle bambaşka buluşmalar yaşanacak, vicdanlar buluşacak ve bu çağrımız karşılığını bulacak.

ÇAĞDAŞ BİR TÜRKİYE İSTEĞİ

■ Bu yöndeki ümidinizin en büyük kaynağı nedir ?
Referandum sonuçlarına da baktığımızda, bu toplumun yarısından çoğunun, modern değerlere çok bağlı olduğunu ve köklerin çok güçlü olduğunu gördük. Bu bir modernite yolculuğu ve Türkiye’nin çağdaş bir ülke olmaya devam etmesini isteyenlerin çoğunlukta olduğunu gördük. İşte bu beni mutlu ediyor. Bütün kara propagandaya, bütün hilelere, manipülasyonlara, devlet kaynakları ile fişlemelere, neredeyse tüm toplumu cezaevlerine tıkmaya kalkışan otoriter rejime karşı, toplumumuzun hâlâ bu güvenini ve modern değerlerler altında buluşmasını bana umut veriyor.

■ Kadınlar daha mı cesur?
Kesinlikle! Ben Türkiye’nin bundan sonraki yolculuğundaki pozitif adımların kesinlikle kadınların birleşmesinden doğacağını düşünüyorum. Buna yürekten inanıyorum.

■ Yürüyenlerin beklentileri belli, siz ne bekliyorsunuz?
Çağrımız birdir, bir an önce hak-hukuk-adalet bekliyoruz. Hem de bir an önce...

Medya karartma uyguluyor ama halkımız ne istediğimizi bütün çıplaklığıyla görüyor


Adalet Yürüyüşü gayet sade, gayet haklı. Burada “biz halkız” deniyor. Biz halkız ve ortak bir ses var burada. Bu kutuplaştırma, düşmanlaştırma duvarlarının ardında insani değerlerin kaybolduğunu görüyorsunuz. Toplumun birçok kesimi birbirine sanki bir düşmanmış gibi sunuluyor. Halbuki biz düşman değiliz. Sade, sıradan vatandaşları olarak bu toplumun, adalet arayışı içindeyiz, herkes gibi. Bu yürüyüş de, bu rota da, karşınıza çıkan herkesle bir kez daha tanışma fırsatı sunuyor. Kim olduğumuzu, neye benzediğimizi bütün çıplaklığı ile görüyor insanlar. İnanılmaz pasifist, inanılmaz barışçıl ve insani bir yürüyüşle yeniden tanışıyoruz birbirimizle. Bütün kara propaganda saldırılarına karşı, yürüyüşümüzün asıl amacının ne olduğu bütün temizliği ile ortaya çıktı diye düşünüyorum.