Erdoğan, Hollanda Başbakanı Mark Rutte'un diplomatik krize ilişkin "Türkiye ile ilişkilerimizi düzelteceğiz" dediğini söyledi. Erdoğan, Rutte'un bu sözleri üzerine "Dur sen daha dur. Neyi düzelteceksin. Daha sen bedel ödemedin, önce bunun hesabını vereceksin" ifadelerini kullandı.

 

Hollanda'nın "muz cumhuriyeti" gibi muamele yaptığını söyleyen Erdoğan, Avrupa Birliği'ne (AB) Hollanda'ya yaptırım uygulama çağrısında bulundu.

Erdoğan, 16 Nisan'da referanduma götürülmesi planlanan anayasa paketi için "Kandil, İmralı 'hayır' diyor. Onlarla beraber kim hareket ediyor? Söylememe gerek var mı?" dedi.

Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

Şimdi 16 Nisan referandumu pek çok konuda bir turnusol kağıdı. Dün, Hollanda'da yaşanan (Yuh sesleri) kepazeliği izlediniz değil mi? (Hollanda şaşırma, sabrımızı taşırma sesleri) Bir yandan Dışişleri Bakanımızın uçuş iznini iptal ediyorlar, diğer taraftan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın önünü kesip, yanında maslahatgüzar ve ablasının konsolosluk binasına girmesini engelliyorlar. Uluslararası alanda büyükelçilikler, konsolosluklar kendi topraklarıdır o ülkedeki. Şu anda Hollanda'daki büyükelçilik de, konsolosluk da bizim toprağımızdır. Düşünebiliyor musunuz kapıyı açmıyorlar, içeriden konsolosu çıkarmıyorlar.

Bakanımızı oraya göndermiyorlar. Bunu yapan Hollanda, kim bu, AB üyesi. Senin her yerin AB üyesi olsa ne yazar. Sen önce uluslararası hukuku öğren.

Şimdi çarşamba günü Hollanda'da seçim var. Şimdi seçimden dolayı beyler ırkçılık yapmak suretiyle oy toplayacaklarını zannediyorlar. Ben şimdi buradan Hollanda'daki vatandaşlarıma sesleniyorum. Ne yapacağını biliyorsunuz değil mi? Gereğini nasıl yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Şu anda Hollanda'daki, Almanya'daki, Belçika'daki vatandaşlarımız bizi izliyor. Ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Türkiye düşmanlarına karşı, Cumhurbaşkanınıza düşman olanlara karşı ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Kullanacağınız oyları nasıl değerlendireceklerini oradaki kardeşlerim çok iyi biliyorlar. Bir bakanın bu tarz muamelelere maruz kalması asla kabul edilemez. Hollanda polisi daha da ileri giderek atlarıyla, itleriyle saldırarak demokratik haklarını kullanmak dışında talepleri olmayan vatandaşlarımızı, gazetecileri darp etmiştir. Almanya başta olmak üzere hemen tüm Avrupa ülkelerinde benzer zorluklarla karşılaşıyoruz. Hollanda Başbakanı çıkıp açıklama yapıyor, "Türkiye ile ilişkileri düzelteceğiz" diye. Dur sen daha dur. Neyi düzelteceksin. Daha sen bedel ödemedin, önce bunun hesabını vereceksin.

Benim vatandaşlarımın üzerine at, it sürersen bunun hesabını vereceksin. Dolayısıyla öyle Türkiye hakkında bilmem ne raporu hazırlamak falan geç o işleri. Biz bize yeteriz, bize bu millet yeter. Bize Allah yeter. Akşam, benim başbakanım arıyor kendisini görüşüyor ve verdiği cevap "Çarşamba günü seçim var, burada durum sıkıntılı. Bakan burayı terk etsin". Şuna bak ya? Seni Türkiye gibi bir ülkenin başbakanı arıyor, verdiği cevaba bak. Sabırlara bu işin üzerine giderek bunun hesabını soracağız. Bu iş burada kalmaz. Hollanda'da yaşanan hadise, uluslararası hukukun ayaklar altına alınmasıdır. Avrupa'dan ses çıkıyor mu? Yok. Bunlar birbirini ısırmazlar. Hollanda, Avrupa ülkesi gibi değil, Muz Cumhuriyeti gibi davranmıştır.

Ne söylerlerse söylesinler, mızrak çuvala sığmaz. Yapılan işin adı bir skandaldır. Hollanda bu terbiyesizliğinin bedelini mutlaka ödeyecektir. Buradan AB organlarını, tüm uluslararası kuruluşlarını Hollanda'ya yaptırım uygulamaya çağırıyorum.

Benim bakanım diplomatik arabada, "İnmezsen çekiciyle götürürüz" diyorlar. Kendilerini ancak faşist hükümetlerinde görülebilecek bir duruma düşürmüşlerdir. Avrupa kıtası, Türk düşmanlığı, İslam karşıtlığı hastalıklarının pençesinde kıvranmaktadır. Irkçı söylemlerin giderek yükselmesi Avrupa'nın geleceğini tehdit ediyor. Birinci ve ikinci dünya savaşlarında kaybedilen on milyarlarca insandan gereken derslerin çıkartılmadığını üzüntüyle görüyoruz.Kardeşlerim, Avrupa genelinde 6.5 milyon yaşayan ülkemiz kökenli insanımızla, bu kıtada yaşamakta kararlıyız. Avrupalı dostlarımızdan, ırkçılığı bir kenara bırakarak geleceğimiz hakkında neler yapabileceğimizi konuşabileceğimiz bir ortamın tesisini bekliyoruz.

15 Temmuz mabetlerimize namahrem eli değmesin diye. Ezanlar yurdumuzun üstünde ebediyen inlesin diye 249 kardeşimiz şehadete yürüdü. Milletimizin bu cesareti, bu iradesi, bu kahramanlığı karşısında bizlere düşen daha çok çalışmaktır. Baktım ki gaziler, dün Beyoğlu'nda Hollanda Konsolosluğu'na yürüyorlar. Bana da telefon açıp "Reisim neredeyiz biliyor musun?" diyorlar. "Ya ne işin var". Verdikleri cevap "Rotterdam'da ne varsa burada da o var". Durmak yok, yola devam.

Bakın, sevgili peygamberimizin hadisi ortada; kişi sevdikleriyle beraberdir. Şimdi, kim kimi seviyorsa onunla haşr olunacak. Bir başka güzel söz, söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Sen Kandil'dekilerle berabersen, onlarla dostsun. Ya bunlar bu ülkeyi parçalamak isteyenler değil mi? Şimdi çıkmış ana muhalefetin başındaki zat, milleti aldatmak için yalan üstüne yalan söylüyor. Ya dürüst ol be. Tek adam, tek adam diyor. Tek adam sensin be, 7 seçim kaybetmişsin, hala o koltuktasın. Aldığın oylar ortada, hala partinin başında duruyorsun. Batı'da, bir parti lider iki seçim kaybetse istifasını verir gider. Ama er ya da geç Kemal gidicidir.