Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan ziyareti dönüşü uçakta beraberinde götürdüğü gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan belediye başkanlarının istifa sürecinden, CHP Sözcüsü Bülent Tezcan'ın kendisine yönelik yaptığı "faşist dikatör" tanımlamasına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu. AKP'li belediye başkanlarının istifasıyla ilgili Erdoğan “Neticede hiçbir belediye başkanı layüsel (sorumsuz) değildir” dedi başka partilerde de ‘sorunlu belediyelere dair kulağına çok şeyler geldiğini’ söyledi. Erdoğan, 'partiler problemleri kendileri çözmezse müdahale edileceğini' açıkladı. İşte Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan bölümler;

"SORUNLU BELEDİYELERE MÜDAHALE..."


Cumhurbaşkanı Erdoğan "İstifası istenecek başka başkanlar var mı?" sorusuna "AK Parti olarak biz, 2019 Mart’a nasıl hazırlanacağımızı planlıyoruz. Attığımız adımlar bu plan çerçevesinde değerlendirilmeli. Diğer siyasi partiler, onların belediye başkanları, benim sorunum değil. Diğer siyasi partiler bu noktada bir sorun, bir sıkıntı görmüyor; bu şekilde devam etmeyi düşünüyor olabilirler. Ama bu sorunlu belediyelere, hukuki anlamda, yargı anlamında herhangi bir müdahale olmayacağı anlamına da gelmez. Neticede hiçbir belediye başkanı layüsel (sorumsuz) değildir. Milletvekillerinde dokunulmazlık vardı, bu nedenle de layüsel oldukları havasındaydılar. Ama dokunulmazlık kalkınca ne olmaya başlandı? Hesaplar sorulmaya başlandı." yanıtını verdi.

"Hesaplar sorulmaya başlayınca da bu defa ‘Niçin’ demeye başladılar." diyen Erdoğan şunları söyledi "Oysa dokunulmazlığın kaldırılmasını kendileri istemişti. Belediye başkanları için zaten dokunulmazlık yok. Ben de belediye başkanlığı yaptım; 4,5 yıl yaptıktan sonra beni de okuduğum şiirden dolayı içeri aldılar, yargıladılar. Öyle veya böyle, içeri girdik. Şu anda da bazı belediyelerin sorunlu olduğuna dair birçok şey geliyor kulağımıza. O tür sorunlu belediyelerle ilgili olarak, ilgili partiler problemi kendileri çözmek isterlerse zaten gereğini yaparlar. Aksi takdirde İçişleri Bakanlığımızın Mülkiye müfettişleri devreye girmek durumunda kalabilir. Bütün belediyeler zaten inceleniyor, takip ediliyor. İncelemeler yapıldığında herhangi bir şey yakalanırsa, öyle bir durumda gerekli müdahale elbette yapılır."

BÜLENT TEZCAN'IN 'FAŞİST DİKTATÖR" SÖZÜ


Erdoğan, CHP Sözcüsü Bülent Tezcan'ın kendisi için kullandığı "Faşist diktatör" tanımlaması için ise "Tekirdağ’da bir belediye başkanının bir terbiyesizlik yapmasıyla başlayan süreci kastediyorsunuz muhtemelen. Eh, genel başkanlarından geri kalacak halleri yok. Keşke bizi o tür hakaretlere cevap vermeye mecbur etmeseniz. Normalde bir Cumhurbaşkanı’na o tür hakaretler olduğunda o partinin genel başkanının müdahale etmesi gerekir. Ama bu yapılmayınca, genel başkan da farklı davranmayınca ister istemez konu yargıya intikal ediyor. Avukatlarım da şahsım da, bu tür insanlara, ‘İstediğiniz hakareti yapmaya devam edin’ diyemeyiz. Hukuk çerçevesinde hukuki haklarımı sonuna kadar kullanırım.” dedi.

BALIKESİR BELEDİYE BAŞKANI'NIN TEHDİT EDİLMESİ


Erdoğan, kendi talimatıyla istifa etmek zorunda kalan Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur'un "Tehdit edildim" sözleri için ise şunları söyledi "Sayın başkanın tehdit edildiğine yönelik bize ulaşan herhangi bir bilgi yok. Ben o açıklamasından dolayı üzgünüm. Kendisi, siyasette bunca zaman tecrübesi olan, belediye başkanlığı yapan biri olarak, o türden bir tehdit varsa nereyi ya da hangi mercileri araması gerektiğini gayet iyi bilir. Bir tehdit varsa ilgili mercileri, gerekirse bizi pekâlâ arayabilirdi. Araması halinde de pekâlâ olayın üzerine gidilirdi. Biz de ima edildiği türden bir tehdit durumunda herhalde kendisini yalnız bırakacak değiliz. Bırakın Edip Bey’i, kim olursa olsun, birine o tür bir tehdit durumunda gerekli müdahale tabii ki yapılır."

[old_news_related_template title="Ahmet Edip Uğur istifası sonrası ilk kez konuştu" desc="Eski Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur istifasının ardından ilk kez Sözcü'ye konuştu. Uğur, Türkiye'nin gündemine oturan 'tehdit edilişi' için “O tehditler elbette ölüm düzeyinde değildi. Ama ayrıntı vermek istemiyorum. Yargıya gitmeyi de düşünmüyorum” dedi. AKP'den de istifa eden Uğur yeniden siyasete girme konusunda ise 'Şimdilik yeter diyorum ama yarın bir gün ne gösterir bilemeyiz” yorumunda bulundu." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/11/ahmet-edip-ugur.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/ahmet-edip-ugur-istifasi-sonrasi-ilk-kez-konustu-2072134/"]

METAL YORGUNLUĞU TARTIŞMASI


Cumhurbaşkanı AKP'deki "Metal yorgunluğu" tartışmaları için "Bürokraside de var mı?" şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi "Bürokrasiye dediğiniz türden bir çekidüzen verebilmek, 657 (Devlet Memurları Kanunu) ile bağlantılı bir konudur. Bu 657 var olduğu sürece, siz bürokraside arzu edilen türden köklü düzenlemeler yapamazsınız. Sadece birini bir yerden alır başka bir yere koyabilirsiniz. O da köklü bir düzenleme anlamına gelmez. Gerçek manada bir düzenleme, 657’nin tepeden tırnağa değiştirilmesiyle mümkün olabilir. O da tabii ki anayasa değişikliği yetkisi yapabilecek güçte olmakla mümkündür. Temenni ederim ki parlamentoda anayasa değişikliğini yapacak güce sahip oluruz. O vakit bu yönde gerekli adımları atabiliriz."

VARLIK FONU TARTIŞMALARI


Cumhurbaşkanı "Varlık Fonu" tartışmalarına ilişkin ise "Varlık Fonu ile ilgili atama noktasındaki yetki Başbakan ve hükümete ait. Şu anda Başbakan’ın yaptığı hazırlık henüz önümüze gelmedi. Ama atalarımız, ‘Vekil asil gibidir’ derler. Vekil arkadaşımız, görevinin başındadır. Temennim, başarılı bir şekilde geçiş sürecinin tamamlanması, Varlık Fonu’nun gerçek yöneticilerini bulmasıdır.” yorumunda bulundu.

BÜYÜKADA TAHLİYELERİ


Erdoğan, kamuoyunda Büyükada davası olarak bilinen soruşturmada tüm sanıkların tahliye olmalarına yönelik "Eski Almanya Başbakanı Schröder'in arabulucu olduğu" iddiaları için ise "Schröder, ta şansölye olduğu dönemden beri benim gayet iyi görüştüğüm, dayanışma içinde olduğum bir dostumdur. Zaten görüştüğüm biridir. Ama görüştüğümüzde, iddianın aksine o tür bir meseleyi görüşmedik. Biz Türkiye-Almanya ilişkilerini, iki ülke arasındaki ilişkilerin nasıl daha uyumlu bir sürece gireceğini, bunun için ne şekilde mesafe alınabileceğini görüştük. Ama birkaç köşe yazarının, tutup o görüşmeyi, yargıyla alakalı bir süreci etkilemeye yönelik bir teşebbüs gibi sunması hiç yakışık almamıştır. Bunlar herhalde gaipten haber alıyorlar. Eski dostumla yaptığım bir görüşme hakkında yalan yanlış şeyler ileri sürülmesi çok çirkindir. Türkiye bir hukuk devletidir. Yargı, davalarla ilgili, itirazlar dahil her hususu kendisi değerlendirir ve hukukun gereğini yapar. Kaldı ki bahsettiğiniz davada yargı kararının beraat değil, tahliye yönünde olduğunu gördük. Davanın nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz. Ama bir görüşme hakkında birilerinin yalan yanlış şeyler söylemesi, aslı astarı olmayan şeyler yazılması, kabul edilebilir bir şey değildir." yorumunu yaptı.

[old_news_related_template title="Büyükada tahliyelerinin ardından Alman basınının gözü Deniz Yücel'e çevrildi" desc="Büyükada davasında çıkan tahliye kararlarının ardından Alman basınının gözü Türkiye'de halen tutuklu halde bulunan Die Welt muhabiri Deniz Yücel'e çevrildi." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/10/denizyucel.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/dunya/buyukada-tahliyelerinin-ardindan-alman-basinin-gozu-deniz-yucele-cevrildi-2065732/"]

'SINIR ÖTESİ OPERASYONLARA GİREBİLİRİZ'


Cumhuraşkanı bir gazetecinin "İran ve Irak’la PKK’ya ortak operasyon olabilir mi?" sorusuna ise "İbadi’yi (Irak Başbakanı) kabulüm sırasında, bölücü terör örgütüyle mücadele konusu elbette gündeme geldi. Ancak bölücü terör örgütünün Sincar’daki uzantısı gündeme gelmedi. Irak merkezi hükümetinin şu anda PKK’ya karşı bir silahlı girişimi söz konusu değil. Onların şu an öncelikli hedefi DEAŞ. Onlar DEAŞ’ı temizlemeden o türden bir şeye girmek istemiyorlar ama, bölücü terör örgütünün silahtan arındırılması için ne gerekiyorsa yapacaklarını belirtiyorlar. Bizim, elbette illa onların bir şey yapmalarını bekleyecek halimiz yok. Bunu İbadi’ye de söyledim. Ülkemize yönelik olumsuz bir gelişme ya da oralardan bir taciz söz konusu olursa, sınır ötesinde operasyonlara girebiliriz. Bizim buna mecbur edilmememiz için neler yapılması gerektiğini anlattım." yanıtını verdi.

SURİYE VE IRAK'TAKİ GELİŞMELER


Uçakta bulunan gazetecilerden Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande Fırat'ın aktardığına göre, Cumhurbaşkanı Suriye ve Irak'taki gelişmeler için ise şu değerlendirmelerde bulundu; Halil İbrahim Sınır Kapısı’nın merkezi yönetime tesliminin ardından Fişhabur Sınır Kapısı da devreye alınabilir. Böylece peşmerge devreden tamamen çıkmış olacak ve insani yardımlar gönderilmeye başlanacak. İran’ın o bölgeyle beş sınır kapısı var. Onlar KYB bölgesinde. Halil İbrahim ve Fişhabur’da sıkıntı olursa, insanı yardımları İran’daki sınır kapılarından da ulaştırabiliriz. Bölücü terörle mücadele açısından Sincar meselesi bizler için elbette önemli. Örgütün ikinci Kandil olarak gördüğü bir yer. Orada olanları Irak merkezi yönetimi de kendi kontrol mekanizmalarımızla bizler de takip ediyoruz.

Bölgede bizim için önemli bir konu da Telafer’deki Türkmen kardeşlerimizin yerlerine yerleşmelerinin sağlanmasıdır. Telafer’de 400 binin üzerinde Türkmen var, yarısı Şii, yarısı Sünni. Bunların 100 bin kadarı bizim topraklara geldi, 100 bin kadarı da güneye indi, diğerleri çevrede bölgede duruyor. Gayemiz Türkmen kardeşlerimizin Telafer’de kendi topraklarına yerleşmelerini sağlamak. Bu gerçekleştiğinde, inşallah tam bir dayanışma içinde Sünni-Şii ayrımcılığı da ortadan kalkmış olacak. Ayrıca Musul açısından Ninova Muhafızları’nın çok büyük önem arz ettiklerini düşünüyoruz. Irak’ın kuzeyinde Barzani’nin 1 Kasım’da görevi teslim etmesi akabinde nasıl bir sürecin başlayacağını göreceğiz. Temennim odur ki federal yapı ile bir bütünleşme olsun. Biz bunun tüm Irak halkının lehine olacağını düşünüyoruz. Görüyorsunuz İspanya’daki gelişmeler ortada. Orada o işin başındaki kişi (Carles Puigdemont) İspanya’dan kaçıyor. Gittiği yer neresi? Belçika...

İDLİB POLİTİKASI


İDLİB konusunda Rusya ile şu anda bir dayanışma içindeyiz. Bu, Afrin’i de kapsayacak. Çünkü Afrin bizim için her an bir tehdit oluşturabilir. Bölücü terör örgütü mensupları, neymiş, kuzeyden Akdeniz’e ineceklermiş. Buna Afrin üzerinden ilerleyerek, İdlib’i işgal ederek yeltenebilirler. Biz tabii ki izin vermeyiz. Münbiç şu an tamamen onların (YPG) kontrolünde. İnsani yardım noktasında bizim elimizde birkaç köy var, Rusya’da birkaç köy var. (PYD’nin) Deyrizor’dan Akdeniz’e ulaşabilmeleri için kuzeyi kullanmaları lazım. Kuzeyi kullanmaları da bizim onlara yol vememiz halinde olabilir ki, bu da mümkün değil. Güneyde karşılarında rejim ve de Rusya var. Onlara ne rejim yol verir ne Rusya yol verir. DEAŞ’ın oradaki yerleri, Deyrizor’un olduğu yerler, petrolün en fazla olduğu yerler. Oralar kolay kolay kaptırılmak istenmez.

DEAŞ’TAN SONRA EL NUSRA VAR


Bu bölgenin DEAŞ’tan temizlenmesi lazım. Bu olmazsa olmaz. DEAŞ’tan sonra asıl mesele El Nusra gibi yerli terör unsurları olacak. Biz Irak’ta da Suriye’de de toprak sahiplerinin yerlerine dönebilmelerini istiyoruz.”