Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can: Memleketini seven 'Evet' demeli

■ Türkiye referanduma gidiyor. Ne düşünüyorsunuz?

Aslolan milletin bu konuda ne düşündüğü ve onayının alınması. Bu konuda hükümetimiz referanduma farklı bir bakış açısıyla yaklaştı. Referanduma gitmesi için 330 ile Meclis’ten geçmesi lazımdı. Ama AK Parti: “367’yle dahi Meclis’ten geçirme fırsatını bulsak yine de milletin onayına götüreceğiz” dedi. Bu bana göre gözden kaçırılmaması gereken en önemli unsur. Çünkü milletin hakemliğine başvurmak her şeyden daha önemli.

‘İSTİKRAR İÇİN BU SİSTEM ŞART’


■ Değişimler hep sancılı olur. Türkiye’de böyle bir sistem değişikliğine ihtiyaç var mı?

Eski dönemleri çok iyi biliyorum. Ama 18-20 yaşındaki genç, AK Parti iktidara geldiği zaman 5 yaşında çocuktu. Hep tek parti iktidarını gördü. Koalisyon, hükümet krizi nedir bilmedi. Ama bizim kuşağımız hükümet krizlerinden çok çekti. Bu krizler istikrarsızlık anlamına geliyor. Ülkeye yatırım yapacakların cesaretli davranamaması demek. Özellikle dışarıdan gelecek yatırımların da önünün kesilmesi demek. Çünkü yatırım ve kalkınma için istikrar şart. Önce siyasi istikrar lazım.




Bu, ekonomik istikrarın ortaya çıkmasındaki en önemli unsurlardan biri. 93 yıllık cumhuriyet döneminin sadece 33 yılında istikrarlı hükümetler oldu. Bu sistem, hükümet krizlerini zorunlu olarak Türkiye’nin gündemine getiriyor. İktidarı oluşturabilecek güçte bir parti gelmesi kriz olmayacak anlamına gelmiyor.

Şu an 550 milletvekilimiz var. İktidar olabilmenin yolu 276 milletvekiline sahip olmaktan geçiyor. Ama 276 değil de, 376 milletvekilimiz dahi olsa suni yöntemlerle hükümeti düşürmek ve hükümet krizi ortaya çıkarmak mümkün. En yakın örneği 28 Şubat dediğimiz Necmettin Erbakan ile Tansu Çiller’in birlikte kurduğu Refah-Yol hükümetidir.

İki partinin de milletvekili sayısı hükümet kurmaya yetiyordu. Millet onlara o oyu vermişti ve Refah Partisi de birinci partiydi. Bir koalisyon kurdular ve dönüşümlü olarak başbakanlığa razı oldular. Sonra Erbakan’ın başbakanlık sırasında malum 28 Şubat sürecindeki o vesayetçi rejimin çığırtkan seslerini duymaya başladık. Doğru Yol Partisi içinde kriz oluşturarak, milletvekillerini istifaya yönlendirdiler ve hükümet düştü. Erbakan istifa etti.

Oysa başbakanlığı sözleşmesi gereği Tansu Çiller’e devredecekti. Ama DYP ile Refah’ın vekil sayısı hükümet kurmaya yettiği için dönemin Cumhurbaşkanı Demirel beklemek için bir ara sistem koydu. Yalım Erez’i hükümet kurmakla görevlendirdi. Ama Erez’in hükümet kurma şansı yoktu.

Tüm bunlar baskı rejimi değildir de nedir? Millet oy verecek, sen beğenmeyeceksin ve hükümetleri düşüreceksin. Başka bir yöntem bulmak lazım. Çünkü siyasi istikrar ekonomik istikrarı, ekonomik istikrar da kalkınmayı getirir.

‘REJİM DEĞİŞMEYECEK’


■ ‘Tek adamlık sistemi geliyor, rejim değişecek’ endişeleri var. Bunlara ne diyeceksiniz?

Kesinlikle katılmıyorum. O halde tüm belediye başkanları tek adamdır. Belediye başkanları yüzde 51 ile seçilmiyor. Mevcut adaylar arasında en yüksek oy alan seçiliyor. Bu sistemde yüzde 11 oy alan bir aday belediye başkanı olabiliyor. Ama cumhurbaşkanlığı sisteminde yüzde 50’den aşağı oy alan cumhurbaşkanı olamıyor. Bu nasıl demokrasi?



■ Mevcut sistemde cumhurbaşkanı sınırsız yetkiye mi sahip?

Asıl 1982 Anayasası cumhurbaşkanını tek adam yapmıştır. Üstelik cumhurbaşkanı bu sistem içinde vatana ihanet dışında hiçbir konuda yargılanamıyor. Ama yeni anayasaya göre cumhurbaşkanı hakkında her konuda dava açılabilir. Bir şey daha var.

Parlamenter sistemde istesek de istemesek de milletvekili olmayanlarda bakan olabiliyor. Ama tamamına yakını vekillerden oluyor. Bazen bu milletvekilleri hırsla başka şeylere yönelebiliyorlar. Yani milletten aldığı oyu bir tarafa koyup bakan olmak için atılımlar da bulunabiliyorlar.

Bunu 1977’de gördük. 77 seçimlerinde 226 kişiyle hükümet kurulabiliyordu. O zaman 450 milletvekili vardı ve Bülent Ecevit 215 milletvekili çıkarmıştı. 11 eksiği vardı ve şunu demişti: “11 tane kumar borcu olmayan milletvekili arıyorum.” O 11 vekili buldu ve hükümet kurdu. 11 adamın 10 tanesine de bakanlık verdi.



O bakanlardan ikisi yüce mahkemede yargılanıp yolsuzluktan hapse girdiler. Parlamenter sistem güzel ama bu manipülasyonlara da açık. Bir de mevcut sistemde başbakanlık ve cumhurbaşkanı var. Eskiden aralarında ihtilaf söz konusu olmuyordu. Çünkü TBMM tarafından seçiliyordu.

O yüzden kendini halka karşı siyasi olarak daha serbest hissediyordu, çoğu zaman kenarda duruyordu. Ama 2007’deki anayasa değişikliğinden sonra cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi. Türkiye tercih yapmak durumunda. Türkiye’nin güçlü iktidara, iradesi güçlü yöneticilere ihtiyacı var. Sayın Bahçeli’ye de teşekkür etmemiz lazım. Parti duygularını bir kenara bırakarak, memleketin çıkarları için hareket ediyor.

‘ÜMRANİYE’DE HEDEF 300 BİN HANE’


Ümraniye’de yeni sistemi halka anlatıyor musunuz? Seçmenleriniz neden ‘Evet’ demeli?

Bugün iktidarda Ak Parti olduğu için bir sıkıntı yaşanmaz. Cumhurbaşkanı ve Başbakan müthiş bir uyumla çalışıyor. Ama yarını düşünmek lazım. O yüzden halkı bilinçlendirmeliyiz. İnanıyorum ki Ümraniye’de halkımızın çoğunluğu ‘Evet’ diyecek.

Ümraniye’nin 480-500 bin seçmeni var. Herkese yeni sistemi anlatmak için çalışıyoruz. Muhtarlarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla, derneklerimizle tüm kesimlere sistemi anlatıyoruz. Çeşitli programlar düzenliyoruz. Hedefimiz, Ümraniye’nin 3 bin 200 sokağında 300 bin haneye bunu ulaştırmak.


Bugün referandum olsa sandıktan ne çıkar?

Hiç şüphem yok ‘Evet’ çıkar. Ama boş da bırakmaya gelmez. Çünkü inanılmaz bir bilgi kirliliğiyle halkın kafasını bulandırmaya çalışanlar var. En ciddi argümanları da rejimin değişeceği. Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle Türkiye bu kararı 1923’te vermiş. İngiltere demokratik bir ülke değil mi? Ama krallıkla yönetiliyor. Kimse İngiltere’yi tartışıyor mu? Keza Belçika ve Hollanda’da öyle. Bir de bize demokrasi dersi veriyorlar.

Önce kendileri demokrasiyi uygulasınlar. Hiçbiri cumhuriyet değil, krallık. Türkiye Cumhuriyeti 1923’te rejim tercihini yapmıştır ve bu memlekette kimse cumhuriyeti tartışmıyor. Bu iddiayla milletin kafasını bulandırmaya çalışıyorlar. Samimi duygularla hayır diyenler elbette var.

Ama bu ülkeye düşmanlık edenlerin hiçbiri ‘Evet’ demenin yanında değil. Çünkü Türkiye’nin güçlenmesini istemiyorlar. Ama milletin sağduyusu her zaman egemen olmuştur.

'MİLLETİN GÜVENOYU YETER'


■ Bazı kesimler bu sistemin gelmesiyle ne değişeceğini soruyor.

Çok şey değişecek. Bu sistemi partilere veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre yapmıyoruz. Sayın Erdoğan bugün var, yarın yok. Bu ülkenin istikrara ihtiyacı var. Millet kimi desteklerse desteklesin, seçilen yöneticinin istikrarlı bir şekilde ülkeyi yönetmesi esas.

Parlamenter sistemde yüzde 15 oy alan partinin başkanına başbakanlığı münasip görüyorsunuz ama başkanlık sisteminde başkan olabilmek için yüzde 49.9 oy alan bir adayı münasip görmüyorsunuz. Hangisi daha demokratik? “Cumhurbaşkanı gelecek ama hükümet güvenoyu alacak mı?” deniliyor.

Nasıl almasın, milletin verdiği oylar ne anlama geliyor? Milletin verdiği oylar güvenoyu değil mi?