İSTANBUL Kemerburgaz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fulya Giray Sözen, Türkiye’de toplam 200 bine yakın hükümlü olduğunu ve bunların 6 bin 800’ünü kadınların oluşturduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Sözen, hükümlü sayısının 2 bininin çocuk mahkumlar olduğunun altını çizerken, 06 yaş arası yaklaşık 500 çocuğun anneleri ile birlikte hapishanede yaşadığını belirtti.

500 MASUM ÇOCUK CEZAEVİNDE BÜYÜYOR

Çocuk mahkumların sadece suç işledikleri için cezaevlerinde olmadıklarını anlatan Sözen, 0-6 yaş arası yaklaşık 500 çocuğun anneleri ile birlikte cezaevlerinde kaldığını söyleyerek cezaevi şartlarının çocukların sosyal gelişimleri için uygun olmadığını belirtti ve şunları söyledi: “0-6 yaş arasındaki çocuklar eğer onlara dışarıda bakım sağlayacak bir kimse yoksa ya da anne dışarıdaki insanlara güvenmiyorsa devlet korumasına göndermek yerine anne kendi tercihiyle cezaevine yanına alabiliyor. Cezaevleri çocukların gelişimi için hiç uygun bir ortam değil. Devlet bu çocuklara özel olarak ek gıda gibi bir takım uygulamalarla destek oluyor fakat bunlar yeterli değil. Her şeyden öte çocukların sosyal ve psikolojik gelişimleri açısından olumsuz bir ortam diyebiliriz. Anne-çocuk arasında özellikle ilk 6 yıl çok hassas. Özellikle 0-3 yaş arasında iki karakter arasında oluşan bağ sağlıklı gelişim için oldukça elzem. Tüm bunların yanında çocuğun sosyal gelişimi de önem arz ediyor. Bu koşullar dahilinde çocukların anneleri ile birlikte olup olmamaları da bir tartışma konusu. Bir bakımdan çocuklar onlara temel bakım ihtiyaçlarını karşılayan anne ile beraberler, bir bakımdan ise sosyal hayattan kısıtlı olarak yetişiyorlar. Ağaç, araba görmeden, akranları ile hiç temas kurmadan, yaşıtlarıyla oynamadan büyüyorlar. Öyle ki çoğu cezaevine oyuncak sokmak bile yasak. Bazen anneler periyodik olarak çocuklarını dışarıya verebiliyorlar. Fakat çocuklar dışarıda gördüğü koşulları içeride arayabiliyor. Bu yüzden anneler de çocuklarını dışarı göndermeyi tercih etmiyorlar” 

6 YAŞINDAN SONRA BÜYÜK TRAJEDİ

Çocukların 6 yaşını tamamlamalarının ardından annelerinden ayrılmak zorunda kalmalarının çok ciddi bir trajedi manasına geldiğini belirten Sözen,"Çocuk 6 yaşından sonra eğer bakımını, sorumluluğunu üstlenecek kimse yoksa devlet korumasına alınıyor. Bu da tabii trajedi. 6 yaşına kadar anne ile oluşan bağın kopuyor. Periyodik olarak anne ve çocuğun görüşmesine izin verilse de ne yazık ki birlikte kalamıyorlar” dedi.

AMAÇ ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI OLMALI

Ülkemizde cezaevi koşullarının çocuklar ve anneler için uygun olmadığını ve bu yüzden Avrupa’nın bu konudaki hassasiyetinin örnek alınması gerektiğini belirten Sözen “ Biz anne ve çocuğu ayıran önerilerde bulunmuyoruz, Burada önemli olan çocuğun üstün yararının sağlandığı koşulları oluşturabilmek. Avrupa ülkeleri bunu başarmış durumda. Orada, dışarıda çocuğun kalmasını sağlayacak sağlıklı koşullar ve anne ile düzenli ilişkilerini sürdürebildiği bir sistem mevcut. Ya da her şeye rağmen anne ile çocuk cezaevinde kalacaksa ikisinin ayrı olarak kaldığı cezaevinden ayrı üniteler var. Bu ünitelerde hemşireler, ebeler, pedagoglar gibi tamamen çocuğun gelişimini ve sağlığını önemseyen uzmanlar bulunuyor. Amaç sadece mahkumun cezasından ziyade çocuğun üstün yararı. Çok sağlıklı bir yöntem ve bizler de uzmanlar olarak bu koşulların sağlanmasını talep ediyoruz. Ülkemizde çocuklu mahkum anneler için de ayrı üniteler ve birimler yapılabilir” diye konuştu.

SUÇ İŞLEYEN KADINI TOPLUM DIŞLIYOR

Ülkemizde kadın ve erkek ayrımcılığının suç işleme durumunda da devam ettiğini ve suç işleyen kadının toplum tarafından dışlandığını belirten Sözen şöyle konuştu:

“Türkiye’de suç sınıflarına bakıldığında hırsızlık, uyuşturucu ilk sıralarda geliyor. Fakat kadınların işlediği suçlarınerkeklerin işlediği suçlardan temel farkı adam öldürme, yaralama gibi suçlar. Bunun genel sebebiyse bir erkek etkisiyle gerçekleştiriyor olmaları. Biz çocuk suçlular için suçlu değil suça sürüklenmiş terminolojisini kullanırız. Yani çocuklar çevresel ve sosyal nedenlerle suça sürüklenir. Bu tanım çoğunlukla kadın suçlular için de geçerlidir ve onlar da benzer koşullarla suça sürüklenebilir. Sonuçları da ağır oluyor çünkü toplum kadın suçluları erkek suçlulara göre daha fazla dışlıyor. Ailesi tarafından reddediliyor, dışarıda çocukları var ise görüşe getirilmiyor ve gösterilmiyor. Kadınlar tahliye sonrası bu dışlanmış olduğu ortama geri dönüyor. İş bulmakta ve ayakları üzerinde durmakta güçlük çekiyor. Fakat erkek suç işleyince şanındandır diye bir yüceltmeyle karşılanıyor.”

CEZAEVLERİ KOŞULLARI İLE İLGİLİ REHABİLİTASYON PROGRAMLARI VAR

Cezaevlerindeki koşulların iyileşmesine yönelik sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarından bahseden Sözen şöyle devam etti:

 “Ülkemizde cezaevlerinde çeşitli rehabilitasyon programları yapılıyor. Bu programlar kişileri tahliye sonrasına hazırlamak için bir takım psiko-sosyal faaliyetleri de içeriyor. Devletin yürüttüğü bu çalışmaların dışında sivil toplum örgütlerinin yürüttüğü güzel çalışmalar ve projeler de var. Bu projeler kadınları tahliye sonrasına hazırlamak ya da çocuklarıyla mahkum olan kadınların ebeveynlik becerilerini güçlendirmeye yönelik çalışmalar içeriyor. Son dönemde bu konuda çalışan sivil toplum örgütü sayısı oldukça artmış durumda. Örneğin 'Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı' ve 'Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı' bu konular üzerine çalışmalar yürütüyor. Bu kuruluşlar kısa vadeli çalışmalar yapmak yerine uzun vadede bu ülkenin kadın suçlular ya da çocuklu kadın suçlular üzerindeki politikasını iyileştirmek için çalışıyor. Bu alanda etkili çalışmalar yapıldığını söyleyebilirim.”

DHA