ADALET Bakanı Bekir Bozdağ, "Hollanda Başbakanı'nın yaptığı esasında bir çocukluk. Kabul edilebilir bir şey değil. Türkiye büyük bir devlettir, büyük bir millettir öylesi çocukluklar karşısında çocuklara hangi muamele yapılırsa o muameleyi yapıp yoluna devam edecektir. Hollanda'nın bunu öğrenmesinde fayda var" dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İzmit'te bir otelde düzenlenen basın toplantısında soruları cevaplandırdı. Ak Parti Kocaeli milletvekilleri Radiye Sezer Katırcıoğlu ve İlyas Şeker, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili İbrahim Karaosmanoğlu, İzmit Belediye Başkanı AK Partili Nevzat Doğan'ın da katıldığı toplantıda Bekir Bozdağ, Deniz Baykal'ın Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili yaptığı açıklamalar hatırlatılınca, şunları söyledi:
"Deniz Baykal'ın yaptığı açıklamayı talihsiz bir açıklama olarak görüyorum. İslam literatürüne dair değerlendirme yaparken veya siyasette İslam literatürden bazı kavramları kullanırken siyasetçilerin çok dikkatli olması lazım. Toplumun hassasiyetlerine ve dini değerlerine kabullerine dikkat etmesi lazım. Maalesef sayın Baykal'ın yaptığı bu açıklama İslam'ın ve Müslümanların kabul ettiği peygamberlik anlayışı ile de bağdaşır bir yaklaşım değil. Keşke ilahiyatçıya sorsa söylediği sözün ne anlama geldiğini bir müftüye sorsa ona doğru cevapları verirler. Bunun saygısızlık olduğunu peygambere hürmetsizlik olduğunu İslam'ın peygamberle ilgili bakışını uymadığını kendilerine söylerler."
Bekir Bozdağ, İzmir Barosu'nun da hazırladığı bir videoda hazreti Adem ve Havva üzerinden anlatım yaptığını kaydederken, "Bu da cahilliğin baro eliyle dışa vurumdan başka hiç bir şey değil. Daha sonra da sayın Kılıçdaroğlu da İslamda da caiz değildir anlamında bazı şeyler söyledi. CHP'yi bu sistem değiştiriyor ama bilgi ile değiştirmesi daha temenni ettiğimiz bir şey. Maalesef din hakkında yanlış ve eksik bilgiler ile bilgisizlik birleşince ortaya çok kötü bir çıkıyor. Sayın Baykal ve CHP'lilere tavsiyem dinle ilgili konuşurken keşke uzmanlara sorup oradan görüş alıp konuşsalar hem kendileri hata etmezler, hem de yapmak istemedikleri bir saygısızlık ı ile karşı karşıya kalmazlar" dedi.
'HOLLANDA BAŞBAKANININ YAPTIĞI ÇOCUKLUK'
Hollanda ve Almanya ile yaşanan krizin ve ardından diğer Avrupa ülkelerinin yaklaşımlarının sorulması üzerine Bozdağ, şöyle konuştu:
"Hollanda Başbakanı'nın yaptığı esasında bir çocukluk. Kabul edilebilir bir şey değil. Bir ülkenin başbakanı kendi ülkesini ve kendi milletini bu kadar küçük düşüren, itibarsızlaştıran hem kendi halkı, hem dünya milletleri nezdin de hem de tarih nazarında itibarsızlaştıran uygulamanın altına imza atmaması lazım. Gördük ki Hollanda başbakanı öyle bir uygulamanın altına imza attı. Hem Hollanda anayasası, hem insan hakları sözleşmesi, hem demokrasiyi hem de hukukun evrensel ilkelerini ve uluslararası ilişkilere dair viyana sözleşmesini ayaklar altına alan bir uygulama yapıldı. İfade hürriyeti, seyahat hürriyeti, toplanma hakkı bunların tamamı çiğnendi. Avrupa ülkeleri bu büyük hak ihlalleri karşısında Avrupa medeniyetinin üstünde yükselen değerlerin katledilmesi karşısında, insan haklarının ayaklar altına alınması karşısında maalesef sessiz kaldılar. Ben beklerdim ki Hollanda başbakanı yanlış yapmıştır. Hollanda hükümetinin uygulaması kabul edilemez. Bizim demokrasi standardımızla bağdaşmaz, bizim demokrasi standardımızla bağdaşmaz bu yanlışla hükümet derhal dönmeli diye açıklama yapılmalıydı. Böyle bir açıklama olmadı. Hiçkimseden olmadı. Avrupa Birliği'nden de gelmedi. Almanya veya diğer ülkelerden de böylesi insan hakları, demokrasi diyen, Avrupa değerleri diyen hiçbir ses yükselmedi."
'AVRUPA'DA TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI VAR'
Bozdağ, Avrupa'da Türkiye düşmanlığı olduğunu, bunun büyük bir hastalık olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Avrupa'da yükselen ciddi bir ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanları, İslamafobi ve Türkiye karşıtlığı var. Bu büyük bir hastalık. Bunlar sağlıklı insanların yapabilecekleri şeyler değil. Ancak hasta insanların yapabilecekleri şeyler. Bu hastalıklara karşı Avrupalıların ve Avrupalı siyasetçilerin mücadele etmesi lazım. Ama görüyoruz Hollanda, Almanya, Avusturya dahil pek çok batılı ülke ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı gibi hastalıklara primi veren tutumlar sergiliyorlar. Eğer böyle devam ederse bu aşırılıklar nedeniyle Hollanda'nın başbakanı bir gün gelecek kendi de konuşamayacak orada. Çünkü bu hastalıkların olduğu toplumlarda huzur, barış güvenlik, özgürlük hiçbir şey uzun ömürlü olmaz. Ben onlar adına da üzülüyorum. Oradaki Hollanda vatandaşlarına da çağrıda bulunuyorum. Bu ırkçılığa karşı lütfen sesini yükseltemeyen başbakanlar değil, sesini yükselten idareciler bulun siz sesinizi yükseltin. Eğer sesinizi yükseltmezseniz o Wilders denen ırkçı ve onun etrafında toplanan ve ondan korkup daha da ırkçılık yarışına girenler Hollandalıların barışını ve güvenliğini tehdit edeceğinden hiç şüphem yoktur. Oradaki vatandaşlarımızın üzerine polisleri köpekleri salması bir ülkenin bakanının konsolosluğuna gitmesini engellemek büyük bir ilkellik. Orta çağ anlayışının 21. yüzyılda ortaya faşist bir olayla ortaya çıkmasından başka hiçbir şey değil. Türkiye Devleti'nin büyüklüğüne, Türk milletinin asaletine de bir zarar vermez. Türkiye büyük bir devlettir, büyük bir millettir öylesi çocukluklar karşısında çocuklara hangi muamele yapılırsa o muameleyi yapıp yoluna devam edecektir. Hollanda'nın bunu öğrenmesinde fayda var."
TÜRKİYE'Yİ HAKSIZ YERE SUÇLAYAN MEKTUPLAR
Alman bakana yazdığı mektubun sorulması üzerine Bakan Bozdağ, "Almanya'ya yazdığım mektup önemli bir mektup basında da yer aldı. Almaya Adalet Bakanı darbe teşebbüsünün ardından bana bir mektup gönderdi ardından da ikinci bir mektup gönderdi. İlk mektubu kale almadık ikinci mektuba cevap verdik. Her iki mektupta diplomatik nezaketten uzak Türkiye'yi haksız yere suçlayan terör örgütlerinin propagandalarından etkilenerek kaleme alınmış mektuplar. Bu haksızlıklara ve mesnetsiz yaklaşımlara, diplomatik nezaketten uzak üsluba bizim cevap vermemiz gerekiyordu. Sayın bakana cevapları verdik. Türkiye hakkında karar alanlar, rapor yayınlayanlar eğer Türkiye'yi terör örgütlerinin açıkça PKK, DHKP-C, FETÖ ve başka terör örgütlerinin Türkiye düşmanlarının ortaya koydukları çerçeveden Türkiye'ye bakarlarsa Türkiye hakkında doğru bir kanaat oluşturma şansları asla yoktur. Şuanda pek çok ülkede terör örgütlerinin oluşturduğu algı operasyonları üzerinden Türkiye değerlendirmesi yapıldığını görüyoruz. Bunların hiçbirisinin de gerçekliğinin olmadığını görüyoruz. Türkiye gerçekleriyle bağdaşmayan ve terör örgütlerinin propagandalarını Türkiye'nin gerçekleri gibi Türkiye'ye aktaranlara karşı bizim tutumumuz çok nettir. Adil olmayan, objektif olmayan terör örgütlerinin propagandasını bir bakanın kalemiyle Türkiye ye gönderilmesini kabul etmeyiz. Türk yargısı bağımsız ve tarafsız bir yargıdır" diye konuştu.
Bozdağ eleştirilerine şöyle devam etti:
"Solingen katliamından 17 geçti. 2016 yılında yabancılara 92 saldırı oldu, bunların yüzde 90'ı neredeyse aydınlatılamadı. Yabancılara yüzlerce saldırı oluyor. Hiçbiri aydınlatılamıyor. Bir taraftan Almanya'da PKK, DHKPC, FETÖ ve darbeciler geziyor her türlü terör faaliyetlerini özgürce yapıyorlar Alman kanunları çerçevesinde onlar himaye görüyor sonra da kalkıp Türkiye'ye onların diliyle mektup yazıyor. Teröristler geziyor orada Türklerin açtığı camilere imamlar terörist mi diye baskın yapıyorlar. Öbür taraftan teröristleri kucaklarında besliyorlar, vatandaşlara din hizmeti sunan imamları, cami derneklerini burada terör var terörist var diye oralara baskınlar düzenliyorlar. Böyle hukuk böyle adalet olur mu Biz Alman Adalet Bakanına hem nezaket kurallarını hatırlatan, hem Almanya'daki yabancılara uygulanan hukuk dışı Alman anayasasına aykırı uygulamaları hatırlatan bunların çözümü için çalışmaya davet eden Türkiye'nin haklılığını ortaya koyan bir mektup göndermiş olduk."
'BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI CHP GENEL BAŞKANI HAVASINDA GEZİYOR'
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun referandum gezileri ve son dönemdeki açıklamalarıyla ilgili soru üzerine Bozdağ, şunları söyledi:
"Türkiye Barolar Birliği Başkanı avukatların hakkı hukuku diye derdi olan bir başkan değil. Öncekiler de öyle değildi. Sadece bunu kastetmiyorum. Barolar CHP'den daha çok siyasetin içerisinde yada diğer partilerden daha çok politikanın içerisinde. Barolar Birliği Başkanı, CHP Genel Başkan havası içerisinde geziyor her tarafı. Genel Başkan olmak istiyorsan gidersin partide yarışırsın olursun. İşin garibi baro başkanlarının hepsi öyle. Kendilerini CHP'nin genel başkan adayı, potansiyeli görüyorlar. İstanbul, İzmir öyle. Kılıçdaroğlu'nun işi zor. Milletvekillerinin de hepsi genel başkan havasında geziyor. Ben Feyzioğlu'na şunu hatırlatmak isterim. Ya Barolar Birliği Başkanlığını yapın, yada CHP Genel Başkanlığı'na aday olun. Bir koltukta iki karpuz olmaz diye ata sözümüz var. Mesela Hekimler Birliği var, terör örgütlerinin borazanı gibi. Bu hekimler birliği hekimler için bir gün nefes alıp vermiş mi Türkiye'de İnsan Hakları Derneği var sadece teröristlerin hakları olduğu zaman onların hakkı için koşuyor. Nerede bir PKK'lı DHKP-C'li var onların peşinde koşuyor. Gerçekten çok zarar veriyorlar."

DHA