Barış Yarkadaş (CHP Milletvekili): Şu an hem Muğla’da hem Ankara’da darbeci askerlerin yargılandığı davalarda, otelin adresini nasıl aldıkları kimden öğrendikleri, saat kaçta oraya gittikleri ortaya çıktı. Bu yargılamalarda Gökmen Ulu’nun ve SÖZCÜ’nün adı geçmiyor. FETÖ’cü darbecilerin cumhurbaşkanının kaldığı otelin yerini SÖZCÜ’den öğrenmedikleri gün gibi ortadayken ve darbe yargılamaları sırasında bu gerçek bir kez daha görülmüşken savcı hâlâ neyi arıyor?
Şu anda adli makamlar keyfi bir şekilde tek sayfa olması muhtemel bir iddianameyi yazmaktan imtina etmekte ve 2 gazeteci arkadaşımız cezaevinde kalmaktadır. Bir an önce bu iddianamenin hazırlanması arkadaşlarımızın da serbest bırakılması gerek. 68 günde bulamadıkları delili yarın bulacaklarını nereden biliyoruz? Neyi arıyorlar? Ortada yazılmış bir haber var. Gizli saklı bilinmeyen davanın seyrini değiştirecek hangi delil aranıyor? Biz Gökmen’in de Mediha’nın da üzerinden tüm muhalif kesimlere gözdağı verilmek istendiğinin farkındayız. Ancak verilmek istenen gözdağı ters tepti.
Rıza Türmen (AİHM eski yargıcı): Savcı görevini yapmamış ve delilleri toplamamışsa, bu tutukluluk nedeni olamaz. Savcı hiçbir zaman delilleri toplamaz ise tutuklulukları hiçbir zaman bitmeyecek mi? Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk hukuku açısından burada da bir ihlal var. Delilleri toplayamadım diyerek klişe karar yazılamaz. Hakim itirazları reddederken, kuvvetli gerekçeler göstermelidir.
Ömer Süha Aldan (Eski savcı ve CHP Muğla Milletvekili): İki kişi hakkında bir iddianameyi düzenlemek bu kadar zor olmamalı. Olmayan delili arıyorlar ve olmayan delil bulunamadığı için de tutuklular. SÖZCÜ ve muhalif medyaya gözdağı vermek için cezaevinde tutuluyorlar. Üç beş psikopatın, yalancının ifadesiyle tutuklama olmaz. Gizli tanık ifadesine göre evrak düzenlenmeye çalışılıyor. Gizli tanığın ifadesinin değer bulabilmesi için Tanık Koruma Kanunu kapsamında bu ifadelerin diğer delillerle ispatlanması gerekir.
Altaylı’dan Gülerce’ye zor soru:
İmamların listesini devlete verdin mi?
YAKIN zamana kadar FETÖ’nün en önemli isimlerinden biriyken, son dönemde basın davalarının ihbarcı tanığı olan Hüseyin Gülerce’ye tepkiler dinmiyor. Habertürk yazarı Fatih Altaylı dünkü yazısında, sert bir dille eleştirdiği Gülerce’ye ‘Hüseyin Gülence’ diye hitap etti ve şu soruları yöneltti:
- Cemaat’in o kadar üst düzeyinde olduğunu söyleyip bununla övünürken, FETÖ’nün üst düzey imamlarıyla muhakkak tanışmıştın ve hatta elinde listesi vardı. Bu listeyi devlete verdin mi?
- 30 küsur sene boyunca Cemaat’te yediğin naneler yanına kâr kaldı. Tanık sıfatıyla da olsa gidip Cemaat’in herzeleriyle ilgili savcılara bilgi verdin mi?
- Yıllarca ortalıkta örgütün sözcüsü olarak gezdikten sonra devletten yana tavır aldığın gibi bir algı yaratıyorsun. Peki bu süreçte en azından devletin üst düzeyine gidip, “Bunlar her yere sızdı. Aman dikkat edin, bunlar Cumhurbaşkanı’nın canına bile kastedecek kadar yakınındalar” diyerek uyardın mı?
- Sorulardan birine bile, “Evet bunu yaptım” diyebiliyorsan Gülenci’likten çıkıp Gülerce’liğe doğru adım atmış olurdun.
Arkadaşlarımız 68 gündür tutuklu
Arkadaşlarımız Gökmen Ulu ve Mediha Olgun, 19 Mayıs günü gözaltına alındı, 26 Mayıs günü ise tutuklanarak hapishaneye konuldu. Habercilik yaptıkları için tutuklandılar. Tutukluluklarına yapılan itirazlar “Deliller toplanmadı” gerekçesiyle reddedildi. Tam 68 gündür ailelerinden, evlatlarından uzakta adaletin tecelli etmesini bekliyorlar.
