Dündar konuyla ilgili sozcu.com.tr canlı yayında şöyle konuştu;

Bayram sabahı olacak şey değil. Türkiye'de hiç bir şeye şaşırmamaya kendimi alıştırmıştım. Şartlandırmıştım.

Tam tatile gitmek için hazırlık yaparken televizyonda alt yazıyı görünce kelimenin tam anlamıyla şoke oldum.

Eğer Sözcü'ye de FETÖ yakıştırması yapılıyorsa, Türkiye'de herkese hatta uçan kuşa bile bunu yakıştırabilirler.

Bizim hayatımız bu FETÖ'yle mücadeleyle geçti. Bunlar kankayken ben 1996 yılında ilk FETÖ haberini yaptım. Cumhurbaşkanı'na bir brifing verilmişti ve o brifingde devleti tehdit eden oluşumlar, kurum ve kuruluşlar arasında bu Fethullah Gülen cemaati de gösterilmişti. Taa 96'da tehlikeyi haber vermişiz.

Ondan sonra bizim bunlar tarafından iftira atılmadık yanımız kalmadı. Hemen her gün cezaevine atılacağız diye yandaş gazetelerde manşetler atıldı.

Es kaza, Allah korusun bu alçaklar 15 Temmuz gecesi başarılı olsalardı infaz edilecek kişilerin listesinde ben 21'inci sıradaydım. Şimdi ben, sevgili Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun ve Sözcü'nün diğer çok değerli gazeteci-yazar arkadaşlarımız, meslektaşlarımız... Yani bunların yanına FETÖ kelimesi yaklaşabilir mi!.. Teğet bile geçemez. Dolayısıyla Sözcü gibi yurtsever, Atatürkçü, Cumhuriyetçi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine gönülden bağlı ve bunu ısrarla deglare eden, FETÖ deyimini ilk kullanan gazetedir. Bu yüzden bunun FETÖ'cülere çıkar sağlamak için düzenlenen bir operasyon olduğunu düşünüyorum.

Bazı insanlar farkında olmadan buna alet olmuş olabilirler. Ama ben onları da uyarmıştım. Bu durum olsa olsa FETÖ'nün ekmeğine yağ sürer.

"İFTİRAYLA OPERASYON İNŞA EDİYORLAR"

Çünkü ne Burak Akbay'a ki hayatında FETÖ'yle uzaktan yakından ilişkisi olmamış... Babası medyanın başarılı gazetecilerinden... Çok iyi geçmişi belli, kültürlü bir aile, varlıklı bir aile niçin ışık evlerinde okusun? Bu tamamen iftira... Bir iftira üzerine operasyon inşa ediliyor.

"BUNU BÜTÜN GAZETECİLER YAPAR... BEN DE YAPTIM"

Gökmen Ulu, üzerinde emeğim olan, yetiştirdiğim için gurur duyduğum, kalibresi çok yüksek olan, ilkeli bir gazetecidir. Yaptığı tek şey, hepimizin yıllardır yaptığıdır. Tüm muhabirlerin yaptığı 'Cumhurbaşkanı'nın nerede tatil yaptığını' takip etmektir.

Benzer haberi ben de yaptım. Bakın kendimden örnek vereyim;

Merhum Cumhurbaşkanı Özal Göcek'te tatil yapıyor. Ben de Hürriyet'te çalıyorum o sıralarda. Çetin Emeç Bey Allah rahmet eylesin, "Uğur git Cumhurbaşkanı'yla bir konuş" dedi. 'Efendim nasıl konuşayım, yaklaştırtmıyorlar' dedim. Gittim Göcek'e... Baktım sahil güvenlik botları çok sıkı güvenlik önlemleri var. Yaklaştırmıyorlar. Ben de bir tekne kiraladım, foto muhabirim tekneden tele objektifle çekiyor. Ben de yüzerek gittim. Çünkü Özal yüzüyordu. Yaklaştım ve çharika bir röportaj yaptım kendisiyle. Ve çok mutlu oldu ben gittim diye.

Şimdi o gözle baktığınızda ben de Özal'ın Marmaris'te tatil yaptığı yeri anlatmış oldum yani. Böyle bir şey olur mu? Bir gazetecilik başarısı nasıl suç haline getirilebilir. Bunun bence hakla, hukukla, mantıkla izah edilebilecek bir yanı yok.

Üzülerek ifade ediyorum, bu tür operasyonlar FETÖ operasyonlarının bir an önce sonlanmasını isteyenlerin ve FETÖ'yü masum göstermeye çalışanların ekmeğine yağ sürer. Çok büyük tepki çeker. Zaten dünyada yapayalnız kalmış bir ülkeyiz. Bu algı daha fazla artar.