Türk Nöroloji Derneği'nin düzenlediği 53. Ulusal Nöroloji Kongresi Antalya'da yapıldı. Türkiye'den ve dünyanın pek çok ülkesinden kongreye katılan nörologlar, nöroloji alanındaki son gelişmeleri paylaştı.
Kongrenin bu seneki ana teması ise epilepsi oldu. Konu ile ilgili bilgiler veren Epilepsi Çalışma Grubu Moderatörü Prof. Dr. İbrahim Öztura, epilepsinin önemli noktalarına değindi ve hastaların oldukça etkilendiği 'toplumda damgalanma' sorununa vurgu yaptı.
sozcu.com.tr okuyucularına önemli bilgiler veren Öztura, epilepsi nöbetinin özelliklerini ve kriz sırasında yapılması gereken müdahaleleri anlattı.
4523TEK BİR NÖBET EPİLEPSİ BELİRTİSİ OLABİLİR Mİ?

Tek nöbet görüldüğünde o nöbetin öncesine ve sonrasına bakmak gerekiyor. Örnek bir tablo vereyim; Çok az uykuyla günlerce sınava hazırlanan bir öğrenci, sınavları bittikten sonra dinlenmiyor ve bir konsere gidiyor. Dolayısıyla bütün gece yoğun bir ses ve ışık uyaranlarına maruz kalıyor. Sonunda da bu öğrenci sabaha karşı nöbet geçiriyor. Bu kışkırtılmış bir nöbettir. Bu tip bir nöbet geçirmek, sizin epilepsi hastası olduğunuzu göstermez çünkü sağlıklı bir insan da bu koşullara dayanamaz. O nedenle bu tip tek seferlik nöbetleri iyi değerlendirmeli; kışkırtılmış bir nöbet mi yoksa epileptik bir hastalık tablosunun başlangıç nöbetimi olduğu iyi araştırılmalı.

Epileptik nöbetler, çocukluk çağında başlayan, sıçramaların olduğu ve ardından da büyük nöbetin ortaya çıktığı nöbetlerdir. Bu durumda ilk nöbetlerden itibaren ilaçla tedavisine başlayabilirsiniz. Zaten bunun EEG bulgusu tipiktir, ikinci nöbeti beklemeye gerek yoktur.

İlaca başladığınızda ise en az iki sene devam edilmelidir. Ancak şu sorunun cevabını bugün bilemiyoruz; ilaca başlanmasaydı da o iki yıl boyunca nöbetler ortaya çıkmayacak mıydı yoksa ilaç tedavisi mi nöbeti engelledi?

STRES EPİLEPSİYİ TETİKLER Mİ?

Stres, epilepsi için tek başına bir faktör değil ama kişinin metabolizmasını bozduğu bir gerçek. Uykusuzluk, beslenme bozukluğu gibi faktörler de epilepsiyi tetikleyebilir. Her hastanın durumu ve epilepsi eşiği farklıdır; kimisi bu eşiğe 3. kimisi 10. günde gelebilir.

EPİLEPSİ KRİZİ SIRASINDA YAPILMASI VE YAPILMAMASI GEREKENLER

İlk yapılması gereken şey, kriz anında vücudunda meydana gelen titremelerin, hareketlerin hastaya zarar vermesini engellemek.
İkinci olarak hastayı yatırmak ve yerde sağ ya da sol tarafa çevirmek gerekiyor. Bütün bunları yaptıktan sonra da sadece beklemeniz lazım.
Hasta kriz sırasında eğer dişlerini sıktığı için dilini ısırmak gibi zarar veren bir haldeyse müdahale etmelisiniz. Aksi takdirde kitlenen dişleri açmaya çalışmayın. Eğer dişlerini tam kapatmadıysa arasına tahta kaşık gibi bir malzeme koyabilirsiniz.

SOĞAN KOKLATMAYIN
Dilinin arkaya kaçması, tıkaması gibi şeyler epileptik nöbetlerde çok karşılaştığımız bir tablo değil. Daha çok, nöbet esnasında kişinin dilini ısırması ve ağzında kan ve balgamın birikmesi durumu görülüyor. Bu da nöbetten sonra nefes aldığında hastanın solunum yollarına kaçarak tıkama tehlikesi yaratabiliyor. Ama zaten bu tablo ortaya çıkmaması için hastayı yan çevirmelerini özellikle vurguluyoruz.
Bunun yanında halk arasında oldukça yaygın olan, soğan ya da yoğun bir kokusu olan şeyler koklatmak. Bunu kesinlikle yapmayın.

EPİLEPSİ GENETİK Mİ?

Epilepside genetik faktörler var ancak bunlar yüzde 10'un altında bir grupta söz konusu. Şu an sorumlu genetik altyapısının olduğunu düşündüğümüz epilepsilerin oranı çok yüksek değil. Hala epilepsi hastası olup da genetik bir altyapısı olup olmadığını bilmediğimiz büyük bir hasta oranı var.

AKRABA EVLİLİĞİ EPİLEPSİYİ ETKİLİYOR

Epilepsiyi ikiye ayırıyoruz: Biri ideopatik dediğimiz nedenini bilmediğimiz gruplarda, risk grubunu da bilmiyoruz. İkinci olarak da semptomatik dediğimiz bir grup var bunda da epilepsi beyindeki belli bir hasara bağlı olarak ortaya çıkıyor. Akraba evliliği, kazalar sırasında oluşan kafa travmaları, beyin tümörleri, inme... Bu durumları epilepsi için bir risk faktörü olarak sayabiliriz.
Genetik kökenli epilepside olumsuz anlamda bir zeka etkilenmesinden söz edebiliriz. Ama bunun dışında beyinde sadece elektriksel kısa devre sonucunda ortaya çıkan epileptik nöbetlerde, çok fazla zeka etkilenmesi görmüyoruz. Ancak bu nöbetler de kontrol altına alınmadığında bir yan etki olarak zekada olumsuz bir durum görülebilir.
EPİLEPSİ HASTALARININ YÜZDE 80'İ TAMAMEN İYİLEŞEBİLİYOR

Türk Nöroloji Derneği, Epilepsi ile Savaş Derneği bu konularda çok aktif bir şekilde çalışıyor. Bu derneklerin sayfalarından birçok bilgiyi edinebilirsiniz. Herkesin artık epilepsinin farkına varması, korkulacak bir hastalık olmadığını ve daha da önemlisi tedavi edilebilir bir sorun olduğunu bilmesi gerekiyor. Bugün epilepsi hastalarının yüzde 80'i tamamen iyileşebiliyor.
Prof. Dr. İbrahim Öztura'nın kongre kapsamında yapılan toplantıda verdiği diğer bilgiler şöyle:

TOPLUMDA DAMGALANMA SORUNU VAR

*Türkiye'de 750 bin epilepsi hastası var.
*Çocukluk çağından yaşlılık çağına kadar yaşamın her alanında ortaya çıkabilir.
* Toplumdaki bazı ön yargılar nedeniyle hastaların hekime ulaşmasında ve tedavi edilmesinden sıkıntılar yaşanıyor. Bu sıkıntıları aşmak gerekir. 40 üzerinde nöbet türü var. Büyük nöbetlerde tanı sıkıntımız yok, küçük nöbetlerde hekime gitme oranı oldukça düşük. Bu hastalar ya farklı hekimlere ya da hekim dışı alanlarda tedavi deniyorlar. Hastalığın toplumda damgalanmaya yol açması nedeniyle tedavi sürecinde sıkıntı var. Hastaların görülmemesi için aileler uğraşıyorlar. Bu tedaviyi etkiliyor”
*Yüzde 10’luk grubunu ikiden fazla ilaçla, yüzde 30’unu pil ve cerrahi yöntemlerle tedavi ediyoruz. Olguların yüzde 80’i tedavi edilebilir, uygun zamanda uygun hekime, sosyokültürel damgalama korkusundan dolayı çok gecikmeden başvuru yapmaları gerekir.

EPİLEPSİ HASTALARININ İŞ HAYATINDAKİ SORUNLAR

*Epilepsi hastaları iş hayatında birçok sorun yaşıyor. Hastaların engellilik anlamında yasal olarak geçerli bir engelli oranına sahip değiller. Bu hastalar için ciddi bir sıkıntı kaynağıdır. Hastaları tedavi ederken birinci amacımız ilaçla tedavi etmek. Ama aynı zamanda sağlıklı bir sosyal hayatı olan, iletişimi iyi olan, en azından mutsuz olmayan bir hastayı tedavi ediyorsunuz. Ama ilaçla tedavi ederken gelecekle ilgili planlarında, iş hayatında çözmediği sıkıntıların olması ve bunun kaynağının mevcut hastalığı olması hekimin de tedavisini zorlaştırıyor. Bu önemli sıkıntılarımızdan birisidir.
Başkasının bakımına ihtiyaç duymadan, rahatça işine gidebilen, sosyal hayatına devam eden bir hasta ayda bir ya da iki nöbeti varsa yüzde 10 veya altında rapor alıyor. Epilepsi hastaları özürlülük alabilir diye bir kavram çıktı. Bu ancak ağır bakıma muhtaç sık nöbeti olan kişiler için geçerlidir. Sıkıntıda tam burada. Sağlıklı dış görünüşü olan, sosyal hayatında bağımsız olan, işine gidip gelebilen ama işinde ayda bir ya da iki nöbeti olan hasta için problem. Bu nöbeti iş yerinde geçirdiği zaman işveren o gerekçeyle olmasa bile işine son veriyor. Hasta bize geldiği zaman ‘Ayda bir iki atak geçirdiğim için işten çıkarıldım beni özürlü kabul ettiler’. Yönetmelik gereği özürlü değiller. Yüzde 40’ın altında olduklarını söylüyoruz. Sıkıntı burada başlıyor. Hem özürlü oranı alamıyor, hem de çalışamıyor. Bu en önemli çıkmazımız. Olması gereken bu kişinin çalışmasıdır. Hayati tehlikesi olmayan market büro, tarım, toplu üretim yerlerinde çalışabilir. Tehlike oluşturmayan işlerde rahatlıkla çalışabilir.
Epilepsi hastaları toplumda sosyal izolasyon ve dışlanma yaşamaktadır. Hastaların yaşam kalitesini, nöbetlerden çok toplumdaki yanlış inanış ve algılamalar düşürmektedir.