24. Adana Film Festivali’nde oldukça çekişmeli geçen ulusal yarışma bölümünde ödüller bu gece sahiplerini bulacak.  Türk sinemasının değerli yönetmenlerinden Erden Kıral’ın başkanlığındaki seçici kurul; yönetmen Hüseyin Karabey, görüntü yönetmeni Uğur İçbak, oyuncular Selma Güneri ve Algı Eke, besteci Murat Hasarı ve sinema yazarı Fırat Yücel’den oluşmakta.
Ulusal yarışma filmleri festival boyunca heyecanlı bir seçenekler listesi sundu doğrusu. Oyuncu Onur Saylak’ın edebiyatçı Hakan Günday’ın aynı adlı eserinden sinemaya uyarladığı “Daha” babasının insan kaçakçılığı işlerine bulaşan 14 yaşındaki bir çocuğun hikayesine odaklanan çarpıcı ve güçlü bir senaryoya sahip. Bu ilk uzun metrajlı filmiyle Onur Saylak da güçlü bir sinema duygusu taşıdığını ve bu yolda kalıcı olacağını düşündürmekte. Filmin başrol oyuncusu Ahmet Mümtaz Taylan da, erkek oyuncu kategorisinin en güçlü adaylarından biri kanımca.

daha

Malatya’nın dağ köylerinden birinde yaşayan yaşlı bir çiftin buruk hikayesini anlatan “Murtaza” pek çok önemli filmde yönetmen asistanlığı yapmış olan Özgür Sevimli’nin ilk sinema filmi. Cezmi Baskın’a Meral Çetinkaya eşlik etmiş. Aslında bu hikayenin kadın karakter açısını insan daha çok merak edemeden duramıyor doğrusu. Seçkide Semih Kaplanoğlu’nun uzun zamandır beklenen filmi “Buğday” da dikkat çekiyor. Kaplanoğlu’nun siyah beyaz ve ingilizde çektiği filmde dünyanın kaynaklarının tümüyle yetersiz kaldığı distopik bir gelecekte, gerçek bir buğday tohumunu arayan iki adamın yolculuğunu anlatıyor. Yönetmen Hz. Hızır ve Hz. Musa’nın yolculuğunu anlatan Kehf suresini bu hikayenin içine yedirdiği ilginç bir filme imza atmış.

Ümit Ünal’ın “Sofra Sırları” içinde kara mizah da barındıran bir cinayetler silsilesini konu alıyor. Sessiz sakin bir ev kadınıyken bir anlık bir itkiyle cinayet işlemeye başlayan Neslihan adlı bu kadını Demet Evgar canlandırıyor. Kendisi en iyi kadın oyuncu kategorisinin güçlü adaylarından biri olabilir. Diğer bir güçlü aday da yıllar sonra sinemaya dönüş yapan Başak Köklükaya’nın “İşe Yarar Bir Şey”deki performansı. Yönetmen Pelin Esmer’in senaryosunu edebiyatçı Barış Bıçakçı’yla birlikte oluşturduğu filmde, trenle İzmir’e bir arkadaş yemeğine giden bir kadın, garip bir görevi yerine getirmekiçin aynı yere giden genç bir kadınla karşılaşır ve birlikte evinde yatalak bir şekilde onları bekleyen bir şairi ziyarete giderler. “İşe Yarar Bir Şey” özellikle de güçlü sinematografisiyle öne çıkıyor.

kar

Yıllardır “Arka Sokaklar” dizisini çeken yönetmen Orhan Oğuz’un sinemaya dönüş yaptığı filmi “Eksi Bir”, soğuk bir İstanbul gecesinde evsiz bir yaşlı adama barınacak bir yer bulmaya çalışan üç zabıta görevlisinin buruk hikayesini anlatıyor. Bu dokunaklı ve samimi hikaye kimi yerlerde biraz sarksa da izleyicisini etkilemeyi başarıyor son düzlükte. Bir seneye üç tane sinema filmi sığdıran Onur Ünlü’nün “Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok” adlı şiirsel isimli filmi ise yakında kör olacağını anlayan bir polis dedektifinin çarpıcı aşk hikayesini konu alıyor. Giderek daha çok dikkat çekmeye başlayan genç oyuncu Fatih Artman jürinn de dikkatini çekebilir belki.

Ama yarışmanın en cesaretli filmi tamamen genç bir ekibin elinden çıkan “Kar”. Liseli bir arkadaş grubunun uyuşturucu ve aylaklıkla geçen günleri beklenmedik bir ziyaretçiyle şenleniyor filmde. Bundan sonrası şok edici bir finale sürüklüyor izleyiciyi. Bütün genç oyuncular çok iyi ama Hazar Ergüçlü çok yüksek bir enerji saçıyor film boyunca. Emre Erdoğdu’nun filmi hiçbir ödüle uzanamasa bile sivriliği ve tavizsizliğiyle hatırlarda kalıyor.

40 yıl sonra Suspiria

Korku sinemasının şüphesiz en korkunç filmlerinden biridir “Suspiria”. Aslında yönetmeni Dario Argento’nun her bir karesini bir ressam gibi tasarladığı film sonradan dublaj yapılmış bir film olduğu için en başta bir parça yadırgatıcıdır. Ses efektleri ve Goblin grubunun sert rock ve hayli gotik temalarından oluşan ses bandı da hayli baskındır diğer türdeşlerine göre. Ama filmin renk paleti, çerçevelemeleri çok kendine hastır. Bir kere izlenildiğinde birçok sahnesinin unutulması pek de mümkün değildir.

suspiria

Hikayesi ise çok da dallı budaklı sayılmaz doğrusu. Amerikalı bir genç balerin Suzy, Almanya’daki ünlü bir bale okuluna gelir. Tam da o gece okulun öğrencilerinden bir genç kız oldukça vahşi bir şekilde öldürülür. Suzy’nin etrafında şiddet dozu giderek artan cinayetler ve doğaüstü olaylar yaşanmaya başlar. Aslında bu ünlü bale okulu bir cadının kontrolü altındadır!
1977 yılı yapımı olan filmin restore edilmesi için yoğun emek sarfedilmiş. Görüntüleri Argento’nun kurduğu renk skalasına oldukça sadık kalarak başarılı bir şekilde elden geçirilmiş. Ses kuşağı da olabildiğince temizlenmiş. Doğrusu film hâlâ ilk izlendiği zamanlardaki gibi seyircisini tehdit altındaymış gibi hissettirmeyi başaran ender korku filmlerinden biri. Müzik kullanımı hâlâ çok özgün, cinayet sahneleri ise gerçekten kabus gibi. Eğer özellikle de bir korku filmleri tutkunuysanız 40 yıl öncesinden gelen bu klasiği sinemada bu yenilenmiş kopyasıyla tekrar izlemelisiniz.
Ayrıca “Annem Hakkında Her Şey”, “Terminator 2”, “Elly Hakkında” ve “Suspiria” gibi eski klasiklerin yeniden vizyona çıkarılmaları heyecan verici. Umarım başka klasik başyapıtlarla da devamı gelir...

4 yıldız
Suspiria
Yönetmen: Dario Argento
Oyuncular: Jessica Harper, Stefania Casini, Flavio Bucci
98 dakika, 18+