“Aile Arasında” yağmur gibi yağan komedi filmleri içinde Gülse Birsel’in senaryosu ve parlak oyuncularının performansıyla öne çıkıyor.  Büyük sıkıntıların yaşandığı dönemlerde bazen toplumlar sinemaya daha fazla rağbet ederler ve böyle zamanlarda vizyon gören filmlerin içinde belli bir tür öne çıkar. Yoğun ilgi gören filmler peşinden takipçilerini getirir ve böylece bir ‘furya’ oluştururlar. Türkiye sinemalarında özellikle son 10 yıldır yaşanan komedi filmi furyasının sebebi insanların sinemaya kaçış yaparken bu filmlere öncelik göstermesi. Çünkü televizyonun çeşitli sınırlar içine hapsettiği mizah, sinemada nispeten sınırsız bir alana sahip. Bu yüzden en çok da kış aylarında her hafta irili ufaklı en az 4-5 tane yerli komedi filmi vizyona çıkmakta. Ancak uzun zamandır bu nicelik artışı niteliğe pek yansımamakta.

aile_arasinda_1

Televizyon kanadında her zaman zeki ve nitelikli bir mizah anlayışı içeren, iyi oyunculuklarla bezenmiş sitcom senaryolarına imza atmış olan Gülse Birsel’in bu furya içinde bir ürün çıkartması uzun zamandır bekleniyordu. Bu hafta karşımıza gelen “Aile Arasında” Birsel’in alıştığımız tarzında; çok karakterli, çok konuşkan, komik ve sosyal göndermeli bir senaryo ihtiva etmekte.
Aslında hikaye anlamında çok yenilikçi olduğu pek söylenemez. Özellikle de Hollywood komedilerinin de zaman zaman başvurduğu; hayırlı bir iş için aileymiş gibi bir araya gelmek zorunda kalan ‘dışarıdaki’ insanların komik hikayesi, bilinen ve sıkça kullanılan bir komedi trüğüdür. Fransız yazar Jean Poiret’nin tiyatroya ve sinemaya defalarca uyarlanan ünlü “Çılgınlar Kulübü”nde (La Cage aux Folles) de çıkış noktası olarak aldığı bir konu... “Aile Arasında”yı izlerken o filmi ya da 1996 yapımı Hollywood versiyonu “Kuş Kafesi”ni anımsamanız doğal.

21 yıllık eşi Mihriban tarafından ekonomik nedenler yüzünden ter edilen Fikret’in yolu, yine 21 yıllık müzisyen sevgilisi tarafından bırakılan pavyon vokalisti Solmaz’la komik bir şekilde kesişir. Kalacak bir yeri olmayınca Solmaz’ın yanındaki daireye taşınan Fikret, Solmaz’ın bir derdine çare olmak zorunda kalır. Solmaz’ın kızı Zeynep, Adanalı zengin bir ailenin oğlu Emirhan’la evlenmek istemektedir. Emirhan’ın ailesi, kız istemeye gelecektir ve Solmaz, pimpirikli, tedirgin ama çok dürüst bir adam olan Fikret’e ailenin babası rolünü oynaması için ricada bulunur. Fikret en başta buna çok karşı çıksa da bir dizi düğün seremonisi hazırlığı safhasında, bu kebabçı zinciri sahibi ve biraz sert mizaçlı bireylere sahip, gelenekselci Adanalı ailenin karşısına, sert emniyet müdürü Necdet olarak çıkacaktır.

aile_arasinda_3

“Aile Arasında” en başta toplumun çoğunluğu tarafından horgörülen; pavyon şarkıcısı ya da pısırık gibi görünse de cin fikirlilik yapmayan esnaf gibi ana karakterlerini çok çabuk bir şekilde sevdirip hikayeyi çarçabuk başlatıyor. Birsel’in sitcom’larında da en iyi başardığı şeydir zaten karakter yaratmak. Onları hem komik özelliklerle donatabiliyor hem de sosyal konumlarını hiç zaman kaybetmeden net bir şekilde ortaya koyabiliyor. Bazen kantarın topuzunun kaçtığı olsa da her oyuncu oynadığı karakteri metinden aldığı güçle daha da rengarenk bir hale sokuyor ve ortaya curcunalı sahneler çıkabiliyor. Filmde en çok Fikret ve Solmaz’ın arasında giderek gelişen ve duygusallaşan ilişkiyi beğendim. Engin Günaydın ve Demet Evgar’ın çok uyumlu performanslarıyla da güçlenen, onları basit komedi karakterlerinden ayıran bir derinliğe de sahip bu karakterler. Yan rollerde özellikle trans oyuncu Ayta Sözeri’nin pavyon şarkıcısı Behiye’deki; Devrim Yakut’un da kayınvalide Mükerrem karakterindeki performansları ilgi çekici. Gülse Birsel’in kendisine oynamak için filmdeki en gıcık karakteri seçmesi de başka bir espri konusu. Elbette Erdal Özyağcılar, Şevket Çoruh, Fatih Artman, Devin Özgür Çınar, Su Kutlu, Deniz Hamzaoğlu ve Derya Karadaş da kendilerine ayrılan süreyi çok ‘renkli’ şekilde değerlendirmekteler.

Son dönem komedi filmlerinin iyice yaslandığı ucuzluğa hiç teslim olmuyor senaryo. Belaltı esprilere sırtını dayamadan ve komediyi hiç kısmadan hikayenin duygusunu yüksek tutabiliyor Birsel. İnsan ilişkilerindeki önyargı meselesini de didaktik olmadan eleştiriyor. Ozan Açıktan’ın becerikli kamerası da bu cümbüşte etkin bir rol oynuyor.
“Aile Arasında”nın tek sorunu bu kalabalık karakter ve sahnelerden hiç feragat edememesi. 125 dakika bu hikaye için fazla uzun bir süre. Nitekim hikayenin özellikle de Adana bölümü başladığında seyirci de bu uzunluğu hissetmeye başlıyor. Belli ki kısaltma işlemi senaryo safhasında tam olarak başarılamamış, bu kısaltma çabası çekimlerden sonra kurgu masasında da sürmüş. Filmin bazı yerlerinde bu çabayı hissetmeniz mümkün.

3,5 yıldız
Aile Arasında
Yönetmen: Ozan Açıktan
Oyuncular: Engin Günaydın, Demet Evgar, Erdal Özyağcılar
125 dakika, 7+

Eskisini aratan bir yeni çevrim daha

Yeni kuşak izleyicilere eski popüler filmlerin yeniden çevrimlerinin yapılması yeni bir olay değil kuşkusuz. Ama önümüze gelen bu ‘yeniden çevrim’lerin giderek daha sığ filmler olması en belirgin özellikleri olmaya başladı. “Robocop”, “Gerçeğe Çağrı” (Total Recall), “Elm Sokağında Kabus” gibi özellikle 80’lerde ya da 90’ların başında ilgi çekmiş filmlerin yeniden çevrimleri hep asıllarını mumla aratan filmler oldular.

cizgi_otesi_1

1990 yapımı “Çizgi Ötesi” (Flatliners), özellikle de Julia Roberts, Kiefer Sutherland ve Kevin Bacon’dan oluşan oyuncu kadrosu ve tecrübeli yönetmen Joel Schumacher’in aksaksız yönetimi eşliğinde keyifle izlenen bir gerilimdi. Filmde bir grup tıp öğrencisi ölümden sonra ne olduğunu araştırmak adına birbirlerini tıbben öldürüp dirilterek tecrübelerini paylaşırlar. Ancak bir süre sonra bu deneyimlerinin bir yan etkisi kendisini göstermeye başlar. Hepsinin geçmişlerinde neden oldukları bir suç onları çeşitli halüsinasyonlar eşliğinde rahatsız eder. Çünkü beyinlerinin bir kısmında bir şeyler değişmiştir.
Aynı hikayenin bu yeni versiyonunda işler hiç de fena başlamıyor aslında. Kızkardeşini kendi sebep olduğu bir araba kazası yüzünden kaybeden Courtney, eski sevgilisini yarı yolda bırakmış olan zengin çocuğu Jamie, bir sosyal medya ifşasına karışmış Sophia, bir ihmalkarlığının ağırlığı altında ezilen Marlo ve hepsinden daha sağduyulu bir tıp öğrencisi olan Ray ile tanışıyoruz. Courtney’in ön ayak oluşuyla başlayan ölüm denemeleri ve sonrasında yaşananlar ise ilk filmde nispeten daha derinleştirilebilmiş psikolojik boyutları tümüyle yüzeyselleştirilmiş. Hikaye gerilimden çok korku klişelerine yaslandırılmış. Özellikle Courtney’nin tek başına cebelleştiği sahneler cinli korku filmlerini çağrıştırrmış. Schumacher’in gerilim/korku elementlerini ustaca yorumladığı gergin sahnelerin yerinde yeller esmekte. Ayrıca Schumacher’in görüntü yönetmeni Jan De Bont’la olan işbirliğinin sonucunda ışığıyla, çerçveleriyle akılda kalıcı oluyor, şık oyuncu kadrosunu çepeçevre saran başarılı sanat yönetimiyle de akıllarda kalabiliyordu.

“Ejderha Dövmeli Kız”ın Danimarkalı yönetmeni ise filmi o kadar sıradan bir yönetimle ele almış ki, neredeyse bir TV filmine dönüştürmüş.
Yine de ilk yarım saatlik kısım, ne zamandır perdede izlemediğimiz Ellen Page’in varlığı ve diğer genç oyuncularının senaryo tarafından kısıtlandırılmış olmalarına rağmen görünür çabaları filmi dev bir fiyasko olmaktan kurtarıp, vasat bir gerilim filmi tamlamasını aştıramıyor.

2 yıldız
Çizgi Ötesi
Flatliners
Yönetmen: Niels Arden Oplev
Oyuncular: Ellen Page, Diego Luna, Nina Dobrev
110 dakika, 13+

İntikam için 24 saat

Dublör koordinatörlüğünden gelen isimlerin yönetmenliğini yaptığı aksiyon filmleri furyasına bir yenisi daha katıldı. “John Wick” ve “Sarışın Bomba” (Atomic Blonde) filmlerinin yönetmenleri gibi “Yarını Yok”un yönetmeni de dublörlükten gelme Brian Smrz.

Travis Conrad, CIA’in bir kolu için çalışan eski bir suikastçidir. Karısı ve oğlunu bir sene önce kaybedince elini ayağını çekmiştir bu işlerden. Ama büyük bir ücret karşılığı can arkadaşının getirdiği bir işi kabul eder. Öldürmesi gereken kişinin peşine düştüğü sırada beklenmedik bir şey olur ve öldürülür. Ancak CIA’in gizli bir teknolojisi sayesinde 24 saatliğine tekrar canlanır. Travis görevin içeriğini öğrendikçe yanlış tarafta olduğunu anlayacak ve bütün öldürme maharetlerini diğer tarafa doğru yönlendirecektir elbette...

yarini_yok

En başta ayrıksı gibi dursa da hikayesinde benzer filmlerden alınıp oluşturulmuş bir yama hissi yok değil. Zaten hikayesel anlamda yukarıda adı geçen filmler kadar yaratıcı olunamamış ama dublörlükten gelme yönetmeninin çatışma ve takip sahnelerinde yer yer etkileyici işler çıkarttığını söylemek mümkün.  Travis rolünde sevilen aktör Ethan Hawke’den de gelen bir cazibesi de var filmin. Kendi adıma Çinli oyuncu Qing Xu’yu da beğendiğimi söyleyebilirim. Emektar Rutger Hauer ve özellikle Peaky Blinders dizisinden takip ettiğimiz Paul Anderson da diğer rollerde hiç sırıtmımyorlar.
“Yarını Yok”u sonrasında zihinlerde pek bir tortu bırakmasa da iyi vakit geçirten seyirlik bir aksiyon filmi olarak değerlendirebilirsiniz.

3 yıldız
Yarını Yok
24 Hours to Live
Yönetmen: Brian Smrz
Oyuncular: Ethan Hawke, Paul Anderson, Qing Xu
93 dakika, 13+