İrfan Değirmenci’nin “tarafsız yayıncılık ilkeleri” kapsamında Kanal D’den atılması, belki de İrfan’ın kendisinin bile beklemediği kadar büyük bir tepkiye yol açtı.
Sevgili İrfan’ın başına gelenler, referandum sürecinden beri ‘Hayır’cıların başına gelenlerin bir sembolüne dönüştü.
Önceki gün Türkiye’de de şubesi bulunan Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin açıkladığı verilere göre bugüne dek 80’den fazla kişi ‘Hayır’ dediği ve bu yönde bildiri dağıttığı için gözaltına alınmış.
Yani İrfan’cığım, beterin beteri var!
Sen sadece işsiz kaldın (kısa bir sure için, eminim) ama 80 vatandaş bir de hapse atılmış.
İrfan Değirmenci’nin başına gelenler vesilesiyle ‘tarafsız haber’ nedir, hatırlayalım.
Tarafsız habercilik yok, bağımsız habercilik var!
Ve bu da ancak ‘bağımsız patronlar’la mümkün.

1

Tarafsız habercilik belki de hiç var olmadı, hangi yayın kuruluşunda çalışırsanız çalışın, ister TV ister yazılı basın, siz de yönetiminiz de taraftır.
Taraf olmak sadece bir siyasi görüşü desteklemek değil ki! Kadın haklarından, çevre örgütlerinden, açık ekonomiden, sivil toplumdan taraf olmak da ‘tarafgirlik’tir sonuçta.
Çünkü dünyada bunları savunanlar kadar karşı çıkanlar da var!
Bir gazeteci, taraf olmak için görev yapar. İşi bu. Sadece olay yerinden bildirmek değil, olay yerini seçmek, yayın yapacağınız konuğun kim olduğunu belirlemek bile taraf olmaktır.
Buradaki sorun ‘tarafsızmış gibi’ yapmak. En tehlikelisi o.
İnanın bana, eğer bir yayın grubu ‘tarafsızmış gibi’ yapmaya başlamışsa, mutlaka güç ve iktidar odaklarıyla bir ilişki içindedir.
Çünkü dünyada da, Türkiye’de de asıl mesele ‘taraflı gazeteciler’ değil, ‘bağımsız olmayan gazete patronları’dır.
Bir medya grubu, medya dışında işler yapmaya başladığında eninde sonunda o ‘güç merkezleri’ ile karşı karşıya kalır.
Ve elbette gazetecinin tarafını açıkça ifade etme özgürlüğünü ya da okuyucunun gerçek bilgiye ulaşma hakkını değil, kendi kâr-zarar hesabını öncelik alır.

Bir de ‘Yalan Haber’ var

Şu aralar Batı medyasının en çok tartıştığı konu Fake News.
Aslında Fake News, yalan haberden çok, uydurulmuş haber.
Ve ne yazık ki ikisi de yeni değil, hep vardı.
Bir gazeteci konular hakkında fikrini açıklayabilir, o çerçevede yazılar yazabilir, ama tümü ‘gerçek bilgilere’ dayanmalıdır.
Ben ATV Haber’de işe başladığım yıllarda “gizli kamera çekimleri, haber görüntülerinden, filmlerden kareler kullanmak” gibi etik tartışmalar çok yaygındı.
Oraları çoktan geçtik! Sadece A Haber’i izleyin (fantezi olsun diye, aman sakın inanmayın!) neler göreceksiniz.
Fakat şimdiki sorun ‘Yalan Haber’in yayılma hızı.
Eskiden bizzat devletin ya da büyük sermayenin kullandığı ‘Yalan Haber’ stratejileri hem çok pahalı, hem de çok yavaştı.
Şimdi ise sosyal medyaya koyduğunuz bir ‘Yalan Haber’ videosu dakikalar içinde binlerce kişiye ulaşıyor.
Bu meselede de ‘yasaklar, sansürler’ işe yaramıyor. Yaramaz da. İnternetin tek panzehiri yine internet! Sadece bu iş için dünyada ‘haberi ve bilgiyi teyit etme’ şirketleri var. Bizde de kuruldu, Mehmet Atakan Foça’nın ‘teyit.org’ sitesine bir bakın. Doğruları göreceksiniz!

7


Meltem Cumbul’un Arda Turan açıklaması


Biliyorsunuz, geçen hafta bir özel kitap projesi kapsamında Arda Turan’a gitmişken, kişisel sohbetimizin bir kısmını da yazımda aktarmıştım.
O yazıda Arda’nın söylediği şöyle bir cümle var: “Meltem Cumbul’la konuştum telefonda, acaba bir evetçi ile bir hayırcı ortak bir video mu çeksek? diye. Doğal olarak Arda’nın bunu Meltem Cumbul’a sorduğunu düşündürüyor. Ancak...

İnandırıcı değil

Meltem Hanım kendi adına şöyle bir düzeltme yaptı: “Bu video çekelim teklifine ilişkin bir konuşma aramızda geçmedi, zaten böyle bir şey demiş olması da inandırıcı gelmedi…” Meltem Cumbul bu konudaki mesajlaşmamızı da şu kelimeyle tamamladı:
#HAYIR


Bak Kızım;


“Sevgi basitti, karmaşık olan bizlerdik..” Frida Kahlo