Cümle benim değil, Yıldız Tilbe’nin.
Modern zaman filozofu Yıldız Tilbe, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde aynen şöyle yazdı Twitter’a: “Kendimi hiçbir zaman kadın olarak hissetmedim. Önce insanım. Sonra yaradılış olarak dişiyim. Kadın olmak için erkek lazım, ki kadın kadın olabilsin.”
Of of of !
Oku oku, baştan oku. Çok katmanlı bir laf.
Ben de kendimi sürekli ‘kadın’ olarak hissettim bu ülkede.
Zaten ikisi de aynı şey; sürekli kadın olarak hissetmekle hiç hissetmemek yani...
Bireyselliğiniz yok.
Kişiliğiniz yok.
Aklınız, tercihleriniz, emeğiniz yok.
Sadece bedeniniz var. Bedeninizin de belli bölgeleri hatta...
Sürekli olarak o ‘kötü bakışları’ hissettiğiniz bir ortam.
Kadın olduğunuzu, bacaklarınızın arasını hiç unutamadığınız bir ülke.
Yıldız Tilbe’nin son cümlesi de işte tam bu acıklı halimizi anlatıyor: “Kadın olmak için erkek lazım, ki kadın olabilesin...”
Nasıl da haklı!
Biz erkek çocuklarımıza ‘erkek olmaya dair’ ne öğretiyoruz?
Bir kadına saygı duymayı, onu sadece cinsel bir obje, beden olarak görmemeyi, bir kadınla bir erkeğin arkadaş olabileceklerini, birlikte düşünüp üretebileceklerini öğretiyor muyuz mesela?
Cinselliğin normal ve sağlıklı bir şey olduğunu ama her kadının kendi bedenine dair kararları kendisinin verdiğini anlatabiliyor muyuz mesela?
“Kadın olmak için erkek lazım, ki kadın, kadın olabilsin...”

yildiz-tilbe-unluobykilo


İsterim ki şarkılar, şiirler kalbinize değsin...


Cinsiyet işi çok zor bu ülkede.
Bir türlü normalleşemiyor.
Daha kadın kadın gibi, erkek erkek gibi değilken ‘gay’ konusunu kime, nasıl anlatacaksınız?
Mabel Matiz (gerçek adıyla Fatih Karaca) iki gün önce Instagram hesabında, “Bugün canım çok sıkıldı” diyerek başına gelen bir olayı yazdı.
Konya’da Mevlana Türbesi’ni ziyaret ederken yanına iki genç yaklaşıyor. Fotoğraf çektirmek istediklerini söylüyorlar.
Mabel gençleri kırmıyor ve onlarla fotoğraf çektiriyor.
Ve gençlerden biri fotoğrafı, “Topsun filan ama bi kaç şarkın güzel” cümlesiyle paylaşıyor sosyal medyada.
Buraya kadarı, bildiğiniz Türkiye.
Buradan sonrası ise yüksek bir ruhun eşsiz cevabı.
“Çocukluğumdan başlayıp şimdinin Youtube yorumlarımın yarısından fazlasını kaplayan bu tavır beni hiç şaşırtmadı aslına bakarsanız, alışığım her türlüsüne, sevgiye de sevgisizlik ürünü her türlü içeriğin tillahına da. Ama dün bulunduğumuz yerin özelinde düşündüğümde fazla düşüncesiz, kalpsiz ve tutarsız buldum bu hali. Belki çok uzun süredir ilk defa içim cız etti. Ben de buraya bir not düşmek istedim. Şu konuda bir anlaşalım istiyorum artık sevgili arkadaşlar: top! tüfek! ibne! dönme! ve benzeri hitap şekilleriyle insanları, beni, yaralayamazsınız; Bu kelimeler benim için herhangi bir hakaret / aşağılama / alay / ötekileştirme hissi asla içermiyor, içeremez. Üzüntüm de şununla ilgili zaten: İsterim ki sizin için de içermesinler. İsterim ki öncelikle kendi benliğinizi sevip ona saygı duyun. İsterim ki dünyadaki yerinizi bulmak için daha faydalı kelimeler kullanın. İsterim ki hep bir sorunuz olsun. İsterim ki size ait olmayan ezbere bilgilerle yürümeyin. İsterim ki sevginin karşısında diliniz de kalbiniz gibi tertemiz kalsın. İsterim ki bilerek konuşun. İsterim ki Mevlana’nın kapısına neden gittiğinizi bilerek gidin. İsterim ki güzel olduğunu düşündüğünüz şarkılar varsa orada ne konuşulduğunu biraz olsun hissedin. İsterim ki kadın ya da erkek ya da herhangi bir kimlikle herkes tek başına şap şahane bir birey olabilsin. İsterim ki bu cümleler bir işe yarasın. İsterim ki şarkılar şiirler kalbinize değsin. Çoğumuzun gözü bağlı şekilde sabah akşam ben! ben! ben! diye şuursuzca bağırıp durduğu bu yeni çağ ortamında çok mu şey istiyorum?”

mabel-galeri-2


Bu vesileyle...


En sevdiğim Yıldız Tilbe şarkıları
El Adamı
Sana Değer
Kış Güneşi

En sevdiğim Mabel Matiz şarkıları
Vals
Gel
Sultan Süleyman


Canım Kızım;


“Bir yer var, doğrunun ve yanlışın ötesinde. Seninle orada buluşacağız...” Mevlana.