Dün iki üniversitede birden Hayır sansürü yaşandı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi, bağımsız milletvekili Aylin Nazlıaka’nın öğrenci klüplerinden birindeki konuşmasını iptal etti. Etkinlik duyurulduğu halde yapılamadı.

Boğaziçi Üniversitesi’nde ise seçilmiş değil “atanmış” rektör Mehmet Özkan CHP Milletvekili Selin Sayek Böke’nin konuşmasına engel oldu.

Sayek Böke, üstelik kendisinin de mezun olduğu uzmanlık alanı olan ekonomi konusundaki etkinliğe katılamadı !

Yani artık üniversiteler sansürün en açık uygulayıcıları oldu bu ülkede...

*  *  *

Bu, bir toplumun içten içe çürüyüşünün en dramatik göstergesidir.

“Seçmen” dediğimiz sıradan insanlar belki bilgisizlik, belki de sadece çıkarları nedeniyle zalim bir iktidarın dümen suyuna girebilirler.

Ama ellerinin altında her türlü bilgi ve belgeye ulaşma imkanı olan, bugünün pragmatik dünyası için değil, yarının vizyonu için insan yetiştiren akademi eğer bu noktaya geldiyse... halimiz duman demektir !

Aslında yeni bir haber değil, meslektaşları kollarından tutulup ite kaka görevlerinden atılırken, akademinin simgesi cübbeler yerlerde polis postalıyla ezilirken hiç sesini çıkartmayan “akademi” şimdi de “Hayır” diyecekleri “sansürlüyor”.

Göremedikleri şu; bu zulüm ve baskı kendi varlıklarını da yok edecek, hem de hiç uzak olmayan bir zamanda.
*  *  *

Türkiye uzun zamandır “üreten” bir ekonomi değil.

Bu iktidarın “satma” şehveti, sürekli borçlanarak refaha kavuştuğunu zanneden halkın “tüketme” çılgınlığıyla birleşince, ortaya işte bu Türkiye çıktı !

Yeni ve yaratıcı fikirlerin büyük işler üretemediği, sanayii yatırımlarının büyük ölçüde durduğu, her dört kişiden birinin işsiz olduğu bir Türkiye...

Adına “Güçlü Türkiye” denilen ama Cumhuriyet tarihinin belki de “en güçsüz ve en yalnız” dönemini yaşadığımız bu Yeni Türkiye’nin bir süre sonra üniversitelere de ihtiyacı olmayacak !

Üniversiteler, Batı’da “aydınlanmanın” bir parçası olarak kuruldu.

Aydınlanma düşüncesi her şeyden önce yaratıcı düşünceye ve özgürlüğe dayanır.

İnşaata, arsaya ve bol bol duble yol yapmaya dayalı bir ekonomik modelin ikisine de pek ihtiyacı yok !

Şimdiden bunun sonuçlarını yaşıyoruz, son açıklanan işsizlik verilerine göre Türkiye’nin en büyük işsiz kesimi “üniversite mezunu gençler.”

Üniversite mezunu olmanın hiç bir anlamı kalmadığı bir ülkede, akademilerin de bir gereği olmayacak.

Bugünün “sansürcü” rektörleri de en iyi ihtimalle bir Katar şirketinde “danışman” olarak çalışmak zorunda kalacaklar.

Hollanda’da Türk Partisinin büyük başarısı


İroni yapmıyorum. Gerçekten büyük başarı.

Hollanda’da entegrasyon politikalarına karşı çıktıkları için partilerinden ihraç edilen Türk vekiller Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, DENK isimli bir parti kurmuştu.

AKP hükümetinin de açıkça desteklediği DENK Partisi, iki gün önce yapılan seçimlerde mecliste 3 sandalye kazandı.

İlk kez girdikleri bir seçimden 3 milletvekili ile çıkmak ciddi bir sonuç. Şimdi bu 3 vekil Türk toplumunun sorunlarını çözmek için çalışacak...

Peki bu nasıl mümkün olabildi ?

Hollanda “Nazici” olduğu için mi, yoksa bir Avrupa demokrasisi olduğu için mi ?

Hollanda’da seçim barajı 0.6 !

Türkiye’de kaç biliyorsunuz, yüzde 10.

Hollanda’da her siyasi görüş; hatta Wilders gibi ırkçı bir meczubunki bile partileşip hür seçimlere girebiliyor.

Türkiye’de “seçilmiş milletvekilleri” aylardır hapiste !

Son olarak bir de düşünce egzersizi yapmanızı rica edeceğim; diyelim sayıları milyonları bulan Suriyeli göçmenlerimiz bundan 3-5 yıl sonra bir “siyasi parti” kurup hür seçimlere katılmak isterlerse, Türkiye ne yapacak ?

Ya... işte böyle sevgili okur.

Canım Kızım;


Eğer başına hep harika şeyler geldiyse, cesur olmak için bir sebebin yok demektir !