Dün üstat Hasan Pulur’un ikinci ölüm yıldönümüydü. Onu 29 Kasım 2015 günü sonsuzluğa uğurlamıştık.
Hasan Pulur, bizden önceki kuşağın en önemli yazarlarından biriydi. Benim de sevdiğim bir ağabeyimdi.
Onunla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde aynı yönetim kurulunda yan yana görev yaptık. Cemiyet başkanlığına aday olmuştu ama o başkanlık yapacak yapıda bir büyüğümüz değildi.
Ben bu yüzden ona değil, diğer aday Nezih Demirkent’e oy vermiş ve Demirkent’in başkan olmasını desteklemiştim.
Hasan ağabey buna rağmen “Sen inandığını yaptın” diyerek bana kırılmamış, dostluğumuz devam etmişti.
Cesurdu, biraz huysuzluğu da vardı ama sevdiğini tam sever, sevmediği kişilere ise metelik vermezdi.
Doğrucu Davut’tu. İnsanların hatalarını, kusurlarını pat diye yüzlerine karşı söyler, bu nedenle bazı kişiler tarafından pek sevilmezdi.
Mesleği, okurları, ülkesi, ailesi için büyük mücadeleler verdi.
İki oğlundan büyüğünü ve sonra da eşini ansızın kaybedince çöktü, acılar sağlığını bozdu, 83 yaşında aramızdan ayrıldı.
Yazılarında ve sohbetlerinde tonton, sevimli, ikili ilişkilerinde ise inatçı, aksi ve en son söyleyecek sözü pat diye önceden söylediği için kırıcıydı. Hoşlanmadığı kişilerden uzak dururdu.
En sevdiği ve sohbetine bayıldığı meslektaşı, gördüğüm kadarıyla, SÖZCÜ yazarı Mehmet Türker idi. Mehmet Türker’i de onun ölümünden 14 ay sonra kaybettik.
Dün üstat Hasan Pulur’un ikinci ölüm yıldönümüydü ve dostları onu Aşiyan’daki mezarının başında andı.

* * *

Bu vesile ile üstadın anlamlı bir öyküsünü, aklımda kaldığı kadarıyla nakledeyim:
Azrail bir gün ıssız bir dağ başında kalmış... Kimbilir kimin canını almaktan geliyormuş.
Bir fırtına, bir soğuk, bir yağmur... Uzaktan bir ışık görmüş, başlamış oraya doğru koşmaya...
Bir oduncu kulübesiymiş, kapıyı çalıp, Tanrı misafiri diye içeri girmiş. Oduncuyla karısı kendisini buyur etmişler. Ocak başına geçirmişler, ısıtıp üstünü başını kurutmuşlar, sıcak çorba vermişler. Sonra başlamış yarenlik:
“Eee hemşehrim, sen kimsin, kimlerdensin?”
“Ben Azrail’im!”
“Neee?”
Oduncu fena korkmuş... Azrail teselli etmiş:
“Korkma, daha senin sıran gelmedi!”
Oduncu rahatlamış:
“Ey Azrail, senden bir ricam var. Benim canımı almak zamanı gelince, daha önceden haber verir misin?”
“Olur veririm!”
Aradan yıllar geçmiş. Bir akşam kapı çalınmış, yine Azrail...
“Oooo, hoş geldin!”
“Pek hoş gelmedim. Hazırlan sıran geldi!”
Oduncu şaşırmış:
“Hani haber verecektin?”
Azrail acı acı gülmüş:
“Verdim! Önce romatizma oldun, sonra belin büküldü, nefes darlığı başladı, gözlerin iyi görmedi, birkaç gün komada kaldın, güçlükle iyileştin. Bunların hepsi birer haberdi ama sen anlamadın!”

Cep telefonu kazığı!


Elektrik mühendisi Semih Kalkanoğlu, Tüketici Hakem Heyeti’ne Vodafone GSM operatörünü şikâyet ettiğini ve Hakem Heyeti’nin kendisinin haklı olduğuna karar verdiğini anlatarak şöyle diyor:
“Hakem Heyeti kararları icra kararı hükmünde olduğundan, üç alacağım için toplam 343 lirayı cuma günü Vodafone şirketinden icra yoluyla tahsil ettik.
Sabit sözleşme olduğu için 53 lira alınması gereken fatura 153 lira gelmişti. Araştırdık. Vodafone ilgilisi “Siz Artvin’e gitmiş görünüyorsunuz” dedi.
Elektrik mühendisiyim. Durumu hemen anladım. Sınır bölgelerinde yaşayan aboneler, yurtiçi arama yaptıklarında, sınırın öte tarafındaki yabancı GSM şebekesinin etkisine girdiği için, sanki yurtdışı aranmış gibi para yazıyor. Yani, Edirne, Hatay, Kars gibi sınır yerleşimlerinde bu GSM operatörlerinin sistemleri etkili değil.
Halkımız ne yazık ki uykuda. Milyonlarca cep telefonu abonesi her ay milyonlarca lira cep telefonu kazığı yiyor!”

TEBESSÜM

Hamamda patlama!


Kadınlar hamamının kazan dairesi müthiş bir şekilde patlamış. Alevler etrafı sarmış ve ortalık bir anda kıyamet gününe dönmüş.
Yıkanmakta olan kadınlar paniğe kapılıp korku içinde çığlık çığlığa kaçışmaya başlamışlar.
Kadının biri de eline tası alarak önünü kapatmış bir şekilde sokakta koşuyormuş...
O esnada kahvehanede oturan kadının kocası, karısını o şekilde görünce öfkeyle bağırmış:
“Sen geri zekâlı mısın? Orandan seni kim tanıyacak? Tası yukarı tutup yüzünü kapasana be kadın!”

GÜNÜN SÖZÜ


Yapacak bir işi, sevecek birisi, umut edecek bir şeyi olan insan mutludur.

11rahmibey30cm