“Yazık Ettiler Güzelim Ülkeye”
Bu, SÖZCÜ’nün sevilen yazarı Mehmet Türker’in ilk ve son kitabının adıdır.
Onu Ocak ayında kaybettik. Bu kitap, Türker’in ölümünden çok kısa bir süre önce yayınlanmıştı.
Kitabı basan TOKER Yayınları’nın sahibi Yalçın Toker:
“Kitap kısa sürede tükendi. İkinci baskıyı yaptım. Talep devam ediyor.” dedi.
Basılmadan önce de okuduğum ve ön sözünü yazdığım kitabın bir sayfasını rastgele açtım (Sayfa 230). Gözüme çarpan cümle şu oldu:
“Binmişiz bir alâmete, gidiyoruz kıyamete...”
Tam bugün, içinde bulunduğumuz hali yansıtıyor bu cümle...
Hemen yanındaki sayfada (Sayfa 231) şöyle yazıyor Mehmet Türker:
“Asrın liderimiz, Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz’un ağzının payını gayet diplomatik bir dille çok güzel verdi:
“Kimsin sen yaa, kimsin?”
“Şu terbiyesize bak yaa!”
“Yaptırım uygularız, diyor. Yaa senin her yerin yaptırım olsa ne yazar?
Schulz korkudan altına kaçırmıştır.”

*  *  *

“Demokrasi... İnsan hakları...
İfade ve basın özgürlüğü...
Yargı bağımsızlığı...
Kuvvetler ayrılığı...
Hepsinden uzaktılar...
Avrupa Birliği değerlerinden koptular.
Şimdi Avrupa Parlamentosu’nun hak ihlalleri, ifade ve basın özgürlüğü, âdil yargılama gibi konularda Türkiye’yi uyarması iktidarı sinirlendiriyor.
Aldıkları cevap şu oluyor:
“Kimsin sen yaa, kimsin?”
“Şu terbiyesize bak yaa!”
“Senin her yanın yaptırım olsa ne yazar?!”
Karşılarında Dünya Lideri var, farkında değiller.”

*  *  *

Rahmetli Mehmet Türker kardeşimizin yazıları sanki daha dün yazılmış gibi taze...
“İlk baskıya yetişemediyseniz, ikinci baskıyı kaçırmayın” derim.
- Toker Yayınları: 0 535 319 93 49
- SÖZCÜ Kitabevi: 0 212 948 22 78

Hırsızlara dua!


“Geçim sıkıntısı, yokluk, yoksulluk bir yandan, yankesici ve dolandırıcılar diğer yandan vatandaşların canına okuyorlar!” demiş ve Nesrin Hanım’ın Yeni Levent pazarında başına gelenleri anlatmıştım.
Nesrin Hanım, satıcılarla hararetli bir şekilde pazarlık yaparken, kalabalıkta onu çapraz makasa alan iki hırsızdan biri büyük çantasının fermuarını açmış, diğeri de içindeki küçük para çantasını alıp kaçmıştı.
Nesrin Hanım işin farkına vardığında artık çok geçti. Paralarla birlikte otomobil ehliyeti de gitmişti.
Hatırlarsanız ben bu olayı naklederken hırsızları lânetlemiş, pazarlarda alışveriş yapan tüm ev kadınlarını, dikkatli olmaları için uyarmıştım.
Dün Nesrin Hanım’dan bir telefon aldım:
“Allah razı olsun o hırsızlardan” dedi.
Kulaklarıma inanamadım. Bir insan hem soyulur, hem de “Allah razı olsun” der mi?
Nesrin Hanım “Bakın anlatayım” dedi ve ekledi:
“Ehliyetim çalındığından, yeni bir ehliyet için Trafik Şube Müdürlüğü’ne başvurdum. Sağlık raporu istediler. Yapılan muayenede gözlerimin sadece yüzde 30 gördüğü ortaya çıktı.
Kendi alanında önemli uzmanlardan biri olan Dr. Baha Toygar “Nesrin Hanım, gözlerinizde katarakt var. Bu gözlerle araç kullanmanız intihara teşebbüs gibi olur. Maalesef size rapor veremem.” dedi.
“Peki ne yapacağım?” diye sordum.
“Ameliyat olacaksınız.” dedi.
Dr. Baha Toygar sihirli elleriyle beni, birer hafta ara ile, iki gözümden de ameliyat etti. Şimdi her şeyi pırıl pırıl görüyorum. Meğerse ben daha önce hiç denecek kadar az görüyormuşum... Ve yeni ehliyetimi de hemen aldım. Allah razı olsun hırsızlardan... Beni muhtemel bir kötü sonuçtan kurtarmış oldular.”
Ee, atalarımız ne demiş? Her işte bir hayır vardır! Bu da öyle bir şey işte!

TEBESSÜM

“Tanrım, beni mahvettin!”


Bektaşi’yi yağmur duasına götürmüşler. Gereken duaları yapmış, kendi tarlasının önünden geçerken de:
“Bu garibanın tarlasını sakın unutma Yüce Tanrım, işte bu tarlaya bol yağmur yağsın, bereket getirsin.” demiş.
Yağmur duasından sonra bir fırtına çıkmış ki, sormayın... Yağmur yağmış, şimşekler çakmış, her yerde seller dereler gibi akmış, bu arada Bektaşi’nin tarlası da altüst olmuş, bütün ürünleri sular götürmüş.
Şaşkına dönen Bektaşi boynunu bükerek:
“Yüce Tanrım” demiş “Tarlamı mahvettin. Fakat kabahat sende değil. Bütün kabahat sana bu tarlayı gösteren pezevenkte!”

GÜNÜN SÖZÜ

Hırs, bir teknenin yelkenini
şişiren rüzgâra benzer. Yeterli
olanı uçurur, fazlası batırır!

11rahmibey_aynen