Özel Kuvvetler Komutanlığı denilince akla ilk gelen isimlerden biri Engin Alan’dır. Kumpaslar sonucu o da “Balyoz Soruşturması” sonucu cezaevine konuldu. Onu tutuklayanlar da, seminerin yapıldığı dönemde Engin Alan’ın Kuzey Irak’ta operasyonda olduğunu biliyordu. Buna rağmen, bazı makamların isteği doğrultusunda cezaevine konuldu. Cezaevinde hiç ağlamadı, hiç sızlanmadı ve orada bulunuşunu da hep “Bu da bir vatan görevi” sözleriyle açıkladı.
PKK terör örgütüyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle tutuklanan Sebahat Tuncel, cezaevindeyken milletvekili seçilmiş, seçildikten sonra da tahliye edilmişti. Engin Alan da cezaevindeyken milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmemişti. Örgüt bağlantılı olanın tahliye edilmesi, örgütle mücadele edenin ise cezaevinde tutulması çok ağrına gidiyordu. Cezaevindeyken yazdıklarını “Bölünmeye Çeyrek Kala” kitabında topladı ve önemli uyarılarda bulundu. Yazdıklarının hepsi gerçekleşti. Yeni kitabı “40 Yılın İhaneti: Terör ve PKK”yı da yayımladı ve önümüzdeki cumartesi ve pazar günü Adana Kitap Fuarı’nda imzalayacak.
“Efsane komutan” emekli Korgeneral Engin Alan,
Türkiye-Irak yakınlaşması, Kuzey Irak ve Suriye’deki gelişmeleri SÖZCÜ’ye şöyle değerlendirdi:

KANDİL’İ BİTİRMEK İÇİN

Başbakan Binali Yıldırım’ın Irak ziyareti önemliydi. Gerek Irak merkezi hükümeti, gerekse Irak Bölgesel Yönetimi’yle işbirliği içerisinde PKK’nın, Irak’ın kuzeyindeki varlığı sonlandırılmalı. Kuzey Irak olmadan, PKK varlığını asla ve asla devam ettiremez. Kuzey Irak, PKK’nın hayat sahasıdır. PKK’nın Kuzey Irak’ta bitirilmesi, ülkemizde de bitirilmesi anlamına gelir.
Burada önemli olan Kuzey Irak’ta bulunan Kandil bölgesidir. Kandil’e de merkezi hükümet ve Kuzey Irak yönetimi, İran’la ortak ilişki ve müşterek operasyona kesinlikle ihtiyaç var. Bunlarla işbirliği, koordinasyon, ortak hareket olmazsa, Kandil orada durmaya ve PKK varlığını orada sürdürmeye devam eder.

İŞİ ZORLAŞTIRAN NEDENLER

Suriye’deki terör, Türkiye’nin güvenliği açısından tehdit daha farklıdır. Suriye harekat alanında bizim için temel mesele, PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin, Fırat Nehri’nin doğu ve batısını birleştirmek suretiyle sınırımıza bitişik alanda bütüncül bir Kürt bölgesi yaratılmasını önlemektir.
Suriye ile Irak arasında çok önemli fark var. Suriye harekat alanında, her birinin çıkar ve amaçları birbirinden farklı çoklu (ABD, Rusya, Türkiye. İran, Suriye rejimi) bir yapının bulunmasıdır. İşi zorlaştıran da budur. Son gelişmeler de bizim bu tespitimizi doğruluyor.

HER ÜLKENİN HESABI AYRI

PYD’nin silahlı gücü YPG’nin arkasında duran, eğiten ABD, El Bab’da bize destek olmuyor. Suriye, ABD için Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında kendi amaçları doğrultusunda yeniden şekillendirilmesi gereken bir ülkedir.

12saygifoto20cm

Rusya, Doğu Akdeniz’deki varlığını, ancak Suriye’de bulunmakla sağlayabilir. İran ise Suriye’nin elden çıkması ve parçalanması halinde Şiileri korumaya çalışıyor. Ülkemiz ise hem IŞİD hem de Suriye’deki PKK olan PYD ile mücadele ederek hem de sınır güvenliğini sağlamaya, homojen bir Kürt bölgesi oluşturulmasını önlemeye çalışıyor. ‘Fırat Kalkanı’ harekatının ana nedeni de budur. Suriye Devlet Başkanı Esad’ın tek derdi ise rejimi korumaktır.

ASKERİMİZİ YENİ TEHLİKELER BEKLİYOR

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ‘Fırat Kalkanı’ harekatı biraz geç kalınmış olsa da, yerinde ve doğru bir karardır.
El Bab’ın teröristlerden temizlenmesi oldukça zaman alacak ve risklere de açık görülüyor. El Bab’ın merkezine girdikçe Silahlı Kuvvetlerimizi el yapımı patlayıcılar (EYP), bubi tuzakları, canlı bomba, patlayıcı yüklü araçlarla eylemler, keskin nişancı gibi yeni tehlike ve tehditler bekleyecektir diye düşünüyorum. Bu konuda ciddi tedbirler alınmalı ve geliştirilmeli.

RUSYA’NIN DESTEĞİ ALINMALI

El Bab’dan sonra söylendiği gibi Münbiç’e bir harekat düşünülüyorsa, bunun için mutlaka Rusya’nın desteği alınmalı. ABD’ye özellikle dikkat edilmeli. En azından olaya müdahil olmaması yani YPG’ye destek olmaması için ABD ikna edilmeli.
Şayet Suriye rejim güçleri Halep’ten sonra İdlib’e bir harekata niyetlenirse, bunun ülkemiz açısından ne getirip ne götüreceği konusunda ön alınarak değerlendirilmeli. Çünkü, İdlib’de başta Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) olmak üzere rejim muhalifleri var. İdlib’e yapılacak harekat ülkemiz için güvenlik riskleri, yeni bir göç dalgası gibi sorunlar da yaratabilir.
Şimdi sınır ötesinde bulunan, zor iklim ve arazi koşullarıyla da mücadele eden silah arkadaşlarımıza Allah’ın yar ve yardımcı olmasını niyaz ediyorum.”