Yazı yazıyorsanız...
Eleştiri kaçınılmaz.
Tartışma kaçınılmaz.
Geçen haftalarda yazdığım MHP ile ilgili son iki makaleye partiden yanıt geldi.
MHP genel başkan yardımcısı Prof. Dr. Edip Semih Yalçın’ın açıklamasını özetleyerek aktarıyorum:
“(...) Türkeş’in manevi evlatları Enver Altaylılar değil, Ülkücü gençlerdi.
Alparslan Türkeş’in etrafında MİT’le veya başka istihbarat örgütleriyle irtibatı olan kimseler vardı ancak merhum, hepsinin nereden geldiğini ve hangi amaçları güttüğünü iyi bilirdi. Enver Altaylı’nın bağlantıları da Alparslan Türkeş tarafından iyi biliniyordu.
Merhum Türkeş, onları hep gözünün önünde bulundurdu, yenilerinin tespiti için uğraşmaktansa mevcutları bilgisi ve kontrolü altında tuttu.
Hatta zaman zaman partide istihbarat elemanları bulunduğunu dile getiren yakın arkadaşlarına ‘Eğer onları uzaklaştırırsak hiç bilmediğimiz biri partiye yerleştirilir. En iyisi malumun elimizin altında olması... Böylece bize zarar vermesini önlemek mümkün’ dediği bilinir.
Bu arada Alparslan Türkeş birtakım meşru görevler vererek istihbarat ajanlarını kullanma maharetini de gösterdi.
Enver Altaylı; MHP’de parti politikalarına yön verecek, özellikle de Başbuğ Türkeş’i yönlendirecek konumda hiçbir zaman olmadı. (...)

“Yüzüstü bıraktı”


“(...) Alparslan Türkeş’in Muzaffer Özdağ’ı partiden uzaklaştırdığı iddianız da gerçeği yansıtmıyor. Türkeş, Özdağ’ı çok severdi ama ondan da çok çekti.
Muzaffer Özdağ, biri 1969’da diğeri 1971’de olmak üzere iki defa partiden istifa etti.
Türkeş ise Muzaffer Özdağ’la aralarında geçenleri hep içine attı. Üstelik Özdağ’ın 1971’deki istifası 12 Mart Muhtırasından bir gün önceydi. Netameli bir dönemde dava arkadaşlarını yüzüstü bırakarak şüpheli bir şekilde istifa etmişti.
Her iki istifada da Alparslan Türkeş’in hiçbir dahli olmadı. Özdağ’ın kendisine getirdiği suçlamaları da üzüntü ve suskunlukla karşıladı.
Siz bunları nereden bileceksiniz Sayın Yalçın!
MHP’nin ve Ülkücü Hareketin 1980 öncesi ve sonrasındaki yayın organlarını hiç incelediniz mi?
Geçmişte Ülkücü Hareketin ön saflarında mücadele etmiş, entelektüel birikime sahip, hareketin jargonuna hâkim insanlarla bu konuda hasbihal etmediğiniz de anlaşılıyor. Bula bula Taha Akyol gibi ‘Yeniden Millî Mücadele’ çizgisinden gelme bir oportünist ve revizyonisti bulmuşsunuz...”

Cezaevindeki densizlik


(...) Türkeş, Ülkücülerin Atatürk sevgisiyle yetişmeleri için çaba göstermiş, ona dil uzatılmasına asla izin vermemiştir.
1992’deki kopuşlar ve BBP meselesi ise tamamen farklı dinamiklerin sonucudur. (...)
Ancak bu sürecin başlangıcı Mamak Cezaevi günlerinde Alparslan Türkeş’e karşı sergilenen densizliklere kadar uzanmaktadır ve hikâyesi hayli karmaşıktır.(...)
Beyni tek yanlı ve sübjektif işleyen sizin sınıfınızdan entelektüellerle bilumum Marksistler, öteden beri Ülkücülerin Alparslan Türkeş marifetiyle dindarlaştırılarak Türkçülükten uzaklaştığını ileri sürüp duruyor.
Bir zamanlar siyasal İslamcılar da milliyetçileri dinsizlikle, hatta kâfirlikle suçlarlardı.
Yusuf el-Kardavi, Seyyid Kutup gibi Mısırlı yazarların eserlerini dilimize çeviren siyasal İslamcılar, onların kitaplarında yer alan bir hadis-i şerifi saptırarak genç nesilleri milliyetçilikten soğutmaya, ürkütmeye çabalarlardı.
Peygamberimiz bir hadiste ‘Asabiyete davet eden, onun için savaşan ve ölen bizden değildir’  buyurmuştu.
Adı geçen Mısırlı yazarlara ait eserlerin Türkçe baskılarında bu hadis, ‘Milliyetçiliğe davet eden, onun için savaşan ve ölen bizden değildir’ diye çevrildi. Oysa kelimenin aslı milliyetçilik değil, asabiyetti.
Bu maksatlı çeviriler, Türk milliyetçilerine yönelik ithamların mesnedini oluşturuyordu.
Halbuki Türkçülük, bir başka kavme zulmetme arzusu ve iradesi üzerine bina edilmiş bir düşünce değildir. Aksine barışı, kardeşliği ve dayanışmayı esas alır.
Antiemperyalist ve bağımsızlık yanlısıdır. (...)
Özetle Türkçülük, MHP’nin fikrî birikiminin özünü oluşturuyor.
Sizin bahsettiğiniz tam bağımsızlıkçı, Türkçü, birleştirici politik çizgi; sadece MHP’de var!(...)
Dün Amerikan emperyalizmine başkaldıran,
6. Filo karşıtı gösterileriyle mangalda kül bırakmayan sözde antiemperyalist devrimcilerse bugün Washington’ın taşeronları konumunda. Küresel aktörlerin maşası oldular! (...)
Siz orada ‘at gözlükleriyle’ yaşlanırken, bir de bakacaksınız ki Atatürk döneminde olduğu gibi Türk milliyetçiliği fikri devlet politikası hâline gelivermiş. Bir de ne göresiniz! Sizin reddedilmesinden mutlu olacağınız Alparslan Türkeş’in mirası var ya, işte o mirasa sadece MHP ve Ülkücü Hareket değil, bütün Türk milleti sahip çıkmış.
Artık gidiş oraya doğru Sayın Yalçın...
Buna alışsanız, çıplak gerçeği kabullenmeye başlasanız iyi olur.
Zorlanıyorsanız, biz gereken siyasi terapiye hazırız...”
MHP açıklaması bu...
Eleştiri bu...
Tartışmak iyidir!
Tartışma bilmeyenler kavga eder...
Ancak şunu yazmalıyım:
Taha Akyol değerlendirmesi dışındaki cümlelere pek katılmıyorum.
Fırsat buldukça bu konuda görüşlerimi ve kuşkusuz
gelen eleştirileri yazmayı sürdüreceğim.