Marmaris’teki Okluk Koyu’nda inşa edilmesine başlanılan Cumhurbaşkanlığı Devlet Konukevi inşaatının haberlerini okurken, merhum Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde, bir televizyon röportajı için gittiğim yazlık konutta gördüklerimi hatırladım.
Dört oda ve bir salondan ibaret 230 metrekarelik bina, Ege kıyılarındaki birçok kooperatif yapılarından bile daha küçüktü. İç görüntüsü de son derece mütevazıydı. Gözü tırmalayan hiçbir eşya yoktu. Hatta o gün Cumhurbaşkanı’nın eşi Semra Hanım, bizim için mutfağa girmiş, kendi elleriyle pişirdiği mercimek çorbası, nohutlu pilav ve salatadan oluşan öğle yemeği menüsünü bizzat hazırlamıştı. Garson olmadığı için servisi de kendisi yapmıştı!..

* * *

Aynı yerde inşa edilen yeni yazlık saraya gelince... Doğal sit alanında 11 bin metrekarelik kıyının doldurulmasıyla yapılacak konukevinin 300 odası, 400 çalışanı, özel plajları ve mega yatların bile yanaşabileceği iki iskelesi olacakmış. Görkemli yapının kaça mal olacağı konusunda çeşitli iddialar bulunduğu için şimdilik bir rakam belirtmeyeceğim.

* * *

Geçmişte röportaj için bir başka saraya daha gittim. Yine merhum Özal’ın Cumhurbaşkanlığı sırasında dünyanın bir numaralı süper gücü Amerika Birleşik Devletleri başkanlarının yaşadıkları Beyaz Saray’da, Başkan George Bush’la bir televizyon röportajı yaptım.
Amerikalıların deyimiyle Beyaz Ev’e girdiğimde gözüme çarpan ilk şey, kullanılan eşyaların eskimiş, hatta antika özellik taşıyor olmalarıydı. Genel görünüm etkileyici ölçüde sadeydi. Eşyaların çoğu ilk başkanlardan bu yana özenle korunmuş ve günümüze kadar kullanılır olma özelliklerini taşımaları sağlanmıştı. 1992 yılındaki o tarihi röportajı, duvarlarında çok değerli tablolar bulunan Beyaz Saray’ın şömineleriyle ünlü odalarının birinde yapmıştık.

28szt06a_ant_izm_ist_trb

* * *

Yeri gelmişken ABD başkanlarının kiracı olarak oturdukları Beyaz Saray’da hangi koşullarda yaşadıklarını da anlatayım: ABD Başkanlığı görevine başlamasından yaklaşık bir ay sonra, Ronald Reagan ve eşi Nancy Reagan, bir akşam yemeğinin ardından sürprizle karşılaşırlar. Görevli garson yemeğin faturasını getirmiştir! Faturada sadece o akşamın değil, son bir ayda yedikleri bütün yemeklerin toplam tutarı yer almaktadır. Ayrıca bir aydır kullandıkları kuru temizleme hizmetinden, diş fırçası, diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerine ve ağırladıkları misafirlerin masraflarına kadar tüm kişisel tüketimlerin ücretleri, faturaya eklenmiştir. Ronald Reagan rakamın büyüklüğüne şaşırsa da, görevlinin getirdiği faturayı gülümseyerek alır ve muhasebeye, maaşından ödenmesi talimatı verir. First Lady Nancy Reagan’ın şaşkınlığı çok daha büyüktür. Anılarında, ‘Kimse bize Başkan ve eşinin Beyaz Saray’da yaşarken yedikleri yemeklere ve kullandıkları günlük malzemelere para ödemek zorunda olduklarından bahsetmemişti’ diye anlatır, o şaşkınlık anını!..

* * *

Hillary Clinton’ın eşi Bill ve çocuklarıyla Beyaz Saray’dan ayrıldıkları zaman, ‘borç içinde ve beş parasız olduklarını’ söylemesi, sosyal medyada büyük yankı yaratmıştı.
Peki, 8 yıl boyunca yıllık ortalama 500 bin dolar maaşı olan ve kira gideri bulunmayan bir aile niçin Beyaz Saray’dan beş parasız ayrılmıştı? Nancy Reagan’ı çok şaşırtan o faturalardan dolayı!..

* * *

ABD başkanları Beyaz Saray’a kira ödemez ama, onun dışındaki her şey maaşlarından kesilir. Beyaz Saray, devletin ABD Başkanı için tahsis ettiği misafirhanedir ve orada 4 ya da 8 yılını geçirmek zorunda olan her aile, kendilerinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını karşılamak durumundadır. Sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafını Amerikan vergi mükellefleri öder. Başkan takım elbiselerinin kuru temizleme ücretini bile cebinden vermek zorundadır. Kaybolan düğmesinin yerine alınacak yenisinin de, ayakkabılarının boya ve cilasının da!.. Durun daha bitmedi: Konutun başkan ve ailesinin kaldıkları kısmındaki temizlikçi, garson ve hizmetçilerin çalıştıkları süredeki saat ücretleri de Başkan’a aittir. Kısacası, kira ve elektrik faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemekle yükümlüdürler.
Çünkü ABD, bir monarşi değil bir cumhuriyettir ve bu konut da bir ‘saray’ değil bir evdir. “Saray” sözcüğü ise bizim yakıştırmamız!..
Emperyalist emellerini her zaman eleştirdiğimiz ABD’ye devlet başkanı seçildi diye kimse, devletin parasını keyfince harcayamaz. Sadece bu ev içinde değil, her yerde... Örneğin başkan, ABD Başkanlık Uçağı’na, devlet delegasyonunda yer almayan tek bir kişiyi bile bindirecekse, (kardeşi de buna dahildir), bir ticari yolcu uçağının ‘first class-birinci mevki’ uçak bileti kadar bir parayı devlete öder!..

* * *

Gerald Ford’tan George W. Bush’a kadar 6 başkan döneminde bu evin ‘baş kahyası (chief usher)’ olmuş Gary Walters anılarını anlattığı kitabında, ‘Yemek, hizmet ve malzemelerin pahalı olduğundan yakınmayan tek bir başkan ailesi hatırlamıyorum’ der.. George W. Bush’un eşi Laura Bush da, anı kitabında, Beyaz Saray’da yaşamanın ne kadar pahalı olduğunu anlatır
Onu en çok zorlayan konulardan birinin devleti temsil edeceği törenlere giderken bile olsa, saçlarını yapan kuaförün ücretini kendisinin ödemesi olduğunu anlatır.
Beyaz Saray faturasının yüksekliği göz önüne alındığında bir ABD başkanı, maaşının neredeyse tamamını aylık giderlerine harcar. Yani ayrıca bir serveti yoksa, Beyaz Saray’da ‘ucu ucuna’ yaşamak durumunda kalır... Belki de bu yüzden Başkan Gerald Ford, Beyaz Ev’i, ‘bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutu’ diye tanımlar...

* * *

Bütün sıkıntılarına rağmen hiçbir başkan çıkıp da “Burası 1700’lerin dünyasında 13 kolonili devlet için inşa edilmiş, bugün dünya lideriyiz. Bu ihtiyaca uygun çok daha büyük bir saray yapalım” dememiştir. Çünkü,
Beyaz Ev, ABD demokrasisinde ‘devamlılığın’ da sembolüdür. Ve yine Beyaz Ev, kendi toplumundan izole bir yer de değildir. Dünyada, içinde başkan yaşadığı halde halkının ziyaretine açık tek devlet başkanlığı konutudur.
Çünkü Amerikan tarihinin en önemli kültür müzesidir. Haftalık ortalama ziyaretçi sayısı 30 bindir. Başkanın penceresinin bir kaç metre uzağındaki bahçe demirliğinin önü ise ABD’nin en ünlü gösteri ve protesto yeridir. (Cemal Tunçdemir- T24)

* * *

Sevgili okurlarım,
Siz hiç Atatürk’ün yaşadığı yerleri, onun anısına duyulan saygı gereği bugüne kadar korunan konakladığı evleri gördünüz mü? Örneğin, bir ağaç dalını kestirmemek için raylı sistem döşeterek binayı kaydırdığı Yalova’daki yazlığını gezebilme fırsatını yakalayabildiniz mi?
Şu kadarını söyleyeyim, günümüzde pek moda olan deyimle “Beach” denilen plajlar var ya, oralardaki bazı özel kabinler bile, Atatürk’ün Yalova’daki evinden bin kat daha görkemli ve lükstür.
Ayrıca Büyük Önder tüm mal varlığını milletine armağan etmiştir.
Atatürk’ün evleri böylesine sadeydi ama, kendisi asrının gerçek lideriydi! Çünkü “O” şatafatla değil, akıl, bilim, yürek ve devrimle lider olunacağını çok iyi bilirdi.
Onun eşsiz eseri Cumhuriyet’in 94’üncü yılı hepimize kutlu olsun...