17 Aralık 2013’te Türkiye akıl alması zor bir sarsıntıyla uyandı!..
O sabah, Cumhuriyet Savcıları Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in talimatıyla ucu bakanlara, bakan çocuklarına, banka genel müdürlerine, ünlü işadamlarına uzanan büyük bir operasyon başlatıldı...
Operasyonun içeriği rüşvetten görevi kötüye kullanmaya, ihaleye fesat karıştırmaktan kaçakçılığa dek uzanan kirli ve utanç verici suçlamalardı... Bu büyük operasyonun mimarı ise Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının mimarı, daha düne kadar yandaş kalemler tarafından kahraman ilan edilen, heykelinin dikilmesi bile önerilen İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz’dü!..
Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Rıza Sarraf, Ali Ağaoğlu ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alındı...
Yapılan baskın ve aramalarda içişleri bakanının oğlu Barış Güler’in evinde büyük miktarda para ve para sayma makineleri bulunduğu gazetelere yansıdı. Aynı şekilde Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde de ayakkabı kutuları içinde milyonlarca Dolar ve Avro bulunmuştu. Aslan savunmasında şöyle demişti:
-Onlar yardım paraları, imam hatip okulu ve cami yapımı için...
Hükümetin dört bakanı hakkındaki iddialar da çok ağırdı. Medyaya yansıyan görüntülerde bir bakanın ofisine elbise torbalarında, çikolata kutularında gönderilen yüzbinlerce dolar, bir diğer bakana “hediye edilen” yüzbinlerce liralık saat izleyenleri dehşete düşürmeye yetiyordu.. Hele İçişleri Bakanı Güler’in Rıza Sarraf için söylediği “kimse ona bir şey yapamaz, gerekirse önüne yatarım” sözleri ise hiç unutulmadı!..
Sonuçta bakan oğulları Barış Güler ve Salih Kaan Çağlayan ile, işadamı Sarraf, Halkbank Genel Müdürü Aslan dahil 26 kişi tutuklandı...

Bir büyük operasyon daha!..


25 Aralık’ta bu kez Savcı Muammer Akkaş tarafından yeni bir operasyon başlatıldı... Bu suçlama da çok ağırdı.
-Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet!..
Savcı Akkaş 41 kişilik gözaltı listesi hazırlamış, mahkemeden bazı işadamlarının malvarlıklarına el koyma kararı da çıkartmıştı. Asıl büyük bomba ise Akkaş’ın, Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan hakkında da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrı evrakı hazırlamasıydı!.. Ancak bu talimat yerine getirilmedi ya da getirilemedi!..
Peki, bu art arda gelen iki büyük depremin ardından ne oldu? Bu operasyon ve soruşturmalarda yer alan tüm hakim, savcı ve polisler darmadağın edildi. Ekonomi Bakanı ile AB’den sorumlu bakan görevden alındı. İçişleri bakanı ile Çevre ve Şehircilik bakanı ise istifa etti...
Bu bakanlar hakkında TBMM’de yapılan “haklarındaki fezlekelerin Genel Kurul’da görüşülmesi” talebi iktidar kanadının oylarıyla reddedildi... Bu bakanlar hakkında kurulan soruşturma komisyonunun çalışmalarıyla ilgili olarak da yayın yasağı getirildi!..
Peki açılan davalar ne oldu?.. Her ikisi hakkında da takipsizlik kararı verildi... Tutuklananlar zaten serbest bırakılmıştı. El konulan milyonlarca liralık dövizler de faizi ile birlikte geri verildi!..
Bu iki operasyonla birlikte iktidar kanadı Gülen Cemaati ile ilgili o meşhur suçlamayı ilk kez dile getirdi:
-Paralel yapı!..

İşe ABD karıştı!..


İktidar her şeyden sorumlu tuttuğu Fetullahçılarla ilgili olarak büyük bir temizlik harekatı başlattı...
Yargıda, emniyette ve bürokraside yıldırım harekatı sonucu bir çok kişi gözaltına alındı, tutuklandı... FETÖ’nün gözbebeği savcı ve hakimler ise “iyi saatte olsunlar!” desteğinde yurtdışına tüydü; bu kaçışın adına da utanmadan “Hicret” dediler!..
İşte tam bu sıralarda bir büyük deprem daha meydana geldi; 17/25 Aralık operasyonlarının kilit isimlerinden Rıza Sarraf ABD’de gözaltına alındı ve tutuklandı. İddialar fazlasıyla ağırdı:
- Kara para aklamak, yüz milyonlarca doları İran’a aktararak yaptırımları ihlal etmek, Amerikan bankalarını yasadışı kullanıp, transfer yapmak.
Sarraf yargılanmaya başladıktan epey bir süre sonra bu kez Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ABD’de gözaltına alındı ve benzer suçlamalarla tutuklandı.
Davayı yakından izleyenler, bu davanın bu isimlerle kalmayacağını, başka isimlerin de iddianameye ekleneceğini defalarca dile getirdiler. Tıpkı onların söylediği gibi oldu.
-Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllarca Ekonomi Bakanlığı’nı üstlenmiş bir siyasetçi de önceki gün itibarıyla o iddianameye dahil oldu!..
17/25 Aralık operasyonlarında çok büyük miktarda rüşvet aldığı, Sarraf’tan ayrıca 700 bin liralık saati de “hediye” adı altında kabul ettiği ileri sürülen, ancak soruşturmalarda takipsizlik kararı verilmesiyle hakkındaki suçlamalar düşen Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan artık Sarraf davasının sanıklarından biriydi!..
Yalnızca o değil, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan ve Abdullah Happani’nin isimleri de artık aynı suçlamalarla iddianamedeydi!..
Evet, suçlamalar Sarraf’la aynıydı ancak Çağlayan ve Aslan’ın suç dosyalarına ek olarak bir suçlama daha eklendi:
-Rüşvet!..
Böylece ABD’de ağır ve yüz kızartıcı suçlamalarla yargılanan bir Türkiye Cumhuriyeti bakanımız da oldu...
-Hayırlı olsun!..