Kıbrıs Türkiye’nin milli davasıdır; kırmızı çizgisidir.
Ancak AKP, tüm milli davalarda ve kırmızı çizgilerde yaptığını şimdi de Kıbrıs’ta yapacağının işaretlerini veriyor.
Bakın bu ay ne yaşandı.
Kıbrıs’ta Barış Harekatı’ndan bu yana TSK bir kolordu bulundurur.
Kıbrıs’taki Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı, Türkiye’nin 9 kolordusundan biridir.
Dolayısıyla Kıbrıs Barış Kuvvetleri Komutanlığı’nın başında da bir korgeneral bulunur.
Ancak bu yıl AKP hükümeti bu kuralı değiştirdi ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı’na bir tümgeneral atandı.
Tabii bu rütbe değişikliği, Kıbrıs’ın özel durumu nedeniyle anında tüm dünyada dikkat çekti.
Şöyle ki...
Kıbrıs sorununda Yunanlılar ve Rumlar’ın en büyük amacı da, Türkiye ile Kıbrıs adasının bağını koparmaktır.
Bunun için de öncelikle Türkiye’ye Kıbrıs’a müdahale hakkı veren “garanti anlaşmasından” kurtulmaya çalışırlar. 50 yıldan fazladır süren Kıbrıs barış görüşmelerindeki Rum-Yunan ikilisinin sürekli gündeme getirdiği, sulandırmaya çalıştığı konu hep bu “güvenlik ve garanti” konusudur.
BM gözetiminde yürütülen tüm görüşmelerde de Ada’daki Türk askeri varlığı Rum-Yunan ikilisi tarafından hep en çok dile getirilen konu olmuş, Mehmetçiğin Ada’dan çekilmesi için öneri üzerine öneri ortaya koymuşlardır.
Ancak 1974’teki Barış Harekatı’ndan bu yana Türkiye’deki hiçbir hükümet “garantörlük hakkından” taviz verip de, Ada’da çözüm olmadan Mehmetçiği geri çekmeyi düşünmemiştir.
Oysa son askeri şurada alınan karar, yani Kıbrıs’a hep yapıldığı gibi bir korgeneral değil de tümgeneral atanması, uluslararası alanda “Acaba AKP hükümeti sessiz sedasız Ada’daki Türk askeri varlığını azaltmaya mı karar verdi?” sorusunu gündeme getirdi.
Bu durum, AKP hükümeti döneminde Ege’de teker teker Yunanistan’a bırakılan adalar düşünüldüğünde çok da yabana atılır bir olasılık değil elbette.
Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’nin başına korgeneral yerine tümgeneral atanmasının ikinci nedeni ise doğrudan TSK’yla ilgili olabilir. 15 Temmuz sonrasında onlarca generalin FETÖ bağlantısıyla orduyla ilişiği kesildi. 2017 Yüksek Askeri Şurası’nda boşalan kadroların terfilerle doldurulması bekleniyordu.
Ancak beklenen olmadı. “En kısa YAŞ” denilen şura toplantısı 3 Ağustos’ta yapıldı ancak atama kararlarının açıklanmasının 15 günü bulmasıyla, fiilen “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en uzun YAŞ süreci” yaşandı.
Ve sonuçta, TSK’da 15 Temmuz sonrası boşalan pek çok kadro doldurulamadı. O kadar ki, 2017 YAŞ toplantısının ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bile bir koramiral atandı. Dolayısıyla TSK içindeki bu “komutan karmaşasından” Kıbrıs gibi bir milli dava da nasibini aldı. Ve koskoca TSK, tüm dünyanın gözünün üzerinde olduğu Kıbrıs’a atayacak korgeneral rütbesinde bir asker bulamadı, bir tümgeneral atandı.
İşte size iki olasılık... Seçin beğenin.
Ancak bu olasılıkların her ikisinin de Türkiye’nin milli güvenliği açısından çok büyük açık oluşturduğunu hiç ama hiç unutmayın...

Yeniden “kardeşim Esad” dönemi


Suriye karışmadan önce Türkiye’nin o dönemki başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en iyi dostlarından biriydi Suriye lideri Beşar Esad. O kadar ki, ailecek tatiller yapılır, Erdoğan Esad’a “kardeşim Esad” diye hitap ederdi.
Ancak Suriye’de çıkan iç savaşla birlikte “Esad” AKP yöneticilerinin dilinde “Esed”, Şam yönetimi ise “düşman” haline geldi. AKP’liler, orduyu Suriye’ye sokup, “üç gün sonra Şam’da namaz kılmaktan” bile bahsetmeye başladı.
Nitekim, TSK unsurları Fırat Kalkanı operasyonuyla birlikte Suriye’ye girdi. Ancak kontrol ettikleri bölge çok küçük bir alanla sınırlı kaldı. Suriye’nin geri kalanı ise bir yanda Rusya-İran-
Esad yönetimi, diğer yanda ABD ve müttefiklerinin etki alanına dönüştü.
Krizin 6. yılına gelindiği bugünlerde ise Türkiye sınırındaki bölgeler PKK terör örgütü bağlantılı YPG-PYD güçleri ile El Kaide terör örgütü bağlantılı cihatçı
teröristllerin kontrolüne
girdi.
Şimdi AKP hükümeti, “Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldamayacak” sloganıyla başlattığı politika sonucu ortaya çıkan, sınırındaki bu “terör bölgelerinden” kurtulmaya çalışıyor.
Fırat’ın doğusunda kalan, YPG-PYD kontrolündeki Kobani bölgesinde AKP’nin eli kolu bağlı... Çünkü burada YPG’ye Amerikalılar destek veriyor.
Geriye kalıyor, Fırat’ın doğusundaki yine YPG-PYD kontrolündeki Afrin ile cihatçı teröristlerin kontrolündeki İdlib bölgesi...
İşte bugünlerde İran ve Rusya’yla yürütülen pazarlıklar bu iki bölgeyle ilgili... AKP hükümeti, sınırın öte yanında teröristlerin bulunmasındansa, o düşman ilan ettiği/devirmeye çalıştığı Esad’ın bulunmasını tercih eder hale geldi.
Bakmayın siz AKP yöneticilerinin “bir gece ansızın...” ya da “gözümüzü karartırız” çıkışlarına...
İran Genelkurmay Başkanı’nın da, Rus Genelkurmay Başkanı’nın da Ankara’ya yaptığı ziyaretler...
Hatta ABD Savunma Bakanı James Mattis’le Saray’da yapılan görüşmelerde ana gündem hep aynıydı...
AKP’ye, Esad yönetimiyle barışmak için “görüntüyü kurtaracak” bir formül bulmak.
Kısacası...
Yeniden “kardeşim Esad” dönemi yakın...