Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AB Dönem Başkanı Bulgaristan'ın Başbakanı Boyko Borissov, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'i bir araya getirecek AB-Türkiye Liderler Toplantısı bugün Karadeniz kıyısındaki Bulgar kenti Varna'da yapılacak. Akşam yemeği formatında düzenlenecek ve Osmanlı dönemi sonrası Bulgar krallarının yaz rezidansı olarak kullandığı Evksinograd Sarayı'nda gerçekleşecek toplantıda AB-Türkiye ilişkileri gözden geçirilecek.

"Müşterek çıkarlar"

Toplantı, resmi olarak Erdoğan'ın 25 Mayıs 2017 tarihinde Brüksel'de katıldığı benzer bir toplantıda alınan "müşterek çıkar alanlarına odaklanan, her düzeyde açık diyalog oluşturulması" kararının devamı olarak gösteriliyor.

Tusk ve Juncker, Varna toplantısı için şubat ayında Erdoğan'a gönderdikleri davet mektubunda Mayıs 2017'den bu yana ulaştırma, ekonomik işbirliği, terörle mücadele, dış politika ve enerji alanlarında "yoğunlaştırılmış" diyalog yürütüldüğünü hatırlatıp bu diyaloğun devamını istedikleri mesajı vermişlerdi.

DW Türkçe'de yer alan habere göre, Varna toplantısının net bir gündemi yok, ancak AB toplantıda "karşılıklı çıkar konuları" ve "Türkiye'deki son gelişmeleri" gündeme getirmek istediğini söylüyor. Avrupa'da birçok siyasi parti, kurum ve kuruluştan gelen çağrı ve baskılar nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türkiye'de temel hak ve özgürlükler ve hukukun üstünlüğü konularını konuşmak istiyor. Türkiye'nin Afrin operasyonu, Suriye, Rusya ile ilişkiler gibi uluslarası ve bölgesel sorunların da gündeme gelebileceği belirtiliyor. AB cephesinden gelen mesajlarda Türkiye'nin AB üyelik ve üyelik müzakereleri sürecinden kesinlikle söz edilmiyor.

Ankara gerçekçi

Ankara da AB ile ilişkiler konusunda eskiye oranla daha gerçekçi bir yaklaşım içinde. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Varna toplantısı hakkında yaptığı açıklamada "Gerçekçi ve uygulanabilecek yeni bir yol haritası belirlenmesi" gerektiğini belirtip "Gerçekleştirebileceğimiz konularda karşılıklı adımlar atarsak belki ilişkilerin daha sağlam bir zemine oturtulmasına da katkı sağlarız" şeklinde konuştu. Ankara bu bağlamda Varna'da özellikle vize serbestisi, göç anlaşması, AB'nin bu konudaki yükümlülükleri ve Gümrük Birliği'nin güncellenmesine odaklanılmasını istiyor.

Ankara'nın bu taleplerine rağmen siyasi nedenlerden ötürü görünür bir gelecekte vize serbestisi ve Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konularında AB cephesinde kimse elle tutulur bir gelişme beklemiyor. Vize serbestisi için Avrupa Komisyonu ve AB ülkeleri onay verse de Mayıs 2019'da seçime gidecek Avrupa Parlamentosu'nun (AP) onayının alınması mevcut koşullarda mümkün görünmüyor. AP'nin "son anayasa değişikliği yürürlüğe girerse Türkiye ile katılım müzakereleri askıya alınmalı" mesajı içeren Temmuz 2017'de alınmış bir kararı bulunuyor. AP'nin bu ay oyladığı, "Türk ordusunun Suriye'den çekilmesini" talep eden karar Ankara'nın şiddetli tepkisine neden oldu.

Brüksel'de 22 Mart'ta düzenlenen son AB liderler zirvesi sonuç bildirgesinde "Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege denizindeki faaliyetleri" hakkında alınan karar da Varna toplantısı öncesi AB-Türkiye ilişkilerini gerdi. Kararda söz konusu faaliyetler için "yasadışı" tanımlaması yapılıp AB'nin Yunanistan ve Kıbrıs'ın yanında olduğu vurgulandı. Ankara, AB'nin Kıbrıs konusunda "tarafsızlığını" yitirdiğini ve bu tür kararların ilişkiler için "yapıcı sonuçlar doğurmayacağını" bildirdi.

Beklenti yok

Tüm bu veriler dikkate alındığında ne AB ne de Türkiye cephesinde Varna toplantısından somut bir sonuç beklentisi yok. Toplantının, kameralara verilecek pozlar dışında "hararetli" geçebileceğini söyleyenler de var.

Toplantıya ev sahipliği yapacak Bulgar Başbakan Borissov, yeni bir sığınmacı krizinin ülkesine getireceği olası yük nedeniyle Türkiye ile diyaloğa olağanüstü önem veriyor. Türkiye ile düzenlenecek üst düzey bir toplantıyla iç siyasette puan toplanmanın hesaplarını da yapmakta.

AB ise Ankara ile ilişkileri üyelik ve katılım müzakereleri ekseninden yavaş yavaş kopartıp "karşılıklı çıkar" olarak adlandırdığı yeni bir yörüngeye yerleştiriyor, bunu bir gelenek haline getirip, fiilen yeni bir ilişki türü yaratıyor.

Ankara da benzer bir tutum içinde. Her ne kadar üyelik dışı bir formülü kabul etmeyeceğini söylese de üyelik müzakereleri konusunda AB'den beklenti içinde olmadığını artık yüksek sesle dile getiriyor.