Ezel Akay aynı Ezel Akay…
Enerjik, dinamik, komik, yaratıcı…
Sadece filmlerini izlemek değil, onunla konuşmak da insana iyi geliyor!
Çünkü samimi. Çünkü kendi gibi.
Ve en güzeli de ne hava basıyor ne de egodan ölüyor. 
Hepimiz gibi sıradan yaşamayı seviyor.
Ortaklarından biri olduğu Agora Meyhanesi’nde yemek yapıyor, rakı içiyor…
Kemerlerinizi bağlayın! Çünkü Ezel, Gülmekten öleceğiniz bir masalla geliyor.

Ezel AKAY- Melis BAYRAKTAR Fotoğraf: Oğuz BİRKARDEŞLER Ezel AKAY- Melis BAYRAKTAR
Fotoğraf: Oğuz BİRKARDEŞLER


Hayırlı uğurlu olsun! Dünya sinema tarihinin ilk Türk-Çin yapımı filmi projen onaylandı. Kendini nasıl hissediyorsun?

Çok teşekkür ediyorum. Bu nefis bir kültürel değiş tokuş bence.

Biz zaten bu proje için iki yıldır çok ciddi bir network araştırması yapıyorduk Çin’de.

Shanghai Film Festivali zamanı gittik. Film markete katıldık. Yapımcı adayları çıktı. Projeyi beğendiler. Çin devlet kademelerinin de dikkatini çekti. Döndükten sonra, bizi Pekin'e tekrardan özel olarak davet ettiler.

Böylece, SAPPRFT gibi, Çin’in yapım ve yayın konusundaki en üst kademesi olan bir kuruluşun etkinliğine doğrudan davet almış olduk.

Çok misafirperver davrandılar bize. Onların davetiyle, Pekin’de düzenlenen İpek Yolu Ülkeleri Ortak Yapımlar Semineri'ne de (4.İpek Yolu Film Festivali/Fuzhou) katılma fırsatı yakaladık. Böylece kendimizi ve projemizi daha fazla kişiye anlatma fırsatımız oldu.

Uluslararası yapımların tamamına karar veren, China Film Co-Production Corporation (CFCC) diye bir devlet kurumları var 1979’da kurulan. Baya eski. Projeyi onlara da görmek istedi. Biz de gönderdik. ‘Türkiye ile yapılacak ortak yapımları çok önemsiyoruz. Güzel bir proje. Hemen başlayın!’ dediler.

Pekin’deki son akşamımızda, yeni atanan Pekin Büyükelçimiz Sayın Abdulkadir Emin Önen’e bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Projemizden, Çin’deki temaslarımızdan bahsettik ve süreç dahilinde kendisini bilgilendireceğimize dair söz verdik; gereken aşamalarda yardımlarını alabileceğimize dair de söz aldık.

Böylece dünya sinema tarihinin ilk Türk-Çin ortak yapımı filmi olma projesinin ilk adımını tamamlamış olduk. Bu hem bizim için, hem de Çin için bir fırsat bence. Çünkü günümüzde insanlar sinema filmleriyle başka kültürleri tanıyor.

1

Kısaca bir anlatıversene bilmeyenler için filmin hikayesini…

Hemen. 13. yüzyılda Çin'in kuzeyinden başlayıp Konya Sultanhanı’nda biten ve İpek Yolu üzerinde geçen 'Aşçı ve Prenses' filmi, bir yol hikayesi olmasının yanı sıra bir yemek ve macera filmi.

Çinli şaman bir prenses olan Itil’in, Çin İmparatorunun elçisi olarak, Türk sultanına ulaşmak için çıktığı zorlu yolculukta, Türkmen aşçı İskender ile karşılaşması ile başlıyor macera. Kara Şaman Abala’nın düşmanlığı ve bir ölümsüzün, Hızır’ın yardımıyla yol alıyorlar. Filmde, Çin’den başlayan ve Anadolu’ya uzanan macerada hem Çin, hem de Türk mutfağına ait unutulmaya yüz tutmuş yemeklerin, tüm kültürlerin ortak değerlerini yansıtan mitolojilerin ve efsanelerin izi sürdürülüyor.

"TÜRKİYE’DE ZİRAATI BU PROJE KURTARACAK"

Filmin, Gürsel Korat’ın ‘Kunday – Gölgeler Çağı’ kitabından uyarlama... Böyle bir konuya el atma fikri, böyle bir film yapma düşüncesi nereden doğdu?

İki sene önce tesadüfen Migros bize bir teklif getirdi. Dediler ki ‘’Coğrafi işaretli ürünleri tanıtmaya başlayacağız. Bununla ilgili bir sinema filmi yapsak mı?’’ Ben de sordum; ‘’Ne kadar para almak istiyorsunuz benden? ‘’ diye. :)

Devlet projesi bu dediler. Biraz araştırdım ve gördüm ki Türkiye’de ziraatı kurtaracak bir proje bu. Bu yüzden de çok saygı duydum ve bu projenin içinde yer almak istedim.

Onların desteği ile ciddi bir araştırma yapmaya başladım. Bana; yalnızca bölgelerde bulunan ve çiftçi üretimi olan şeyleri listele dediler.

Sıkı bir araştırma yaptıktan sonra, Gürsel Korat’la bir hikaye yazmaya başladık ve bunu bir ‘Seyahat filmi yapsak mı?’ dedik. Ama masal gibi bir şey yapalım istedik. Hiç bir film masal değildir aslında ama madem adımız çıkmış, gerçek bir masalımız da olsun istedik.

13.yy’da Selçuklu ipek yolunda geçen bir kervansaray aşçısıyla prensesin maceraları çıktı ortaya.

Gürsel iyice toparladıktan sonra; Yapı Kredi Yayınları çok beğendi projeyi ve ona; ‘’Bize bunu bir gençlik romanı olarak yazar mısınız?’’ dediler.

‘Kunday – Gölgeler Çağı’ diye nefis bir roman yazdı Gürsel. Böylece yine başarmış olduk filminden önce romanını çıkartmayı. :)

Şu an geriye bir tek senaryonun Çinceye çevrilmesi ve Çinli bir yazarla ortak çalışmalar yapılması kaldı.

'Aşçı ve Prenses' filminde ki aşçı karakterini sen mi canlandıracaksın?

Hayır, Ben Tepegözü oynarım. Köylüleri yiyen bir dev. :) Prensesi bile kaçırıyor yemek için. Oğlan da geliyor kurtarıyor kızı. Yemek yaparak.

Kendine yan rol yazmanın nedeni ne? İltimas mı geçmek istemedin?

Aslında filmi yazarken senaryonun yarısında aklıma geldi ne oynarım diye. Baktım en uygunu bu. :)

Çin’den başlayan ve Anadolu’ya uzanan bu film ne kadarlık bir bütçeyle çekilecek?

10 - 14 Milyon dolarlık bir proje bu.

Peki ne zaman vizyona gireceği belli mi?

Çekimlerine bu yaz başlamayı düşünüyoruz.  Şubat ayında Türkiye ve Çin’de aynı anda vizyona girmesi planlanıyor. Yetiştirebilirsek Berlin Film Festivali'ne yetiştirmeyi düşünüyoruz. Yarışma veya özel gösterim hiç fark etmez.

Çekimler bittikten sonra ne yapmayı planlıyorsun? Var mı başka bir projen?

Almanya’da restoran açmaya hazırlanıyorum.

Ee Agora’ya ne olacak?

Nişantaşı ve Balat’taki 'Agora’lar aynen devam edecek. Başka bir şubesini de Almanya’da açmayı düşünüyorum. Almanya’da Türk nüfusu fazla bu nedenle de çok fazla Türk restoranı var fakat Agora gibi bir meyhanesi yok. Agora, multi-etnik, multi-kültürel bir Osmanlı meyhanesi.