Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim'de evlilik işlemleri için gittiği Suudi Arabistan Konsolosluğu'ndan bir daha çıkamadı. Günlerdir onlarca spekülasyon ortaya atılırken, Türk yetkililer Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürüldüğünü iddia ediyor.

Suudi yetkililer bunu kesin bir dille reddetse de, bu duruma gösterebildikleri net bir dayanak yok. Suudi yetkililerin yaptıkları açıklamalar ise adeta aklımızla alay eder cinsten.

Kaşıkçı'nın konsolosluğa girdiği gün İstanbul'a gelen Suudi ekibe turist diyen yetkililer, kayıp gazetecinin binadan ayrıldığını iddia etmelerine rağmen kamera görüntülerini ortaya koyamıyor.

Oysa Kaşıkçı'nın konsolosluğa giriş görüntüleri Washington Post tarafından yayınlanmış, binadan ayrıldığına dair bir ize ise ulaşılamamıştı.

Suudi heyeti 4 araçla konsolosluğa geldi. Suudi heyeti 4 araçla konsolosluğa geldi.


Tüm bunların ardından uluslararası basında da bir numaralı şüpheli olarak gösterilen Suudiler, olay kendi konsolosluklarında gerçekleşmemiş gibi Türk yetkililere 'yardım' amacıyla bir heyeti soruşturma için Türkiye'ye gönderdi.

Heyet, soruşturma İstanbul'da yürütülmesine rağmen önce Ankara'ya gitti. Orada kimle ne tür bir görüşme gerçekleştirdiği bilinmeyen Suudi heyeti ardından İstanbul'a geldi. İstanbul'a direkt uçuş bulunmasına rağmen bu hareketin gerekçesi de açıklanmadı.

Olayı daha sade bir şekilde anlatmak gerekirse, sizin evinize giren bir kişiden bir daha haber alınamadığını düşünelim. Polis olayla ilgili soruşturma başlatacak, evde aramalarda bulunacak, siz de olay sanki evinizde gerçekleşmemiş gibi polise 'buyurun soruşturmayı beraber yürütelim' teklifinde bulunacaksınız. Üstelik bu kişinin eve girdiği görüntülerle sabitken, çıktığını iddia etmenize rağmen bunu bir türlü kanıtlayamayacaksınız.

Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasına (öldürülmesine) sebep veren Suudiler, heyet gönderen yine Suudiler. Birileri bizim aklımızla gerçekten dalga geçiyor...