Eğitim-Sen, Öğrenci-Veli Derneği ve Tüm Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği (ÖVDER), Ortaöğretime Geçiş Sistemi Yönetmelik ve Yönergesi’ni yargıya taşıdı. Veli ve sendika adına açılan iki ayrı davada, "Ortaöğretime geçiş esasları" başlıklı 20.maddesinin 20.maddesinin 1/b-c ve 3/b-c maddelerinde puana yer vermemek suretiyle eksik düzenlemenin, aynı yönetmeliğin 6.maddesiyle değişik anılan yönetmeliğin "Öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonu" başlıklı 23.maddesinin 2.fıkrasının a ve ç bentleri ile "Öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonu" başlıklı 23.maddesinin 2.fıkrasına kontenjan yetersizliği nedeniyle tercihine yerleşemeyen öğrencilere yer vermemek suretiyle eksik düzenlemenin ve Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretime Geçiş Yönergesi'nin "Merkezi Sınav" başlıklı 5.maddesi, anılan yönergenin "Merkezi Yerleştirme" başlıklı 8.maddesinin 1.fıkrasının b bendi ile anılan yönergenin "Yerel Yerleştirme" başlıklı 9.maddesinin 2. ve 3.fıkralarının iptali ve öncelikle dava sonuna değin yürütmenin durdurulması istendi.

Veliler ve Eğitim-Sen açtığı dava metninde, yönetmeliğin, Milli Eğitim Temel Kanunda, "Eğitim hakkı" başlıklı 7.maddesi ve "Fırsat ve imkan eşitliği" başlıklı 8.maddesini gerekçe göstererek, “Merkezi sınavı ile ortaöğretimde toplumun yalnızca belirli bir kesiminin çocuklarını farklılaştıracak ve avantajlı konuma getirecek düzenlemelerden kaçınılmasını zorunlu kılar” ifadelerine yer verdi.

Ortaöğretim kayıt alanının ilden ile, ilçede ilçeye, mahalleden mahalleye farklılık gösterecek olması ve bu farklılığın yaratacağı belirsizliğin hukuki güvenlik ilkesine açıkça aykırı olduğu belirtilen dava dilekçesinde, “Dava konusu düzenleme, başarılı öğrencileri dezavantajlı konuma düşürecek, başarıyı önemsizleştireceğinden açıkça hukuka aykırıdır” denildi.
Dava dilekçesinde hukuksal durum şöyle anlatıldı:

Dava konusu yönetmelik ve yönerge hükümleri hukuka, kamu yararı ve hizmetin gereklerine açıkça aykırıdır. Çünkü;

1. "Tanımlar" başlıklı 4.maddesinin 1.fıkrasına eklenen ğğ bendi yönünden: Bu bent merkezi sınavı tanımlamaktadır ve buna göre merkezi sınav Fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, proje uygulayan eğitim kurumları ile mesleki ve teknik Anadolu liselerinin Anadolu Teknik programlarına öğrenci yerleştirme amacıyla bakanlıkça yapılan sınav olarak tanımlanmaktadır. Öncelikle bu düzenlemenin önkoşulu Anayasa'nın 2.maddesinde öngörülen hukuk devleti kuralı uyarınca yasal bir dayanağının var olmasıdır. Hukuk devletinin en önemli gereklerinden biri olan "yasal yönetim ilkesi" de tüm düzenlemelerin yasal dayanağını zorunlu kılar. Bu doğrultuda gerek 1739 sayılı yasada, gerekse 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede merkezi sınavın dayanağı olabilecek herhangi bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Tam tersine 1739 sayılı yasanın "Genellik ve eşitlik" başlıklı 4. maddesi, "Eğitim hakkı" başlıklı 7.maddesi ve "Fırsat ve imkan eşitliği" başlıklı 8.maddesi merkezi sınavı ile ortaöğretimde toplumun yalnızca belirli bir kesiminin çocuklarını farklılaştıracak ve avantajlı konuma getirecek düzenlemelerden kaçınılmasını zorunlu kılar.
2. "Tanımlar" başlıklı 4.maddesinin 1.fıkrasına eklenen jj bendi yönünden: Bu bent ortaöğretim kayıt alanını tanımlamaktadır ve buna göre eğitimde süreklilik ve coğrafi bütünlük esasına dayalı olarak öğrenci sayısı, okul türü, kontenjan ve donanımları göz önünde bulundurularak il/ilçe milli eğitim müdürlüğünce ortaokul ve liselerin birbirleri ile eşleştirildiği ve tercihe bağlı olarak kayıt yapılabilecek farklı ortaöğretim kurumlarından oluşturulan alanı tanımlamaktadır. Her ne kadar bu tanımda coğrafi bütünlük esasına yer verilmişse de bu bütünlükten mahalle mi, köy mü, ilçe mi, yoksa il mi ne kastedildiği belli değildir. Yine bu birimlerden herhangi birine göre İstanbul ile Hakkari arasında ya da Eskişehir ile Amasya arasında büyük vardır. Söz konusu tanımda yer alan eğitimde süreklilik esası da birbirinden olağanüstü ölçüde farklılaşmayı getirecek coğrafi bütünlük esasının olumsuzluklarını ortadan kaldıracak nitelikte değildir. Çünkü eğitimde süreklilik esası ile okullarının niteliği mi, yoksa eğitim-öğretim kalitesi mi, yoksa ulaşım kolaylığı mı ne kastedildiği belli değildir. Bu süreç belirsizlik, keyfilik ve farklılaşma getirecektir ve okul türleri arasındaki iller, ilçeler ve mahalleler arasındaki dengesizlikle birlikte ortaöğretim çağındaki çocukları birbirinden çok farklı seçimlere zorunlu bırakacaktır.Okul türlerinin dengesiz dağılımı ve ulaşım olanakları nedeniyle eğitimde süreklilik ve coğrafi bütünlük kriterleriyle öğrencilerin tercihlerinin esas olacağı bir kayıt alanı oluşturma olanağı yoktur. Bu durumda tercih ettiği okullara kayıt yaptıramayan ya da kerhen bir okul tercih eden ortaöğretim öğrencileri karşımıza çıkacaktır. Bu maddede ortaöğretim kayıt alanını belirlemede il ve ilçe milli eğitim müdürlüğünün her ikisinin birden yetkili kılınması da söz konusu farklılaşmayı ve belirsizliği artıracaktır. Anayasa’nın 2.maddesinde yer alan “hukuk devleti ilkesi” yönetimin güvenirliği ve istikrarı ilkesini zorunlu kılmaktadır. Hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyebilecek işlem ve eylemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Bu nedenle yönetsel davranışların belli ölçüde belirli olması bir başka ifadeyle yönetilenlerce öngörülebilir olması gerekmektedir. Bu bağlamda ortaöğretim kayıt alanının ilden ile, ilçede ilçeye, mahalleden mahalleye farklılık gösterecek olması ve bu farklılığın yaratacağı belirsizlik hukuki güvenlik ilkesine açıkça aykırıdır.
3. "Ortaöğretime geçiş esasları" başlıklı 20.maddesinin 1/b-c ve 3/b-c maddelerinde puana yer vermemek suretiyle eksik düzenleme yönünden: 20.maddenin 1.fıkrasında Ortaokul veya imam-hatip ortaokulunu bitiren öğrencilerin hangi yollarla ortaöğretime geçiş yapacakları kurala bağlamaktadır.Bu fıkranın b ve c bentlerinde yalnızca tercihlere yer verilmekte, diğer bentlerin aksine puan üstünlüğüne yer verilmemektedir. Aynı durum söz konusu maddenin 3.fıkrasının b ve c bentlerinde de vardır. Dava konusu düzenleme, başarılı öğrencileri dezavantajlı konuma düşürecek, başarıyı önemsizleştireceğinden açıkça hukuka aykırıdır.
4."Öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonu" başlıklı 23.maddesinin 2.fıkrasının a bendi yönünden: Bu madde, öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonunun nakil ve yerleştirmeleri, ortaöğretim kayıt alanı içinde tercihe bağlı olarak öğrenci alan okullara dengeli bir şekilde yapacağını, Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Geçiş Yönergesi ve/veya Kılavuzu hükümleri çerçevesinde ortaöğretim kayıt alanı içindeki okullara yerleşemeyen öğrencileri, aynı merkez ilçe/ilçedeki diğer ortaöğretim kayıt alanlarındaki boş kontenjanı bulunan okullara tercihe ve OBP üstünlüğüne bağlı olarak yerleştirileceğini kurala bağlamaktadır. Nakil ve yerleştirmelerin ortaöğretim kayıt alanı içinde tercihe bağlı olarak öğrenci alan okullara dengeli bir şekilde yapılması için okul türlerinin dengeli dağılımı ile objektif ve subjektif açıdan ulaşım olanaklarının yeterli olması gerekir. Bu koşullar sağlanmadan öğrencilerin tercihine dayanan ve okul türleri arasında dengeli dağılımı sağlayan nakil ve yerleştirmeden söz edilemez. Bu durumda adı geçen komisyonun ortaöğretim kayıt alanı içindeki okullara yerleşemeyen öğrencileri, aynı merkez ilçe/ilçedeki diğer ortaöğretim kayıt alanlarındaki boş kontenjanı bulunan okullara yerleştirme aşamasına geçilecektir. Bu aşamada öngörülen ortaöğretim kayıt alanı içindeki okullara yerleşemeyen öğrencilerin aynı merkez ilçe/ilçedeki diğer ortaöğretim kayıt alanlarındaki boş kontenjanı bulunan okullara yerleştirme için merkez ilçe/ilçede en az iki ortaöğretime kayıt alanının var olması gerekir. Dava konusu maddede buna ilişkin bir açıklık yoktur. İkinci sorun yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 4.maddesinin 1.fıkrasına eklenen jj bendinden doğmaktadır. Bu bent ile tanımlanan ortaöğretim kayıt alanının ilçeyle, hangi yönetsel birimle sınırlanacağı belli değildir. Bu durumda en az iki ortaöğretime kayıt alanının varlığının olmadığı yerlerde dava konusu düzenleme ile komisyona verilen ortaöğretim kayıt alanı içindeki okullara yerleşemeyen öğrencilerin aynı merkez ilçe/ilçedeki diğer ortaöğretim kayıt alanlarındaki boş kontenjanı bulunan okullara yerleştirilmesi görevini komisyonun teknik olarak yerine getirmesi olanaksız hale gelecektir.
5."Öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonu" başlıklı 23.maddesinin 2.fıkrasının ç bendi yönünden: İkinci fıkranın ç bendinde komisyonun ilköğretim programını tamamlayan özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerden rehberlik ve araştırma merkezlerince düzenlenen Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu raporu ile tam zamanlı kaynaştırma yoluyla eğitime yönlendirilen öğrencilerin il/ilçe özel eğitim hizmetleri kurulları ile işbirliği yaparak yetenek, sağlık, engel durumları, özellikleri, ikamet adreslerine uygun olarak yerleştireceği belirtilmiştir. Bu maddede tanımlanan öğrencilerin yetenek, sağlık, engel durumları, özellikleri, ikamet adresleri kriterlerine göre yerleştirileceği öngörüldüğü halde, bu kriterlerin sırasına, öncelik durumuna yer verilmeyerek öğrenciden öğrenciye değişebilecek bir belirsizlik ve keyfilik alanı yaratılmıştır. Bu, hukuki güvenlik ilkesinin ihlalidir.
6."Öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonu" başlıklı 23.maddesinin 2.fıkrasına kontenjan yetersizliği nedeniyle tercihine yerleşemeyen öğrencilere yer vermemek suretiyle eksik düzenleme yönünden: İkinci fıkra öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonuna ortaöğretim kayıt alanı içindeki okullara yerleşemeyen öğrencilerin aynı merkez ilçe/ilçedeki diğer ortaöğretim kayıt alanlarındaki boş kontenjanı bulunan okullara yerleştirilme görevi vermektedir. Anılan fıkraya göre Komisyon bu görevini boş kontenjanı bulunan okullara öğrencilerin tercihine göre yapmak zorundadır. Anılan yönetmelik komisyona bu görevi verirken kontenjan yetersizliği nedeniyle tercihine yerleşemeyen öğrencilerle ilgili hangi işlemlerin yapılacağını konusunda herhangi bir düzenleme getirmemiştir. Bu fıkrada öngörülen aynı merkez ilçe/ilçe ve öğrencilerin tercihi sınırlamalarını dikkate alındığında bu olasılığın gerçekleşmesi çok yüksektir. Bir öğrenci için bile bu olasılığın gerçekleşmesi durumunda hangi kuralların işletileceğinin belirlenmiş olması gerekir. Hukuki güvenlik ilkesi bunu gerektirir. Bu nedenle dava konusu düzenleme açıkça hukuka aykırıdır.
7. Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretime Geçiş Yönergesi'nin "Merkezi Sınav" başlıklı 5.maddesi yönünden: Bu maddenin birinci fıkrasında merkezi sınavın sözel bölümünde din kültürü ve ahlak bilgisine de sınav alanları arasında yer verilmektedir. İkinci fıkrasında ise din kültürü ve ahlak bilgisinden sınav sorularını yer alacağı düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Hasan ve Eylem Zengin Kararı ve Mansur Yalçın vd. Kararı ile Anayasa'nın 90/son maddesi birlikte dikkate alındığında zorunlu din dersi uygulamasının hukuksal dayanağı bulunmadığı açıktır. Bu durum karşısında merkezi sınavda din kültürü ve ahlak bilgisi alanından sorulara yer verilmesi ve tüm öğrencilerin bu soruları cevaplamak zorunda bırakılmaları anılan AHİM kararlarında belirtilen ihlallerin artarak devam etmesine yol açacaktır. Bu, farklı inanç ve mezhepten bazı öğrencileri dezavantajlı konuma getirecektir. Bu nedenle dava konusu düzenlemenin hukuka uyarlılığı bulunmamaktadır.
8. Anılan yönergenin "Merkezi Yerleştirme" başlıklı 8.maddesinin 1.fıkrasının b bendi yönünden: Bu maddede merkezi sınavla öğrenci alan okullarda merkezi sınav puanın eşitliği halinde Ortaokul Başarı Puanına, öğrencinin doğum tarihine göre yaşı küçük olana, 8., 7. ve 6.sınıflardaki Yıl Sonu Başarı Puanı üstünlüğüne, okula özürlü devamsızlık yapılan gün sayısının azlığına ve tercih önceliği durumlarına bakılarak yerleştirme yapılacağı kurala bağlamıştır. Bu maddede tanımlanan öğrencilerin Ortaokul Başarı Puanına, öğrencinin doğum tarihine göre yaşı küçük olana, 8., 7. ve 6.sınıflardaki Yıl Sonu Başarı Puanı üstünlüğüne, okula özürlü devamsızlık yapılan gün sayısının azlığına ve tercih önceliği kriterlerine göre yerleştirileceği öngörüldüğü halde, bu kriterlerin sırasına, öncelik durumuna yer verilmeyerek öğrenciden öğrenciye değişebilecek bir belirsizlik ve keyfilik alanı yaratılmıştır. Bu, hukuki güvenlik ilkesinin ihlalidir.
9. Anılan yönergenin "Yerel Yerleştirme" başlıklı 9.maddesinin 2. fıkrası yönünden: Bu fıkrada yerel yerleştirme işlemlerinin okulun bağlı bulunduğu genel müdürlük ile il/ilçe milli eğitim müdürlerinin sorumluğunda Bakanlıkça yürütüleceği düzenlenmiştir. 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca orta öğretim kurumlarının her biri Ayrı genel müdürlüklere bağlıdır. Örneğin Anadolu İmam Hatip Liseleri Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'ne, Anadolu Mesleki ve Teknik Liseleri Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü'ne, diğer liseler ise Ortaöğretim Genel Müdürlüğü'ne bağlıdır. Bu durumda tercihlerinde farklı genel müdürlüklere bağlı okullara yer verecek öğrencilerin yerel yerleştirme işlemlerinde adı geçen genel müdürlükler ile il/ilçe mili eğitim müdürlükleri arasında nasıl bir koordinasyon kurulacağı konusunda belirsizliğe ve çok sayıda genel müdürlüğe görev verilmesi yetki karmaşasına yol açmaktadır.
11. Olayımızda, yürütmenin durdurulması için 2577 sayılı yasanın 27. maddesinde yer alan koşullar birlikte gerçekleşmiştir. Yukarıdaki açıklamalar; dava konusu düzenlemelerin hukuka açıkça aykırı olduğunu göstermektedir. Bu düzenlemelerin uygulanması durumunda örgün ortaöğretim kurumlarına yerleşemeyen öğrenciler açık öğretim lisesine ya da özel liselere kayıt olmak zorunda kalacaktır. Bu, örgün orta öğretim kurumlarının öğretmen normlarında azalmaya yol açacak, söz konusu azalmada davacı sendikanın üyelerinin de aralarında olduğu birçok öğretmenin norm fazlası sayılmakla karşı karşıya bırakacaktır. Aynı şekilde örgün orta öğretim kurumlarının öğretmen normlarında azalma öğretmen atamalarında da azalma anlamına gelecektir. Bu durumda davacı sendikanın olası üye potansiyeli olumsuz yönde etkilenecektir. Yine merkezi sınavdaki ve yerel yerleştirmede yukarda sayılan hukuka aykırılıklar davacı sendikanın üyelerinin çalışma koşullarını zorlaştıracak, yeni sorunlara neden olabilecek, olumsuz sonuçlarla karşı karşıya bırakacaktır.Yasaya ve hukuka açıkça aykırı olan bu uygulamalar nedeniyle davacı sendikanın üyelerinin göreceği zararların ileride giderilmesinin güç ya da olanaksız olduğu, tartışmayı gerektirmeyecek açıklıktadır. O nedenle, dava konusu düzenlemelerin yürütülmesinin durdurulması için 2577 sayılı yasanın 27/2. maddesinde yer alan koşullar birlikte gerçekleşmiştir.