Yurtiçinde 23 Mart’taki rekor yükselişin ardından 4 lira seviyesinde ısrarlı olan dolar geçen haftanın son iki işlem gününde kısa süreliğine 3.93 lira seviyesine gerilese de bu seviyede tutunamadı.

Perşembe günü açıklanan büyüme rakamıyla başlayan geri çekilme hareketi TL’ye iki günde 5 kuruş değer kazandırdı. Bunun kurda bir kırılma göstergesi sayılmayacağını belirten ekonomistler, kısa vadede dönem dönem geri çekilmeler yaşanabileceğini ancak, uzun vadede yükselişin süreceğini belirtiyor. Ekonomistlere göre, son dönemde TL’deki sert değer kaybına neden olan faktörlerde değişiklik olmadığı müddetçe kalıcı bir değer kazancı beklememek gerekiyor. Yarın mart ayı enflasyon verisi açıklanacak, 11 Nisan’da ise giderek kötüleşen cari açık verisinde şubat ayı gerçekleşmelerini göreceğiz. Yılbaşından bu yana petrol fiyatındaki yüzde 4 artış ve TL’deki yüzde 6’ya yakın değer kaybı hesaba katıldığında enflasyonda yakın vadede bir düşüş beklenmiyor.

YABANCI SONUCA ODAKLANDI


Gerek siyasi ve jeopolitik belirsizlikler, gerekse temel göstergelerdeki kötüleşmeye bağlı ekonomide oluşan aşırı ısınma kurda kalıcı bir geri dönüş için zemin yaratmıyor. Diğer yandan, küresel piyasalar ticaret savaşları ile sarsılırken risk iştahı sınırlı seyrediyor. Üstelik, yabancı yatırımcının diğer gelişen ülkelere nazaran Türkiye’ye yatırım yapma algısı oldukça bozuldu. Garanti Yatırım Satratejisti Tufan Cömert, yazısında yatırımcıların Türkiye’deki jeopolitik ve siyasi meselelere kafa yormayı bir süre önce bıraktıklarını ve sonuca gittiklerini belirtiyor. Bu algı ise doğrudan“İşler çok karışık, bu da belirsizliği artırıyor, demek ki Türkiye’nin riski yüksek” sonucunu doğuruyor.

Yabancı uzmanlar Türkiye’ye ‘ekonomide aşırı ısınma’ uyarılarını artırırken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) istatistiklerinde yabancı yatırımcının ‘sıcak para’ akışında frene bastığını açıkça görüyoruz.

9 Mart haftasından önceki bir ayda Devlet İç Borçlanma Senedi’nde (DİBS) 1.1 milyar dolar ve hissede 596 milyon dolar yani toplamda 1.7 milyar dolar tutarında çıkış yaşanmıştı. Son iki haftada ise sınırlı bir alım yapıldı. Yurt dışında yerleşik kişiler 23 Mart haftasında net 25.7 milyon dolarlık hisse senedi ve 234.4 milyon dolarlık tahvil alırken, 5.7 milyon dolarlık özel sektör tahvil ve bonosu sattı.

GÖZLER MERKEZ'DE


Bu noktada gözler Murat Çetinkaya başkanlığındaki Merkez Bankası’na (MB) çevriliyor. Son üç haftalık sert ataklara karşı Çetinkaya’nın yardıma yetişmesi beklenirken, aksine piyasaya ‘eli kolu bağlı’ görüntüsü veriyor. Bu süreçte faiz veya diğer para politikası araçlarının piyasaya nefes aldırabileceği aksi halde, Türk Lirası’ndaki düşüş ve tahvil faizlerindeki artışın devam edeceği yorumu yapılıyor. Ekonominin enflasyon-faiz sarmalına girdiğine dikkat çeken ekonomistler, enflasyonda kaygılar dinmedikçe piyasanın MB’nin faiz politikasını irdelemeye devam edeceğini ve bir süre sonra yine “MB ne zaman faiz artıracak” sorusunun sorulmaya başlanacağını belirtiyor.

DOLARIN BELİ KIRILDI DEMEK İÇİN ERKEN


GarantiYatırım Stratejisti Tufan Cömert Pusula isimli son notunda, döviz piyasasında yaşanan sert bir düşüşü kırılma noktası diye nitelemenin yersiz olacağını ifade ederek, “TL’nin toparlanmasını arzu ediyoruz ama ‘nihayet doların beli kırıldı’ demeden önce, bu satışın nedenlerine bakılmalı” dedi. “Piyasanın TCMB’nin ne zaman faiz artışı yapacağı konusuna sabitlenmişse de, TCMB’nın faiz artışını her zaman son çare olarak gündeme getireceğini biliyoruz” diyen Cömert, bundan önce TCMB’nin atacağı başka adımlar olduğunu aktardı. Cömert’e göre, TCMB ilerleyen vadede, ihtiyaç halinde, swap ihalelerini düzenlemeye gidebilir, döviz depo piyasasında yeni düzenlemeler yapabilir, ihracatçıların Eximbank üzerinden kullandıkları döviz kredilerindeki kur seviyesini sabitleyebilir. Ancak, tüm bu önlemlerin aslında yine TL’yi korumaya değil, döviz likiditesini artırmaya yönelik olduğunu da belirten Cömert, şöyle devam etti: “Bunlar panik durumunda işe yaramaz, bu yüzden bir noktada TCMB gene faiz silahını çekmek zorunda kalır. Ancak bu panik nedir, bunu nasıl sayıya dökmek gerekir kısmı pek net değil. TCMB’nin yüklü faiz artışları genelde şiddetli bir düşüşün ardından gelmiş ve TL’yi çevirmeyi başarmışlar. Bu çerçevede yine sert bir değer kaybı noktasındayız. Ancak 2015’te olduğu gibi TCMB’nin elini güçlendiren bir konu var: Dolar endeksi hâlâ değer yitirme eğiliminde, bu da aslında gelişen ülke para birimlerini ve normal şartlarda TL’yi desteklemeli. Burada anahtar sözcükler “normal şartlarda” Eğer siyasi gelişmeler istediğimiz düzleme yaklaşırsa, o zaman TL’de bir miktar rahatlama a görürüz. İşler tatsızlaşırsa gözlerimiz yine TCMB’yi arayacak…”

ÇEKİRDEK ENFLASYON TAHVİLLERDE FİYATLANIR


GCM Menkul Kıymetler Araştırma Uzmanı Enver Erkan ise, faiz konusundaki en belirgin unsurun risk algısı ve enflasyon olmaya devam ettiğini belirtirken, “Her ne kadar Hazine borçlanma takvimi dahilindeki tahvil ihalelerinde gelen talep miktarı yüksek olsa ve ekstra faiz baskısı yaratmasa da geçmişten gelen yüksek enflasyon beklentileri ve TL’nin değer kaybının sürekli hale gelmesinin enflasyon beklentilerini olumsuz etkilemesi endişeleri, faizlerde yukarı doğru baskıya sebebiyet verebilir. Gösterge faiz yüzde 14 bandı altında kalıcı olamamıştır” dedi. Bu hafta gelecek olan içeride enflasyon, dışarıda ise ABD istihdam ve ücretler verilerinin önemli olduğunu bildiren Erkan, “Çekirdek enflasyondaki eğilim en rasyonel fiyatlamasını tahvil piyasasında yapacaktır, bozulan veriler gelmeye devam etmesi faizde yukarı harekete sebebiyet verebilir. Piyasa faizlerinde özellikle enflasyon kaynaklı olarak yüksek seyrin devam etmesi, TL’deki değer kaybı sürekli hale geldikçe artan enflasyon beklentileri faizleri yukarı çekmeye devam edebilir” dedi.