Son yıllarda yaşanan ekonomik gelişmeler vatandaşın market alışverişine nasıl yansıyor?

Tüketici davranışları her zaman değişiyor. Bazı zamanlarda farklı yönlere doğru gidiyor. Son aylarda bizim gördüğümüz ambalaj boyutlarında bir polarizasyon söz konusu. Bu şu demek; bazı küçük miktarda hatta açık ürünleri tercih ederken bazıları da büyük ürünlere doğru kayıyorlar. Örneğin tuvalet kağıdında 32’li tuvalet kağıdına doğru bir kayma var. Çünkü orada müşteri, rulo başına fiyatı düşünüyor. Küçük aldığı zaman da cebinden nakit paranın fazla çıkmaması için açık ürünleri tercih ediyor. Gördüğümüz eğilimlerden bir tanesi bu. Bir diğeri, örneğin zeytinyağından ayçiçek yağına, pirinçten makarnaya doğru kayma var. Bunları şuan elimizdeki verilerde müşteri bazında görebiliyoruz. Yani bir eğilim olarak değil. Müşterilerin her birinin geçmiş senelerde nasıl yaptığını şimdi nasıl yaptığını karşılaştırabiliyoruz. Bu bizim için iki tane çok önemli gösterge. Bu davranış biçimi sadece Türkiye’ye has bir şey değil. Dünyanın her yerinde gelir konusunda problem yaşandığı zaman bu davranış modellerinin daha fazla uygulandığını görüyoruz. O yüzden müşterilerimizde şu anda ambalaj boyutunda bir polarizasyon söz konusu. Ve zeytinyağı gibi ürünlerden ayçiçek yağı gibi ürünlere bir kayma olduğunu görüyoruz.

Alışveriş sepetinde bir daralma var mı?

Sepette şöyle bir şey var. Frekans artıyor, sepet büyümesi ise enflasyonun altında gözüküyor. Bu da yine aynı şekilde paranın cepte kalması isteğini vurguluyor. Ve aynı zamanda yakın mesafedeki alış veriş noktalarının evde stok yapacağınız yerde 'mağazada stok kalsın ben orada istediğim zaman gidip alırım' inancının tüketicinin kafasında oturduğunu gösteriyor bize. Tabi formatlara göre farklılıklar oluyor. Bazı formatlarda daha farklı aylık alışveriş, bizim hipermarketlerimizde örneğin aylık alışveriş trendi, ailenin iyi vakit geçirmesi gibi duygular öne çıkıyor. Biz de zaten bunu istiyoruz. Ama küçük satış noktalarında ise, küçük alışverişlerle aile günlük ihtiyaçlarını karşılama yönüne gidiyor. Bu da frekansı artırıyor, sepet büyüklüğünü daha olumsuz etkiliyor diye gözlemliyoruz.

26marthakanergingraf

21. yüzyılda hipermarketlerin görev tanımı nasıl değişiyor?

Şimdi hipermarketlerin rol tanımında ciddi bir değişim yaşanıyor. 1990’lardaki rol tanımı bugün artık geçerliliğini yitirdi. 1990’lı yıllarda hipermarketler en büyük alışveriş merkeziydi, inanılmaz çeşit bulunduruyordu. Ve uzak ara en uygun fiyat modeli vardı. Bugün insanlar büyük satış noktalarına bir doyum yaşadılar ve daha farklı ihtiyaçlarını gidermek istiyorlar. Biz de bu nedenle modelde bir değişiklik yaptık. Rol tanımında bir değişiklik yaptık. Hem aylık ve haftalık ihtiyaçlarını alabilecekleri alışveriş mekânı hem de ailesiyle hoş vakit geçirecekleri bir mekân haline getirmeye çalıştık. Çocukların oyun alanları, yeme alanları, bunun gibi her türlü destek kısmını sergileme alanları, deneyim yaşamaları ki deneyim çok önemli bir şey bunları hipermarket formatlarımızda yaşayabiliyorlar. Ve bunun da çok olumlu sonuçlarını almaya başladık. Tabi bu da bizi çok memnun ediyor.

Amazon’un kasasız marketi bu ara çok konuşuluyor? Türkiye buna ne zaman geçer?

Bundan 30-40 yıl kadar önce Amerika’da olan bir olay Türkiye’ye 10-15 sene sonra geliyordu. Bugün Amerika’da devreye giren bir olay çok kısa bir zaman sonra Türkiye’de uygulamaya girebiliyor. Amerika’da uygulanan bir şey çok kısa bir zaman sonra Türkiye’deki oyuncular tarafından mutlaka pazara sunulacağını düşünüyorum. Tekrar şunu söylemek istiyorum Dijitalleşme müşterinin hayatını kolaylaştırmaktır. Bunu yaparken de bir kasa gibi zor, bekleme süreci içeren, malı indirip tekrar sepete koyması gereken zorlu bir süreci yok etmek için yapılan bir şey. Ama bunun ötesinde başka unsurlar da var. Bu unsurlardan da en önemlisi şu; dijitalleşmede genel segmentasyon denen olay kayboluyor. Her kişiye göre kendinizi ayarlamanızı sağlıyor teknoloji. Bu çok önemli.

erginnnnn

Alkollü içeceklere yapılan vergi zamları satışları nasıl etkiliyor?

Alkollü satışlarda her ürünün mutlaka belirli bir fiyat esnekliği var. Bu fiyat esnekliği de kişiden kişiye değişebiliyor. Ve bu kişiler belli fiyat esnekliğinden sonra başka seçenekleri aramaya doğru gidiyorlar. Türkiye’de bizim gördüğümüz etil alkol satışı, evde bira yapma gibi unsurlar git gide artıyor. Yani ekonomik olarak bu modelde kendisini rahat hissetmeyen müşteriler mutlaka bir arayışa giriyor. Ve bu arayışın da bazen sağlıklı olmadığını görüyoruz. İçki satışlarında hemen bir durulma olmuyor ama zaman içerisinde müşteri kesinlikle seçeneklerini düşünüyor. Ve bu alkolleri alıp kendi evinde üretime geçmeye çalışıyor. Bu şu aşamada hakikaten gördüğümüz bir eğilim.

2018 hedefleriniz neler?

2018 yılında 2017 yılında yaptığımız iyileştirmeleri devam ettirmek istiyoruz. Biz operasyonel mükemmellik dediğimiz yatırımlarımızı devam ettireceğiz. Bu ne demektir? Bizim için bilgi işlem sistemleri sinir sistemi gibidir. Tedarik zinciri de iskelet sistemi gibidir. Bunları tamamlamamız gerekiyor. Ve kaslarımız da bizim müşterimize sunduğumuz ürünlerdir. Bu üçünün karışımını her geçen gün daha iyiye getirmeye çalışıyoruz. Tabi bunu verirken de hizmet kalitemizin devamlı yukarı çıkmasını istiyoruz. Bu konuda ölçümlerimiz var. Net ölçümlerle takip ediyoruz. Devamlı daha iyiye gittiğimizi düşünüyoruz. Her zaman her yerde dediğimiz gibi 2018 yılı içerisinde de önce müşteri diyoruz. 2018 yılından da önce kaliteli hizmet, müşterimize istediği o sokakta, istediği hizmeti sunmak en büyük amacımız. Ve bu yolda da çalışmaya devam edeceğiz.

E ticaret altyapımızı komple değiştirdik. Dünyanın en iyi altyapılarından bir tanesini SAP Hybris'a geçtik. Bu platform üzerinde gıda dışı ürünlerde müşterimize ulusal bazda hizmet vermeye başladık. Bunu daha da yaygınlaştıracağız, daha da geliştireceğiz. Bu ay özellikle bu konuda atılıma başladık. Önümüzdeki aylarda kendimizi Türkiye’de hissettireceğimize inanıyoruz.

ergnnnn

Adana sizin için ne ifade ediyor?

İnsan nerede doğduysa kaç yaşına gelirse gelsin kendisini oralı görür. Ben Adanalıyım. Benim doğup büyüdüğüm yer. 18 yaşına kadar orada büyüdüm. O yüzden Adana benim için çok önemli. Çok zevk aldığım bir yer. Değişik bir yapısı, değişik bir insanı vardır. Açık sözlü, çok çabuk ısınan, çok çabuk soğuyan yani çok çabuk dost olup çak çabuk kavgalı olunan bir yerdir. Biz çocukken maçlara gittiğimiz zaman maçlarda onlarca kavga çıkardı. Bu kavgalar çıkarken aynı zamanda müthiş dostluklar da oluşurdu. Yanındaki ile oturup bir anda dost olabilirdin. Çağ değiştikçe ortak payda her yerde artıyor. Adana da Türkiye’ye uyum sağlıyor. Türkiye bütün şehirlerinden ortak bir pay haline geliyor. İletişim ve ulaşım arttıkça yapı değişiyor. Adana benim doğup büyüdüğüm yer. Benim için çok özel bir yer tabi ki. İnsanı da mevsimi de sıcak bir yerdir.

Nasıl Fenerbahçeli oldunuz?

Şimdi Anadolu’da Adana gibi şehirlerde aslında insanların iki tane takımı oluyor. Ben Adana Demirspor’luyumdur. Ailemde neredeyse herkes Fenerbahçelidir. Ben kongre üyesiyim. Eşim de kongre üyesi. Bizim babamdan itibaren amcam, hepimiz Fenerbahçeliyiz. Onun için Türkiye bazında tuttuğum takım Fenerbahçe ama birinci ligde tuttuğum takım Adana Demirspor. Adanaspor- Adana Demirspor rekabeti çok önemli bir rekabettir. Ama orada renkli olan takım da Demirspor bence. Biliyorsunuz İtalya’daki Livorno’nun kardeş takımı. Komünist takım. MHP’li belediye başkanı çok destekliyor şu anda. Değişik bir takımdır. İlginç özellikleri olan bir şehir ve Demirspor’da oranın özel bir takımı.

Fenerbahçe başkanlık seçiminde kimi destekliyorsunuz?

Seçim Fenerbahçe için her zaman önemli. Bu dönemde de çok önemli. İki tane aday gözüküyor. Bu adayların ne diyeceklerini iyice dinleyip bakmamız gerekiyor. Daha sonra karar vermemiz gerekiyor.

İş hayatında yetenekleri nasıl yönetirsiniz?

İş hayatında insanları yönetmek satranç gibi. Dama gibi değil. Filin fil gibi hareket etmesine izin vermeniz lazım. Kaleyi kale gibi, veziri vezir gibi… Eğer hepsine piyon gibi davranırsanız bu olmaz. Onların yapısına aykırı. Burada bence en önemli ilke oradaki kişilerin ne olduğunu anlayıp onlara, onlarla uygun şekilde frekans, bağlantı kurabilmek.

Aradığım özelliklerin birincisi güvendir. Güven çok önemli. İşi bilmesi çok önemlidir. Ve ifade etme tarzı. Bu üçü çok önemli. Bu hareket tarzının da yasal ve ahlaki kodlar içerisinde olması lazım. Düzgün bir şekilde olması lazım. İşi biliyor olması lazım. Ve hepsinden önemlisi de güven duygusunu zedelememesi lazım. Güven de baştan verilir. Güveni kazanmasını beklememelisiniz. Güveni kaybederse karşı taraf kaybeder. Her zaman iyi dinlemek gerekir. Spinoza’nın bir lafı vardır: Ne kadar keserseniz kesin her şeyin iki tarafı vardır. İyi dinlemek lazım. Devamlı iletişim içerisinde olmak lazım.