Röportaj: Yüksel Şengül

Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü mezunu olan Destek Medya Grubu’nun sahibi Yelda Cumalıoğlu, 15 yıl Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık, TİKA ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nde çalıştı. Daha sonra gazeteci-yazar olmayı hedefledi. Sabah Gazetesi’nde köşe yazdı, haftalık röportajları yayımlandı. Yüzünü Güneşe Çevirenler ilk romanı oldu, Enerjiye Açılan Karanlık Kapılar ve Aşkolsun kitapları ile de yazarlığına devam etti. Destek Medya Grubu’nun kurucusu olan Cumalıoğlu ile ekonomik krizle birlikte yayıncıların yaşadığı sıkıntıları konuştuk.

Dövizdeki artışla birlikte katlanan kağıt fiyatları yayınevlerini nasıl etkiledi?

Ekonomik kriz ve dövizdeki artış hammaddesini yurtdışından tedarik eden tüm sektörleri olduğu gibi yayıncılık sektörünü de aşırı derecede etkiledi. Biz kağıdı Euro ile alıyoruz. Hem kurdaki artış hem de kağıda zam gelmesi biz yayıncıları zor durumda bıraktı. 2017 senesinde peşin olarak aldığımız kağıdın tutarı 2.6 milyon TL iken, şimdi yeni kur ve zam farkıyla peşin 4 milyon TL’ye çıktı. Elbette bunun daha da artma ihtimali var.

NEFES ALMAK ZORLAŞTI


Sizin piyasanın genel durumu nedir?

Matbaalar, bazı dağıtım kanalları, kitapçılar şimdiden iflasa sürükleniyorlar. Küçük yayıncıların bu koşullarda nefes alması çok zorlaştı. Yurtdışından alınan kitaplara ödenen telif oranları dolar veya Euro bazında olduğu için ağırlıklı yabancı yazarlarla çalışan yayınevleri de aşırı şekilde olumsuz etkileniyorlar.

Kitap fiyatlarındaki artışları konuşalım mı?

Kitaplarda ortalama yüzde 10 ile 30 arasında fiyat artışları olacaktır.

Devletten beklentileriniz nedir?

Kitapta KDV oranının yüzde 8’den yüzde 1’e düşürülmesi gerekiyor. Çünkü sattığımız kitabın KDV’sini hemen ödüyoruz ama ürünün tahsilatını ortalama 6 ayda alabiliyoruz. Dolayısıyla bu sürecin finans yükünü sırtımızda taşıyoruz. Aynı şekilde yazara ödediğimiz telif bedelinin yüzde 17’sini stopaj olarak, artı yüzde 18’ini de KDV olarak devlete  ödüyoruz. Peşin ve döviz olarak aldığımız kağıda yüzde 8, kapak kağıdına ise yüzde 18 KDV ödüyoruz. Bu yüzden maliyetlerimiz her geçen gün artıyor. Editörlük ücretinin yüzde 20’sini stopaj olarak, yine aynı ücretin yüzde 18’ini KDV olarak hesaplayıp beyan ederek ödüyoruz. Düşününki parasını ortalama altı ay sonra alacağımız kitap üretimiyle ilgili fatura bedellerini, KDV ve stopajları peşinen ödemek zorunda kalıyoruz. Eğer ülkemizde kitap okuyanların sayısının artırılması hedefleniyorsa ve yayınevlerinin ayakta kalması isteniyorsa KDV ve stopaj oranlarının mutlaka indirilmesi ya da peşin vergi sisteminde tadilata gidilmesi gerekiyor.

Ülkemizde, sadece yazarlık yaparak hayatını kazananların sayısı çok mudur?

Yurtdışında sadece yazarak varlıklı yaşam süren isimlere fazlasıyla rastlasak da Türkiye’de ne yazık ki bu konfora sahip yazar sayısı çok ama çok azdır. Bunun elbette okuma alışkanlıklarıyla, kültürle, vizyonla ve ekonomiyle çok ilgisi var.

HEDEF AYDA 30 KİTAP BASMAK


Bir yazar, romanından yüzde kaç pay alır?

Bu yayıncılar ve yazarlar açısından çok özel bir soru. Genel olarak Türkiye’deki standarttan bahsedecek olursak yazarların kitaptaki telif yüzdesi yüzde 10 ile yüzde 20 arasındadır.

Destek Yayınları yılda kaç kitap çıkarıyor, seçimler nasıl ve neye göre yapılıyor?

Destek Yayınları geçen yıl boyunca ayda ortalama 12 kitap çıkardı. KaraKarga, Beyaz Baykuş ve Genç Destek Yayınları olarak alt markalarımızla birlikte bu sayı ayda 20-22’yi buldu. Ancak önümüzdeki yıl hedefimiz ayda 30 kitap basabiliyor olmak. Ekonomik krizde pazar payımızı korumak ve geliştirmek adına aldığımız önlemlerden biri de bu.

YEL DEĞİRMENLERİNE KARŞI SAVAŞIYORUZ

Türkiye’de yayıncılık yapmanın zorlukları nelerdir?

Yayıncılık yapmak Türkiye’de idealistlerin işi. Çünkü yayıncılık sevmeden, gönül vermeden, idealize etmeden yapılacak bir iş değil. Kitap okumayan bu ülkede kitap satmaya çalışmak yel değirmenlerine karşı savaşmaya benziyor. Riski büyük, pazarlaması zor, alıcısı küçük bir sektör. Dolayısıyla amacı ticaret yapmak, büyümek, zincirler oluşturmak olan iş insanlarının tercih edeceği bir mecra değil.

KORSANLA MÜCADELE YOK


Korsan yayınlarla yeterli mücadele veriliyor mu?

Çok üzülerek söylüyorum, Türkiye’de hiçbir şeyin korsanıyla etkin bir şekilde mücadele edilemiyor. Kapitalist sistemlerde kaçınılmaz şekilde karşımıza çıkan bir sorun bu maalesef. Sadece kitabın değil kot pantolonun, çantanın, parfümün, ayakkabının da korsanı var. Üstelik bunların pazar payı kitaplarınkinden çok daha büyük ve önüne geçilemiyor. Cezalar yetersiz olduğu için yakalananlar içeri giriyor, iki gün sonra serbest bırakılıyor. Korsanı önlemek için kanunda değişiklik yapılması şart.