Türk Lirası dolar karşısında yılbaşından bu yana yüzde 40.8 değer kaybederken, Tüketici fiyatları Endeksi (TÜFE) ağustosta yıllık bazda yüzde 17.9 ile 2003’ten bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Diğer taraftan Yurtiçi Üretici Fiyatları Endeksi (Yİ-ÜFE) aylık yüzde 6.6 gibi inanılmaz bir artışla yıllıkta yüzde 32.1 seviyesine yükseldi.Yİ-ÜFE ile TÜFE arasındaki makas  14 puana yükseldi.

Enflasyon verileri, dolardaki yükselişin üretici fiyatlarındaki etkisinin endişe verici boyuta ulaştığını bir kez daha gösterdi. Dolayısıyla, manşet enflasyonun yılın zirve noktasını eylül veya ekimde yüzde 20 civarı ile yapması bekleniyor. Bu noktada uzmanlar Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 17.75’te tutamayacağını, aksi taktirde, dövize hücum geleceğini belirtiliyor. Merkez Bankası, kurları dizginleyebilecek oranda yüksek faiz artırımının reel sektör üzerindeki olumsuz etkisi ile düşük faiz artışının enflasyonu tetikleyici sonuçları arasında sıkışmış olduğu belirtiliyor.

GEÇ KALMANIN BEDELİ


“Şu anda faiz artışında geç kalmanın bedelini ödüyoruz” değerlendirmesini yapan uzmanlar, durumun tek başına Merkez Bankası’nın kontrol edebileceği bir problem olmaktan çıktığına ve Maliye politikasının, para politikasını destekleyeceği şekilde somut adımlar atması gerektiğine dikkat çekiliyor. Enflasyon verilerinin ardından TCMB “Parasal duruş yeniden şekillendirilecektir” açıklaması yaparak faiz artırımı sinyali verdi. Açıklamanın etkisi ile dolar 6.3860 lira seviyesine kadar geriledi. Ancak bu noktada TCMB’nin yüzde 17.75 seviyesindeki haftalık repo faizini ne kadar artıracağı büyük önem taşıyor. Analistler, reel faizleri tekrar pozitif alana çekmek ve piyasalara güven telkin etmek için 1000 baz puana varan oldukça yüklü bir faiz artırımı yapılması gerektiğine dikkat çekerken, buna karşılık TCMB’den ise daha temkinli bir faiz artışı bekliyor. TCMB her ne kadar “para politikasında normalleşme” çerçevesinde politika faizi olarak yüzde 17.75 seviyesini belirlemiş olsa da bir süredir fonlamayı faiz koridorun üst bandı olan yüzde 19.25 seviyesindeki gecelik borçlanma faizinden yapıyor. Merkez Bankası’nın perşembe günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo faizini 200 ile 725 baz puan arasında değişen bir oranda artırması bekleniyor. Reuters’ın 11 kurumun katılımı ile yaptığı ankette tahminler geniş bir bantta değişiklik gösterirken, beklentilerin yoğunlaştığı bir oran oluşmadı. Bu durum piyasalarda yaşanan kafa karışıklığını göstermeye yetiyor.

İKİNCİ YARIDA NEGATİF BÜYÜRÜZ


Türkiye'nin nisan, mayıs, haziran aylarını kapsayan ikinci çeyrek büyüme oranı bugünaçıklanacak. 2018’in ilk çeyreğinde ekonomi yüzde 7.4 büyümüştü. Kur şokunun, faizlerdeki seviyelerin ve jeopolitik risklerin yansımasının 3. ve 4. çeyreklerde görülmesi bekleniyor. Ekonomistler, Türkiye
ekonomisinin yılın ikinci yarısında negatif büyüme rakamı görebileceğine işaret ediyor.

YÜZDE 22'NİN ALTINDA BİR POLİTİKA FAİZİ PANİK YARATIR


QNB Finansbank Başekonomisti Burak Kanlı, TCMB’nin politika faizini 575 baz puan artırarak yüzde 23.5’e çıkarmasını ve tüm fonlamayı bu orandan yapmasını beklediklerini açıkladı. Temmuz ayından bu yana Türkiye’nin risk priminin yaklaşık 220 baz puan, enflasyonun ise eylül ayı enflasyon beklentisi göz önüne alındığında 3.5 puan arttığına dikkat çeken Kanlı, TCMB’nin bunları göz önünde bulundurarak toplamı kadar artışa  gideceğini düşündüğünü söyledi. Merkez Bankası’nın 500 baz puan ve üstü miktarda artışın doların 6 lira ve hatta bir miktar altına getireceğini düşünen Kanlı, “Zira, bu artış TL üzerindeki TCMB kaynaklı risk primini ve paniği ortadan kaldıracaktır. Ancak bunun altındaki artışlar, TL’nin kırılganlığını taşıyamayacaktır” dedi.

VATANDAŞ ENFLASYONU HİSSETMEYE BAŞLADI


TÜRK Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Ekonomik Araştırma Forumu Direktörü Prof. Selva Demiralp, enflasyondaki artışla birlikte Merkez Bankası’nın eylül ayı toplantısında alınabilecek olası kararlarını değerlendirdi. Demiralp, kur artışının henüz enflasyona yansımadığını anımsatarak, 13 Eylül’deki toplantıda, Merkez Bankası’nın sıkı para politikası hamlesiyle cevap vermesinin artık kaçınılmaz olduğunu söyledi. Demiralp’e göre bu ayki toplantıda en az 500, hatta 1000 baz puanlık faiz artışı yapılabilir. Prof. Demiralp, enflasyondaki mevcut rakamın, hedefin üç katını aştığını anımsatırken, son haftalardaki kur artışının etkisinin henüz görülmediğini belirtti ve yıl sonu enflasyonunun yüzde 20-21 seviyesinde olabileceğini öngördü. Demiralp, enflasyonun kontrol altına alınmasının formülünün net olduğunu belirterek, bunun yolunun ‘Merkez Bankası’nın sıkı para politikası uygulaması ve Merkez Bankası’nı destekler şekilde sıkı maliye politikası’ olduğunu hatırlattı. Prof. Demiralp, “Yüzde 5’lik enflasyon hedefinde, rakam yüzde 7-8’lere ulaşınca etkisi bu kadar yansımıyordu. Ancak yüzde 18’e ulaştığında vatandaşlar enflasyonun zararlarını hissetmeye başladılar” diye konuştu.