Yüksel Şengül / SÖZCÜ

Geçen yıl CHP tarafından İş Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine atanan, önceki dönemde ise CHP İstanbul Milletvekili olarak görev yapan ekonomist Müslim Sarı ile Taksim Gezi Pastanesi’nde buluştuk. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Sarı ile bankacılığı, ekonomiyi biraz da siyaseti konuştuk.

Ekonomist olduğunuz için sormak istiyorum. İktidarın genel olarak yarattığı şöyle bir algı var: “CHP ekonomiden anlamaz, iki koyun verin, güdemezler...”

(Gülüyor) Türkiye’de ekonomiyi uzun yıllardır CHP yönetmiyor. Ülke geneline bakınca ekonomiyi kimin yönetemediği de ortadadır. Ekonomi yönetimi son derece acemice yapılmaktadır. Nüfusu genç olan bir ülke olarak iyi yönetilsek, büyümenin yüzde 6’nın altına düşmeyeceği çok net ortadadır. Ancak AKP iktidara geldiğinden beri Türkiye’nin ortalama büyümesi ne yazık ki sürekli yüzde 5’in altında kalmıştır. İktidar, her vesileyle ekonominin başarılı olduğunu anlatıyor.

Madem ekonomide çok başarılıyız, bu neden vatandaşın kazancına yansımıyor. Gerçek ortadadır. Reel ekonomiye, işsizliğe, gelir dağılımındaki adaletsizliğe bakarsak, manzara hiç de iç açıcı değildir. Artık bu ekonomik model eskidi, AKP ile birlikte de tıkandı.

TASARRUF YAPMALIYIZ


2004’te “Dış borç yönetimi ve Türkiye uygulamaları” başlıklı tezi hazırladığınız için, dış borçlarımızı en iyi bilenlerden biri olmalısınız. Dış borcumuz çok mu?

Özellikle özel sektörün dış borcu ciddi miktarlara ulaşmış durumda. İktidar ‘Biz IMF’ye olan borçlarımızı ödedik, onlara borç bile verecek durumdayız’ diyebiliyor ama bu asıl gerçeği yansıtmıyor. Çünkü IMF’ye olan borcumuz Türkiye’nin dış borçları içinde çok küçük bir bölümü teşkil etmektedir. AKP ile birlikte ülkemizin özel sektördeki dış borçları katlanarak büyümektedir. Borçlanmadan büyümesi mümkün olmayan bir ekonomik modelimiz var. Bu model değişmelidir. Dış borç, enflasyon ve işsizlik sonuçlardır aslında. Bunlar bataklığın sivrisinekleridir. O bataklığı kurutabilmek için ekonomi modelimizi değiştirmek zorundayız. Bu konu AKP, CHP meselesi değil, memleket meselesidir.

50 yıldır insanımız tüketmesi için yönlendiriliyor. Oysa artık tasarruf yapılması gerekiyor. Ekonomide topyekün bir değişim şarttır. Üretmeden tüketmek bizi asla düzlüğe çıkarmayacaktır.

HUKUK ÖNEMLİ


Sosyal demokrat vatandaşların bir kaygısı var. AB’ye aday bir NATO ülkesi olan Türkiye giderek sıradan bir Ortadoğu ülkesine mi dönüşüyor?

Türkiye hem batıya hem doğuya bakan stratejik bir ülkedir. Aynı zamanda batılı değerler içinde hareket etmek isteyen de bir ülkedir. Demokrasi ve insan hakları diyoruz, parlamenter sistem, laiklik, hukukun üstünlüğü diyoruz. AB’ye aday ve NATO ülkesi olan Türkiye’de iktidarlar seçimle değişiyor, piyasa ekonomisi uygulanıyor. Bunlar Türkiye’nin zenginlikleridir ve bu özellikleriyle de pek çok ülkeye model olmalıdır. Ancak AKP’nin model algısı farklı. AKP, ülke geleceğini Ortadoğu’da ılımlı İslam’da görüyor.

Peki, size göre bundan sonra ne olacaktır?

Bu toplumun genleri, yaşam biçimi, kültürü geçmişteki yüzlerce yıl içinde şekillenmiştir. AKP küçük bir istisnadır. Türkiye asla bu şekilde yönetilemez ve yönetilemeyecektir.

KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ


Türkiye, tek adamlığa yürümüyor mu?

Doğru, Türkiye giderek tek adamlığa yürümektedir. Bu çok büyük bir risktir. Çünkü ortak akıl yok olmaktadır. Cumhurbaşkanı, 2019’da bunu taçlandırmak istiyor. Türkiye, köprüden önce son çıkıştadır. Bir maça çıktık 16 Nisan’da, ilk yarısını kaybettik, ofsayttan da bir gol yedik. Ama maçın ikinci yarısı da oynanacak. Çok iyi organize olunursa, başarılı olacağımıza inanıyorum.

Siyasetteki mücadeleniz devam ediyor mu?

Siyasetten hiç kopmadım, sadece resmi görevlerim değişti. 2011-2015 döneminde CHP İstanbul Milletvekili olarak görev yaptım. CHP’nin yeniden yapılanması gerektiğini düşünüyorum. Yeni bir siyasal hikayeye, yeni bir coşkuya ihtiyaç vardır. CHP kendi iç devrimini yaparsa, 2019’da gösterdiği aday Cumhurbaşkanı olabilir.

AKP, “CHP, kendi içinde bile uzlaşamıyor” eleştirisi yapıyor...

CHP’de demokrasi vardır ve herkesin fikrini özgürce söyleyebildiği bir partidir. CHP’de yaşananlar bir karmaşa değil bir arayıştır. Ayrıca şunu söylemek isterim ki CHP tarihinde olmadığı kadar iktidara yakındır. Eski sistemde CHP koalisyonun bir parçası olabilecekken, yeni sistemde CHP’nin önereceği adayın Cumhurbaşkanı olma ve hükümeti tek başına kurma şansı vardır.

CHP'NİN KASASINA BİR LİRA BİLE GİRMİYOR


İŞ Bankası Yönetim Kurulu’nda Atatürk hisseleriyle ilgili görev yapan 4 kişiden birisiniz. Görevinizi konuşalım mı?

CHP’nin atadığı üç arkadaşımla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün İş Bankası’ndaki yüzde 28.09’luk bireysel hisselerini temsil ediyoruz. Seçilen dört üye, üç yıl boyunca görevini yapıyor. Bu çok onurlu ve kutsal bir görev. Öteden beri hükümet çevreleri tarafından İş Bankası’ndaki yüzde 28.09’luk Atatürk hisselerinin kâr paylarının CHP’ye aktarıldığı söylenir. Bu yanlıştır. İşin gerçeği şudur, Atatürk’ün vasiyetine uygun bir biçimde bu hisselere düşen kâr payları bazı kamu kurumlarına aktarılmaktadır. İş Bankası’ndan CHP’nin kasasına giren bir lira bile yoktur. Ayrıca İş Bankası, CHP’nin değil Türkiye’nin bankasıdır. Bugün Türkiye’de birçok bankanın ne denli siyasetin içinde olduğunu görüyoruz zaten. İş Bankası siyasetten en uzak duran bankadır.

ZARRAB CEZASI VATANDAŞA ÖDETİLMESİN


Amerika’da süren Zarrab ve Halk Bankası davasıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Nisan ayında Zarrab ve Halk Bankası davasındaki kararların verileceği söyleniyor. Bir miktar para cezası çıkabilir. Bu cezanın para miktarını kestirmek zor. Dilerim, Zarrab davasında kesilecek para cezaları vatandaşa ödetilmez. Çünkü bu hiç adil olmaz. Böyle bir para cezasının belirlenmesinden sonra iktidarın sergileyeceği tavır da önemli. ‘Biz bu mahkemeyi tanımıyoruz, kesilen cezayı da kabul etmiyoruz, ödemeyeceğiz’ denilirse tüm Türkiye’deki bankalar kaynak girişlerinde sorunlar yaşamaya başlar. Türk bankacılığında imajımızın bozulması büyük sorunlar yaratabilir.