Röportajımızın son gününde Türker Bey ile Beyoğlu’ndaki TÜRVAK Sinema ve Tiyatro Müzesi’nde buluştuk. İlk kamerasından ilk oynatıcılara, sanatçılara, film afişlerine kadar hemen her objenin sergilendiği müzeyi birlikte gezdik.

“Bu müzeyi en çok yabancılar ziyaret ediyor...” dedi İnanoğlu.

Ben de diyorum ki; “Siz siz olun. Sakın bu müzeyi görmeden ölmeyin!”

Devam ediyoruz...

5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Çankaya Köşkü’nde Yumurcak’ı seyrediyor... 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Çankaya Köşkü’nde Yumurcak’ı seyrediyor...


- “Yumurcak” serisi bir fenomen olmuştu. Küçük büyük herkesin izlediği filmlerdi onlar...

Yumurcak sadece Türkiye’de değil, Yunanistan ve Arap dünyasında da patladı. İlker bir anda neredeyse milli kahraman oldu. O dönem Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay’ın bile dikkatini çekti. Sunay,  Cumhurbaşkanlığı Sinema Salonu’nda filmi birkaç kez izlemiş!...

Bir gün bir telefon geldi: “Sayın Cumhurbaşkanımız sizi köşke davet ediyor” dediler. Filiz Akın, Kartal Tibet, İlker ve ben kalktık gittik Çankaya Köşkü’ne. Bu arada film de vizyonda. Bir makine koymuşlar salona. Cumhurbaşkanı ve eşi, bizimle birlikte orada oturup filmi bir kere daha seyretti.

turker-2

“BİR ALBAY TRT’NİN KAPISINA DAYANDI!”

O sırada TRT Ankara’da günde iki-üç saat deneme yayını yapıyordu.  Mete Akyol da bu televizyona bir program hazırlıyordu. İlker ile Filiz’i canlı yayına çıkarmak istedi. O günkü koşullarda küçücük, tavanı basık bir odada, büyük spotlar altında çekim başladı.

İlker sıcaktan bunaldı. Boğazı kurudu. Susadı çocuk. Ama o günün anlayışına göre canlı yayın bozulmaz, bir görevli girip su veremezdi. İyi de çocuk bunu ne bilsin, ne anlasın değil mi?...

İlker; “Su... su...” diye feryat ettikçe, TRT’nin tüm telefonları kilitlendi: “Çocuğa su verin, vicdansızlar” diye seyirciden büyük tepki geldi. Bu da yetmedi, TRT’nin kapısına elinde bir sürahi ile bir albay dayandı. O albayı kimse durduramadı, canlı yayına girdi!

Türker İnanoğlu, Kenan Evren ile birlikte... Türker İnanoğlu, Kenan Evren ile birlikte...


- Bu arada SE-SAM’ı ziyaret eden ilk Cumhurbaşkanı da Kenan Evren olmuş...

Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı olarak süresi dolmuştu. Ben de o zaman SE-SAM Başkanıydım. SE-SAM’ı ziyaret etti. Dertlerimizi sordu. Dertlerimiz çoktu. Hepsini anlattık bir bir. “Siz beni daha evvel neden aramadınız? Ben hepsini çözerdim bunların” dedi.

Filiz Akın Filiz Akın

Sinemadaki vamp kadın imajı Filiz Akın ile yıkıldı


- Filiz Akın’ı ‘Filiz Akın’ yapan film hangisiydi?

Filiz sinemaya artist mecmuasının yarışmasıyla girdi. Birinci olmuştu. Bendeki onun ikinci filmiydi: Kadın Berberi. O zamanlar sarışınlar Türk sinemasında vamp kadın olarak geçerdi. Filiz Akın’la bu imaj yıkıldı!.. Okullu, terbiyeli kadın bünyesine girdi. Masumiyet kazandı.

“FALDA EVLİLİK ÇIKTI!”

Filmin bazı sahnelerini Pendik’te bir köşkte çekiyorduk. Çin üslubunda çok şık bir köşk. Bir büyükelçinin evi. Eşi de çok entelektüel bir hanımefendi.

İkinci gün; evdeki yardımcılardan biri geliyor Filiz’in yanına. Diyor ki: “İçimden geldi, senin falına bakayım.”

Filiz hemen atlıyor tabii...

“Senin bir kısmetin var! Ama uzakta değil, burada” diyor.

Herhalde Filiz’le benim bakışmalarımızdan filan anlamış! Böyle bir fal uydurmuş!

YEŞİLÇAM BİR EFSANEYDİ


Eski Türk filmlerinin sırrı neydi? 7’den 70’e neden herkes çok sevdi?

Bir kere; İstismar yoktu. Nostaljik konular ele alınıyordu. Eski senelerde bilhassa kadınlara hitap eden romantik, sevgi dolu filmler yapılıyordu, konularda istismar yoktu, sevgi vardı, saygı vardı. Onun için çok sevilip, çok beğeniliyordu. Bir de o yıllarda herkesin birbirine saygısı vardı. Sonra bir kültür vardı; Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, bazı yabancı ülkelerin insanları yaşıyordu İstanbul’da. Onların bir kültür kaynaşması vardı. O da yansıyordu sinemaya. Onlar gidince kültür filan duman oldu gitti... Ama bak hala o filmlerin siyah beyazları bile seyrediliyor. Türkiye’de beş nesil seyretti o filmleri. Yeşilçam bir efsaneydi. Müthiş filmler yapılıyordu. Müthiş sanatçılar vardı. Müthiş yapımcılar, yönetmenler vardı. Bir Osman Seden vardı. Dünyada çok önemli bir adamdı. İngilizce, Fransızca, Almancayı ana dili gibi konuşuyordu. Çok büyük yönetmendi. Atıf Yılmaz... Lütfi Akad... Halit Refiğ... Bunlar hiç bir zaman unutulmaz. Yerlerine de adam yok bugün.

turker-5

‘GİT’ DİYEN OLMADI AMA ‘GEL’ DİYEN ÇOK

- Gülşen hanım yıllar sonra bir sürpriz yapar mı acaba?... Yeniden bir film, ya da dizi gibi...

Ona “Git” diyen olmadı ama “Gel” diyen çok... Fakat Gülşen kendini gitmeye mecbur hissetti. Çünkü kızımız Zeynep Harvard Üniversitesi’ni kazandığında çok küçüktü. Daha önce tek başına yurt dışına hiç çıkmamıştı. Onu yalnız göndermek hiç içine sinmedi. Sonra torun oldu. Bu sefer torunu bırakamadı...

- Küçük torununuz Ali Mavi de tıpkı size benziyor bu arada...

(Güldü ve cep telefonundan az önce Gülşen hanımın gönderdiği fotoğrafını gösterip cevap verdi)

Bana benziyor evet. Gülşen diyor ki; “Tıpkı senin gibi inatçı ve nemrut!”

- Bu güzel sohbet için size çok teşekkür ederim. Sağlıkla kalın...

-BİTTİ-

76

Türkan Şoray’dan Cüneyt Arkın’a, Özal’dan Demirel’e kadar bilinmeyen anılarını anlatıyor... -8-


Necdet Tosun çok güzel yemek yapardı. Tatlı da yapardı. Ara sıra sette para toplanır, millet ne istiyorsa Necdet yapardı. Bir gün Nazım Kalkavan’ın Beylerbeyi’ndeki yalısında çalışıyoruz.  Milletin canı peynir tatlısı çekti. Gene para toplandı. Bana bir çalışandan ihbar geldi. Ama ben anlamıştım. Necdet bu işten cebe para indiriyordu. Kendince haklı tabi... O yapıyor, millet yiyor! Dedim ki; “Bunu yaparsan canını yakarım!”

Malzemeyi almaya giden çocuklardan biri ihbar etti! Toplanan paradan 65 lira artmış. Necdet de cebe indirmiş! Dedim ki; “Necdet ver şu parayı!” Vermedi. “Peki” dedim. Necdet’ten gizli çocuklara; “Saklayın tatlıyı” dedim. Yemek yendi, tatlı yok! Bulamıyorlar bir türlü. Necdet çok sinirlendi: “Getirirseniz denize atacağım” dedi.

Bahçede bir bahçıvan var. Namazında niyazında bir adam. O sırada bahçede namaz kılıyor. Hüseyin Baradan gidiyor, bekliyor namazının bitmesini. Diyor ki; “Allah’ına, dinine, imanına söyle! Bu tatlıyı nereye sakladılar?” En can alıcı yerinden vuruyor adamcağızı. O da gösteriyor: “Güllerin arasında” diye. Hüseyin kapıyor tatlıyı; “Necdet ağabey buldum” diye geliyor. Necdet; “Bana getirme, yemin ettim denize atacağım” dese de Hüseyin, Necdet’in eline veriyor tepsiyi.

Hakikaten denize attı Necdet bir tepsi tatlıyı! Çok tatlı adamdı... Çok temiz adamdı Necdet.

Bahçede bu tantana yaşanırken, yukarıdan evin sahibesi Nazım Kalkavan’ın eşi Noyan hanım görmüş. Çok üzülmüş. Kalktı Sirkeci’ye gitti. Bir tepsi tatlı alıp, getirdi, Necdet’e uzattı. Daha Necdet elini değdirmeden, benim talimatımla tepsiye 10 el birden hücum etti tabii...

Aslında o kadar çok anı var ki... Ayhan Işık, Göksel Ersoy, Sadri Alışık, Çolpan İlhan, Muhterem Nur, İzzet Günay, Kadir İnanır, Selda Alkor, Ekrem Bora... Hepsi de çok sevdiğim, bende iz bırakan dostlarım...

TÜRVAK KURULUYOR

Türker İnanoğlu 1997’de TÜRVAK’ı (Türker İnanoğlu Sinema Vakfı) kurdu. Filmlerini, dizilerini ve mesleki yaşamında edindiklerinin tamamını bu vakfa tahsis etti. Vakıf ilk olarak Beykoz Çavuşbaşı’nda 16 derslikli Türker İnanoğlu İlköğretim Okulu’nu eğitime açtı.  2012’de ortaokul bölümü eklendi ve 24 dersliğe çıkarılarak yeniden inşa edildi. Vakıf bünyesinde okul, sanat kitaplığı ve müze gibi projelere ağırlık verdi. Kavacık’ta TÜRVAK Sinema Televizyon Eğitim Merkezi’ni kurdu. 2010 yılında Beyoğlu’na taşınan bu merkezden, bugün tüm TV kanallarında görev yapan 100’in üzerinde öğrenci mezun oldu.

SİNEMA VE TİYATRO MÜZESİ

2001’de halen Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın sayılı sinema müzelerinden biri olan TÜRVAK’a bağlı Türk Sinema ve Tiyatro Müzesi’ni açtı. Yine vakıf bünyesindeki Sanat Kitaplığı’nı kurarak, öğrencilerin ve yazarların hizmetine sundu. Aynı yıl Kavacık’taki TÜRVAK binasında 5 salondan oluşan Boğaziçi Sineması’nı hizmete açtı.

Daha sonra vakfa bağlı olarak açılan 2000 kişilik gösteri ve kongre merkezi TİM Maslak Show Center’da yurt dışındaki önemli Show programlarını ve müzikalleri getirerek, Türk seyircisi ile buluşturdu.

Türker İnanoğlu ile Gülşen Bubikoğlu kızları Zeynep’in mezuniyetinde... Türker İnanoğlu ile Gülşen Bubikoğlu kızları Zeynep’in mezuniyetinde...


İLK TELEVİZYON DİZİLERİ

Türkiye’de ilk özel televizyon dizileri Türker İnanoğlu tarafından çekildi. Sevginin Gücü ve Zirvedekiler ile başlayan bu süreçte Erler Film; Küçük Ağa, Yabancı Damat, Cennet Mahallesi, Çiçek Taksi, Cümbüş Sokak, Kaldırım Çiçeği, İkinci Bahar, Tatlı Kaçıklar, Affet Bizi Hocam, Akasya Durağı ve halen devam eden Arka Sokaklar gibi çoğu 100 bölümün üzerindeki televizyon dizilerini ve 10 binlerce saatlik televizyon programlarını izleyiciyle buluşturdu.

Türker İnanoğlu, kendi adını taşıyacak iletişim fakültesini ise önümüzdeki yıl hayata geçirecek.